DerlediklerimizGüncel

Tayfun Atay | Halkların inanç kardeşliğidir Hıdrellez!

Demek ki Hıdrellez’in ve Hızır-İlyas’ın derinine inildiğinde karşımıza Ortodoks Hristiyanlık ve Ermeni Hristiyanlığın aziz kültleri de Hititlerin tanrıları da çıkıyor. Tıpkı İslam’ın derinine inildiğinde de karşımıza Yahudi-Hristiyan inanç geleneğinin; Hicaz’da Cahiliye dönemindeki tektanrıcı (İbrahimî) Hanifliğin; hatta Cahiliye dönemi çoktanrıcı inanç örüntüleri ve pratiklerinin de çıkması gibi… 

Bugün 6 Mayıs, Hıdrellez.

Hıdrellez, insanı “kâinatın aynası” sayan Âşık Daimî’nin, “Tevrat’ı yazabilirim // İncil’i dizebilirim // Kuran’ı sezebilirim // Madem ki ben bir insanım” dizeleriyle özetlediği duyarlılığın bu topraklara bayram bayram inmiş halidir.

Hıdrellez, “Din, insanı yapmaz; insan, dini yapar” anlayışının güle oynaya, hoplaya zıplaya, neşe ve sevinçle can bulduğu kutlamadır.

Hıdrellez, halkların kardeşliğinin, halesi din olan bir festivalle tarihsel dışavurumudur.

Kışın sona erip yaz mevsiminin başladığını işaret eden Hıdrellez’in altyapısında “Hızır-İlyas kültü” var. Bu, ilk bakışta İslam’dan beslenen bir halk inanışı… Ama derinlerine inildiğinde bunun Hristiyanlıktaki benzer bir halk inanışıyla iç içe geçmiş olduğu anlaşılır. Daha da derinlere inildiğinde bunun Hristiyanlığa da ondan önceki halk inançlarından akıp, aktarılıp alaşımlandığı anlaşılır.

Kısaca ifade etmek gerekirse Hıdrellez’in kökünde yer alan Hızır-İlyas kültü, tipik bir “senkretizm” örneğidir.

Senkretizm (bağdaştırmacılık), farklı dinsel inanç sistemlerinin etkileşime girerek karışması/sentezlenmesi sonucunda yeni inanç ögelerinin/örüntülerinin ortaya çıkması demek. Daha antropolojik tabirle, dinsel bağlamda “kültürleşme” bu… Ve İslam’ın Anadolu coğrafyasına özgü bir biçimlenmesi olarak nitelenebilecek Türkiye Müslümanlığında senkretizmin izlerini dikkate değer ölçüde bulmak mümkün.

Tarih boyunca farklı kültür ve dinleri benimseyip taşıyıcılığını yapan kavimlerin gelip geçtiği Anadolu topraklarında İslamlaşma süreci öncesi yaygınlaşmış ve kökleşmiş inançlarla onların ritüelleri tamamen yok olmamış, bunlar yeni din İslam’ın bünyesine nüfuz ederek ona kendi renklerini ve “tatlarını” katmışlardır.

Aya Yorgi, Hızır-İlyas, Hıdrellez

İşte Hıdrellez, Anadolu’da Hristiyan-Müslüman buluşmasının seyrine ve sonucuna ilişkin çarpıcı bir örnek; aynı zamanda bir halkın, “öteki” halkta nasıl kendini bulabildiğine çarpıcı bir kanıttır.

Bu, değerli tarihçi Prof. Ahmet Yaşar Ocak’ın konuya ilişkin temel başvuru kaynağı niteliğindeki eserlerinden yararlanarak özetlemek gerekirse şöyledir:

Kökeni İslam’da bulunan bir kutsî şahsiyet (peygamber) olan Hızır, Müslüman halk inançlarında, İslam-öncesi halk inançlarıyla “sarmaşık” (senkretik) vaziyette insanüstü yetenek ve yetkinlikte efsanevi bir kült karaktere dönüştürülmüştür. Anadolu’da İslam-öncesi dönemde Hristiyan ahali tarafından asırlar boyunca takdis edilmiş bir aziz olan “Aya Yorgi” (Hagios Georgios) etrafında oluşmuş kültük inanışın, Anadolu’nun İslamlaşmasından sonra Hızır-İlyas kültüyle Müslümanlığa “transfer”idir bu… Aya Yorgi Hızır’la özdeştirilmiştir.

İslam kaynaklarına bile “Circiş Nebi” veya “Cirçiş Aleyhisselam” adıyla bir “peygamber” olarak giren Aya Yorgi, kendisiyle ilgili anlatılarda, tıpkı daha sonra Hızır için olduğu gibi, uğradığı eve bolluk bereket getiren, kuru tahtaları yeşertip ulu ağaç haline getiren ve hastalıkları iyileştiren bir aziz olarak anlatılır.

Bugün Türkiye’de Hıdrellez’in kutlandığı 6 Mayıs tarihi dahi, etkinliğin Hristiyanlıkla ilişkisine işaret eder. Çünkü Aya Yorgi kültü Yunanistan’da, Balkanlar’da ve diğer bazı Doğu Avrupa ülkelerinde de 6 Mayıs’ta kutlanmakta olup Bizans dönemi Hristiyan Anadolu’da da bu tarihte kutlanmaktaydı.

Günümüzde Balkanlar’daki Hıdrellez kutlamalarına Müslüman ve Hristiyan halkın beraberce hazırlanıp katıldığına ilişkin bazı kayıtlar da Aya Yorgi – Hızır-İlyas özdeşliğine kanıt oluştururlar.

 Hristiyanlıktaki Hitit, Hacı Bektaş’taki Aziz!

Ancak durumu daha çarpıcı kılan nokta, Aya Yorgi’nin de büyük olasılıkla Hristiyanlık-öncesi Anadolu’nun efsaneleşmiş bir Hitit tanrısının Hristiyanlaştırılmış formu olmasıdır. Tıpkı İslamiyet’in Anadolu’ya yayılma sürecinde Hristiyan inanç pratiklerini İslamileştirmesi gibi, Hristiyanlık da Anadolu’da yayılırken burada daha önce mevcut pagan inanç kültlerini gerçek ya da hayali azizlere mal etmek suretiyle Hristiyanlaştırmıştır.

Bu, Hristiyanlığın yayılma sürecinde hemen her yerde rastlanan bir uygulamadır. Noel de Hristiyanlık-öncesi halkların pagan “kış gündönümü” festivallerinin “Aya Nikola” (Noel Baba) üzerinden Hristiyanlaştırılmasıyla ortaya çıkmış “senkretik” bir kutlamadır.

İşte Anadolu’da “yaz gündönümü”ne işaret eden bir pagan kutlama da Aya Yorgi kültü ile Hristiyanlığa içsel kılınmıştır.

Müslüman Türklerin eline geçen Anadolu’da ise Aya Yorgi Hızır-İlyas’a dönüştürülerek İslamileştirilmiş, kutlama adeti de Hıdrellez adı altında halk Müslümanlığının önemli bir parçası haline gelmiştir.

Bu şekilde tarihsel süreçte art arda gelen “zincirleme senkretizm”lerin, Anadolu coğrafyasının önceki ve sonraki insan unsurları arasındaki yabancılığın “kazasız-belasız” giderilmesine imkân açtığı söylenebilir.

Doğu Anadolu’da da Ermeni Hristiyanlığın büyük kutsiyet atfettiği Aziz Sergios’un özellikle Dersim (Tunceli) bölgesindeki Kürt-Alevi halk tarafından Hızır’la özdeştirildiği kaydedilmektedir.

Hızır-İlyas’a benzer türden, kökü Hristiyanlığa, hatta Hristiyanlık-öncesine giden bazı aziz kültlerinin İslam’la “senkretize” (sentez) edilmesine bu coğrafyadan verilebilecek bir başka başat örnek de Hacı Bektaş Veli ile Aziz Şaralambus arasındaki özdeştirmedir. Hacı Bektaş’ın 13’üncü yüzyılda Sulucakarahöyük’te (Kırşehir) kurduğu tekke, o bölgedeki Hristiyanların Aziz Şaralambus kültünü İslamileştirmiş, böylece Hacı Bektaş’ın Hristiyan halk tarafından da benimsenmesi sağlanmıştır.

(Yukarıda aktarılan bilgiler ve daha fazlası için bkz. Ahmet Yaşar Ocak, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü [1985]; Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler [1992]; Türk Sufîliğine Bakışlar [1996].)

Kim bilir nelerin neresindeyiz?

Demek ki Hıdrellez’in ve Hızır-İlyas’ın derinine inildiğinde karşımıza Ortodoks Hristiyanlık ve Ermeni Hristiyanlığın aziz kültleri de Hititlerin tanrıları da çıkıyor. Tıpkı İslam’ın derinine inildiğinde de karşımıza Yahudi-Hristiyan inanç geleneğinin; Hicaz’da Cahiliye dönemindeki tektanrıcı (İbrahimî) Hanifliğin; hatta Cahiliye dönemi çoktanrıcı inanç örüntüleri ve pratiklerinin de çıkması gibi…

Hatırlatmak gerekirse Cahiliye’de, elbette farklı konum ve düzenlemede olmak kaydıyla, Allah da var, kurban da, hac da, oruç da…

Dolayısıyla Hıdrellez’i kutlarken de Ramazan orucuna başlarken de “nelerin neresinde” olunduğu unutulmasın!..

Bu vesileyle “Hayırlı Ramazanlar” derken, Daimî ile başladık, büyük şair Hasan Hüseyin’in dev destan şiiri Kızılırmak’tan şu dizeyle ne anlatmak istediğimizi de temize çekerek noktalayalım:

“Kim bilir biz şimdi nelerin neresindeyiz // alı neden moru neden kırmızıyı neden severiz kim bilir” (T24. 6 Mayıs 2019)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu