DerlediklerimizGüncel

ALİ DURAN TOPUZ | Kobanê kararlarının özü: ‘Gelin apartheid rejimi kuralım’

Dün verilen kararlarla yeni rejimin Kürtler için taşıyacağı anlama dair hüküm de ihdas edilmiş oldu ki bu aynı zamanda muhalefete yöneltilen teklif anlamına gelir: Kürtler açısından yeni rejim bir ‘apartheid’ karakteri taşıyacaktır; herkese ayrı, Kürtlere ayrı hukuk.

Yeni rejim kurulurken icat edilen Kobanê davasında kararlar açıklandı. Ne anlama geliyor bu kararlar, kimi, neyi nasıl etkiler? Bunun cevabını aramaya çalışacağım bu yazıda.

Mahkeme kararları ilk görünüşte kimin hakkında verilmişse onun hayatını kökten etkiler, bu davada da ceza yağdırılan kişilerin ve onların dahil olduğu siyasal harekette bulunanların hayatı etkilensin isteniyor, burası malumun ilamı.

Elbette ikinci planda bütün kamuoyu açısından bir sonuç ifade eder, hiç siyasetle ilgilenmeyenleri de etkileyecektir doğal olarak karar ama öncelikle siyasal mücadele içinde olanlar için anlam taşıyacaktır. Özellikle ‘muhalefet’ partilerinin karardan ne anladığı önem taşır. Bu da basit bir ‘anlam’ sorunu değildir, hüküm onlar için de hüküm ifade edecektir, bu noktayı açacağım aşağıda.

Yargılayan kendisini de yargılar

Elbette aynı zamanda kararı verenler açısından bir anlamı vardır; hem ceza yargılaması heyeti olarak kürsüde oturan yargıçlar için hem de yargıçların kararı almasını isteyenler ve sağlayanlar için. Yine, sadece basit bir anlam değil hüküm niteliğindedir. Mahkûm edenler, kendi kararlarına da mahkûmdurlar, en basitinden: Kararın hukukla ilgisi, kararı veren heyetin ya da verdirenlerin hukukla ilgisi kadardır.

Sadece adalet tartışmalarının ve ahlaki eleştirilerin değil, kararın ilgililerinden başlayarak bütün toplumda yol açacağı sorunların mahkûmu olacaktır iktidar; kararı dört gözle bekleyen Bahçeli, böylece iktidarın kendisine mahkûm kalmaya devam edeceğini bildiği için çok mutludur mesela.

“Çökertme Planı’nın parçası”

Kobanê Davası’nın 1925 İstiklal Mahkemeleri ile başlayan bir yargısal anlayış zincirinin güncel hali olduğunu yazmıştım, oradan devamla diyebiliriz ki şu anda devleti yönetenler, bu (Kürtleri eşit yurttaşlıktan uzak tutmayı hedefleyen) karar zincirini kırmayı değil sürdürmeyi tercih ettiler. Hal böyle olunca kararın aslında ‘siyasi’ olduğu yorumları isabetli ama yetersiz kalacaktır.

Kobanê kararları sadece siyasi olmakla kalmaz aynı zamanda kolonyalist bir anlayışı takip ve temsil eder, bu haliyle de ait olduğu hukuksuzluk zinciri içindeki (1937/38) Dersim kararlarına denk düşer. Hedef, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra yürürlüğe konulan ‘Çökertme Planı’nı tamamlayarak, Kürtleri eşit yurttaşlık mücadelesinde alabildiğine (Dersim sonrası yirmi yıllık büyük sessizlik döneminde olduğu gibi) geriletebilmektir.

Muhalefet için hükümler

Kürtler 1939-59 arası Kürtler değildir artık ve ceza yağmuruyla yollarından geri dönmelerini iktidar bekliyor değil. Bu nokta kararın ‘hakkında hüküm verilenler’ kadar ‘muhalefet’ için de hüküm ifade ettiği noktadır.

Geçen ay karar verilmesi beklenmedik biçimde ertelendiği zamanda dolaşıma sokulan ‘yumuşama’ ve ‘normalleşme’ lafları iktidarın bunu iyi bilmesinin ürünleriydi: Muhalefet, özellikle birinci parti gücüne ulaşmış olan ana muhalefet yani CHP, kararı iktidarın yaslandığı tarihsel zincire uygun biçimde mi anlayacak yoksa birinci parti konumuna yükselirken dile getirdiği hak, hukuk, adalet, eşit yurttaşlık ideallerine bağlı kalarak mı değerlendirecek?

CHP’nin son duruşmaya 11 kişilik bir heyetle katılması, bu katılımcıların davanın hukuksuzluğuna dair güçlü vurguları iktidarın numaralarını yutmayacağının alametiydi. Ne var ki, iktidarın sadece bu kararla yetinmeyeceği açık. Kararlar, HDP’ye açılan kapatma davasında kullanılmakla kalmayacak, DEM Parti’ye de benzer bir dava açılmasından tutun da son hafta içinde şahit olduğumuz operasyonların artırılmasına varana kadar bir dizi girişm de sahnelenecek. Silahlara müracaatın yükseltilmesi de olağan sonuçlardan bir diğeri. Yani iktidar için bu karar, 31 Mart Yerel Seçimi’nden sonra önünde açılan ikili yol kavşağında ‘baskı ve şiddet’ yolunu tercih etmesi anlamını taşıyorken, muhalefet için baskı ve şiddete karşı direnme (mücadele) ya da ortaklaşma (müzakere) anlamını taşıyor.

İktidarın baskı ve şiddet ihtiyacı

İktidarın bundan sonraki hedefi, mevcut rejimi iyice yerleştirmek amaçlı baskı ve şiddete dayalı adımları atarken, adımların meşruiyeti tartışmasından kurtulmak için muhalefeti müzakereye çekmek olacaktır. 2015’ten beri uygulanan taktiğin yeni versiyonu yani. Neydi o taktik: Otoriter/totaliter bir rejimi inşa ve tahkim etmek üzere (mecburen) kullandığı baskı ve şiddeti ‘terör’ (ki devlet dilinde Kürt anlamına gelir öncelikle) maymuncuğunu kullanarak meşrulaştırmak. (Mecburdur iktidar buna, sadece Kürt meselesi nedeniyle değil, yokluk-yoksulluğun yol açtığı şikayet ve itirazların isyana dönüşme potansiyelinden de çekindiği için.)

İşte Kobanê kararları iktidarın şimdi de aynı yola girme niyetinde olduğunun güçlü bir alametidir. Yumuşama, normalleşme ve ‘sivil’ anayasa başlıkları altında mümkünmüş gibi gösterilmek istenen ‘müzakere’ imkanlarıyla muhalefeti mücadele yolundan çıkarmaya bağlıdır bu niyetin akıbeti.

Dün verilen kararlarla yeni rejimin Kürtler için taşıyacağı anlama dair hüküm de ihdas edilmiş oldu ki bu aynı zamanda muhalefete yöneltilen teklif anlamına gelir: Kürtler açısından yeni rejim bir ‘apartheid’ karakteri taşıyacaktır; herkese ayrı, Kürtlere ayrı hukuk.

İktidar yol kavşağında ‘şiddet ve baskı’yı tercih etti, ama sonucu muhalefetin tercihi belirleyecek.

(Kaynak: Artı Gerçek. 17 Mayıs)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu