Makaleler

Tarihsel gericiliklerin tepinmeleri!

Charlie Hebdo’ya yönelik saldırılardan sonra dünya ve Türkiye’de bir kaç başlık üzerinden tartışmalar yürüyor. Birincisi, “kutsal” sayılan değerlere yönelik eleştirilerin sınırı nedir?

Bu bağlamda demokratik tavır ve basın özgürlüğünün çerçevesi nedir? İkincisi, İslam dini şiddet içerir mi? Bu saldırılar karşısında İslam toplumları nasıl bir konumlanış içinde olmalıdır? Üçüncüsü, bu saldırıya karşı evrensel ölçekte alınması gereken ortak tavır ne olmalıdır?

Bu tartışmaların hepsinin liberal, İslamcı, aydınlanmacı sol vs. tüm kesimler tarafından post-modern kriterler ekseninde yürüyen bir öze ve içeriğe sahip olduğunu belirtelim. Adeta bu vesileyle bir post-modern, sınıf uzlaşmacı yaklaşımla geniş kitleler kuşatılmış durumda. Devlet ve egemen güçler dışında gelen, gelecek her türlü şiddet ve zor devrimci ya da gerici, haklı ya da haksız ayrımı yapılmaksızın güçlü bir ideolojik hücuma uğruyor.

Her gelişmenin bu eksene kaydırılması burjuva egemen güçlerin bıkmaksızın ve ustalıkla başardığı bir iş olmaktadır. Ezilenlerin kendi çıkarları için zor ve şiddet aygıtına yabancılaşmasını, üzerindeki devlet ve egemen güçlerin her türlü zor ve baskıya biat etmesini içeren bir ideolojik-politik çıkar hesabı yapıldığı açıktır. Charlie Hebdo saldırısına yönelik tartışmalara ve alınacak tutuma bu ideolojik saldırı dalgası ekseninde bakmak olmazsa olmazdır.  Gelişmeleri kavramanın diyalektik-materyalist yolu uygulanabilir ve sınıfsallık ekseninde bakmaktan geçmektedir. Uygulanabilir olması gerçekliğe, gerçek ve hakiki sorunlara işaret eder, sınıfsallık ise sorunlara sınıfsal anlayış, çıkar ve ideolojik yaklaşımla bakmayı.

 

Je Suis Charlie (Ben Charlie’yim) mi?

Charlie Hebdo’ya yönelik saldırı karşı-devrimci Cihadist örgütlerin gerici, korkakça ve emperyalist politikaların ekmeğine yağ sürecek nitelikleri olan bir özelliği vardır. Hem seçilen hedef, hem eylemin içeriği hem de yapanların niteliği bu eylemi karşı-devrimci kılmaktadır. Hem emperyalist güçler ve onların uşağı yerli egemen sınıflar hem de bunlara karşı mücadele hattı benimseyen cihadist örgütler bugün genel gerici politik iklimden beslenmektedir. Ezilen geniş kitlelerin gerçek sorunlarından uzaklaşacak, esas meselelerin üstünü örtecek, demokratik-devrimci toplumsal gelişim pusulasını elinden alacak bir mücadele ve çatışma ortamına çeken ve orada dolgu malzemesine dönüştürülen bir süreç yaşanmaktadır.

Emperyalizmin Afrika ve Ortadoğu politikasındaki ideolojik argümanları İslam toplumlarının kendi yerel kültürüne, değerlerine ve inanç sistemine daha sıkı tutunarak bir direnç oluşturmaktadır. Bu direnç aynı zamanda bir toplumsal karşıtlık ve bölünmeye de denk düşmektedir. Emperyalist politikalara karşıtlığın toplumsal dinamiği, dini değerler üzerinden oluşmuş tarihsel köklerle şekillenmektedir. Bu politik karşılığını da şekillendirmekte, İslam coğrafyasında direniş saikiyle bu değerlere dayanan gerici örgütleri büyütmektedir.

Bu çelişkide kuşkusuz esas ve egemen olan taraf emperyalistler ve onların yerli uşaklarıdır. Emperyalist politik gericilik bu örgütlere zemin ve toplumsal destek gerekçesi olurken, bu gerici örgütlerin de kendi içinde tekçi, faşist, kendine biat etmeyen tüm kesimlere karşı ölüm ve kan kusan bir yönelim ve politikası hayat bulmaktadır. Bu sebepten dolayı bu örgütleri emperyalizme karşı direnen direnişçi örgütler olarak tanımlamak mümkün değildir. Bu eksene dayanarak bir başka çeşit gericilik üretmektedir. Bu gericilik halk saflarında değil ona karşıttır, düşmandır.

Devrimci ve komünistler gelişmeleri bu genel politik iklimi gözeterek değerlendirmeli ve konumlanışlarını belirlemelidir. Bu sebepten dolayı “Ben Charlie’yim” şeklinde bu saldırılarda konumlanış belirlemek yetersiz kalacaktır. İçinden geçilen dönemde emperyalizm karşıtlığı temelindeki ortalama demokratik konumlanış var olan bu politik iklime olanak sunmamak üzerine kurulmalıdır. Bu eksende konumlanmamak var olan gerici politik iklimi besleyen, ezilenler lehine olmayan durumu beslemek anlamına gelecektir. Bu nedenle dikkatli olmak gerekir.

Charlie Hebdo her ne kadar pozitivist aydınlanmacı anlayışla, dogma olarak gördüğü tüm dinler başta olmak üzere, Fransız egemenlerine karşı mizah yoluyla eleştirel çizgiyle hareket etse de, güncel olan demokratik tutum ve tavır noktasında sorunlu bir anlayıştadır. Gerek yayın yaptığı ülke ve devlet nezdinde gerekse de dünya ölçeğinde egemen olan emperyalist politikalar gerçekliğini gözetmeyen, “medeniyetler çatışması” denen ideolojik ve politik iklime uyum sağlayacak yaklaşıma sahiptir. Kendi ülkesinde ve evrensel çapta ezilen konumda olan bir inanca karşı kışkırtıcı tavır takınmak bir sınıfsal konumlanışa ve yaklaşıma denk düşer. Bu tutum klasik ve tarih olmuş, komünistlerin felsefi ve politik olarak düşmanı olan aydınlanmacı-pozitivist burjuva çizgidir. Bu çizgiye karşı uyanık olunmalıdır.

 

Emperyalizm çağında aydınlanmacılığın demokrasi ile imtihanı!

Emperyalizm karşıtlığına oturmayan, buna yönelmeyen bir çizgi demokratik, özgürlükçü ve ilerici yanı hem tartışmalıdır hem de bu açıdan lekelidir. Okun sivri ucunu egemen olana yöneltmeyen bir demokratik ve muhalif çizgi tutarlı demokratizmden ve ezilenler cephesinde berrak konumlanıştan yoksundur. Ezilen ulus ve halkların bir bütün parçası olan İslam toplumlarıyla ve onların değerleriyle aydınlanmacı bir çizgide mücadele etmek, bu tarihsel gericiliği güncel ve öncelikli hedefe koymak ezen ve ezilen ilişkisi temelinde demokratik bir tutum taşımayacaktır.

İslam toplumunun birikmiş ve çözülmeyi bekleyen özgürlük, demokrasi, kurtuluş sorunları ve onun üzerinde karabasan gibi çökmüş emperyalist ve yerli egemen güçler yerine güncel olmayan, toplumsal gelişmede öncelik taşımayan, uzun sürece yayılacak mücadele ile alt edilecek tarihsel ve dinsel belli dogmalara savaş açmak ve bunu bir demokrasi ve özgürlük sorunu gibi ele almak en hafifinden emperyalizmin ve Cihadist gericiliğin hapishanesine gönüllü girmek demektir.

İçinden geçilen tarihsel süreç, politik koşullar ve toplumsal çelişkiler içinde egemen olan ile olmayan, ezenle ezilen ilişkilerini doğru ele almak aynı zamanda demokratik niteliği belirleyen özelliklerdir. Güncel demokrasi sorununu içermeyen belli tarihsel dogmalar üzerinden mizah yapmak bir toplumsal kesimi verili siyasal iklimde ve demokratik olgunluk düzeyiyle güldürmüyor, öfkelendiriyor. Emperyalist gericiliğe ve egemen kesimlere bu toplumlar nezdinde yöneltmiyor tam tersine toplumsal düşmanlık duygusunu besliyor.

Komünistler sadece ezilenlerin uğradığı haksızlık, zulüm ve mağduriyetle koşulsuz dayanışma içindedir. Emperyalizme yönelmeyen, onu esasta hedefe koymayan egemen olan pozitivist-aydınlanmacı tarih olmuş ve bağrında gericilik taşıyan “demokratlıkla” mutlak dayanışma doğru değildir. Charlie Hebdo kirli, gerici bir politik iklimin mağduru olmuştur. Bu katliama gericilik demek “Je Suis Charlie” demeyi getirmez. Pozitivist-aydınlanmacı burjuva anlayışı ideolojik düşman olmanın yanında, özellikle emperyalist ülkeler içinde bunu savunmak egemen emperyalist çizginin de bugün ki politik iklimde doğal müttefiki konumuyla komünist ve devrimcilerle keskin ayrımları vardır. Meseleye keskin bir sınıfsallık ekseninde bakmak komünist-devrimci tutumdur. Bu tutumu karartacak hiçbir yaklaşım, esneklik kabul edilemez olarak görülmelidir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu