Güncel

Tutuklanan işçilerin avukatları: Dosyada somut delil yok

Çalışma koşullarının düzeltilmesi için eylem yapan 3'üncü Havalimanı işçilerinin tutuklanmasına tepki gösteren avukatlar, “Dosyada hiçbir işçi ile ilgili somut bir tespit bulunmamaktadır. Sorgu hakimi genel ve soyut beyanlarla tutuklama kararı vermiştir” dedi.

H. Merkezi: İstanbul 3’üncü Havalimanı şantiyesinde çalışma koşullarının düzeltilmesi amacıyla eylem yaptıkları için 24 inşaat işçisi tutuklandı. Tutuklanan işçilerin avukatları İstanbul Barosu’nun Taksim’de bulunan bürosunda basın toplantısı düzenledi. “İşçiler köle, hak aramak suç değildir. Havalimanı işçileri serbest bırakılsın” pankartının açıldığı açıklamaya, çok sayıda avukat ve Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) yetkilileri katıldı. Açıklamayı avukat Songül Beydilli yaptı.

“İşçilerin talepleri cevapsız kaldı”

Beydilli, gerek jandarma olay tutanağında ve gerek işçilerin anlatımı çerçevesinde, 14 Eylül günü sabah 07.30 sıralarında yağmur altında, çamur içinde beklerken servislerin geç gelmesi ve yetersiz olması nedeniyle işçilerin itiraz ve protestoda bulunarak sorunların çözümünü istediğini söyledi. İşçilerin taleplerinin ve çözüm sözünün bir protokole bağlanması isteminin cevapsız kaldığını aktaran Beydilli, şantiyede yaşananları şu sözlerle dile getirdi: “Bu gelişmeler üzerine, işçilerin protestosu büyümüş, on bine yakın işçi taleplerini dile getirerek yürümeye başlamıştır. Basında işçilerin eylemlilikleri bilgisi duyulduğunda inşaat işçilerine destek vermek ve sorunları dinlemek için bir kısım milletvekili ve sendikacı işçilerle görüşmüştür. Jandarma işçilerin hak taleplerini dile getiren yürüyüşüne biber gazı ile müdahale etmiş, işçiler dağılarak çalışmaya devam etmiştir. Gece yarısı, 02.30 civarında, inşaat alanına TOMA ve panzerler gelmiş, işçilerin koğuş kapıları koçbaşları ile kırılarak ve tekmelenerek yatakhanelere girilmiş, koğuşlar aranmış, jandarma tutanağına göre ‘herhangi bir suç unsuruna’ rastlanmamıştır.”

“Kölelik koşullarında çalıştırıldığı belgelenmektedir”

İşçilerin uykularından uyandırılarak gözaltına alındığını belirten Beydilli, işçilerin konteynerlerde dövüldüğünü, hakaret ve tehditlere maruz kaldığını söyledi. İşçilerin avukatla savunma hakkı hatırlatılmadan ifade alınmaya zorlandığını hatırlatan Beydilli, “Bu uygulama, AİHM kararları uyarınca işkencedir. Daha yakalama ve gözaltı aşamasında, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi çiğnenmiş, işveren çıkarlarının bekçiliği yapılmıştır. Tamamen koşullardan kaynaklı bir tepki patlaması olarak ortaya çıkan eylem sırasında işçilerin el yazısı ile o anda yazdıkları her halinden belli olan bin kişilik servis kuyruklarına son verilmesi, koğuşların tahtakurularından temizlenmesi, bir saatlik yemek molasında 40-50 dakikalık yemek kuyruklarına son verilmesi, işverenler ve yöneticiler tarafından aşağılanmama gibi talepler asgari insani taleplerdir ve işçilerin yüzyıllar öncesi kölelik koşullarında çalıştırıldığını belgelemektedir” vurgusunda bulundu.

“İşveren hakkında suç duyurusu kabul edilmeli”

Mevcut yasalar çerçevesinde işçilerin bu taleplerinin aynı zamanda işveren hakkında suç duyurusu olarak kabul edilmesi gerektiğinin altını çizen Beydilli, “Sigorta primlerini eksik ödeyen, güvenli bir çalışma ortamı sağlamayan, düşük SGK primi ödemek için vergi kaçırmak suretiyle kamu zararına neden olan işverene cezai işlem yapılması gerekir. Keza, iş cinayetlerinin önlenmesi için gerekli tedbirleri almayan işverenin ve bu koşullara göz yuman Bakanlık yetkililerinin yargılanması, iş güvenliği koşulları sağlanmadan çalışmaya izin verilmemesi gerekir. Torunlar, Ermenek, Soma katliamı gibi iş kazaları yaşanmışken aynı koşullarda çalışmanın sürdürülmesi kabul edilemez” diye konuştu.

“Bakanlık 27 işçinin ölümünü kabul etti”

Çalışma Bakanlığı’nın 2018’in Şubat ayında yaptığı açıklamada, havalimanı inşaatında 27 işçinin öldüğünü kabul ettiğini hatırlatan Beydilli, “İSİG Meclisinin araştırmalarına göre ölen 27 işçinin isimleri tespit edilmiştir. İş kazası sonucu ölümlerin tam sayısının bilinememesi, onlarca ölüme rağmen aynı koşullarda çalışmanın sürdürülmesine kayıtsız kalınması, Çalışma Bakanlığının ölümlerden sorumluluğuna delalet etmektedir. İLO Sözleşmeleri, Anayasa, İş Kanunu, Sosyal Güvenlik Kanunu ve 6331 sayılı yasa çerçevesinde; işçilerin bu talepler için işi durdurması ve sesini duyurmak amacıyla protestoya başvurması haklı ve meşrudur. AİHM ve pek çok Yargıtay kararında, bu tür eylemler hak arama özgürlüğü veya ifade/toplanma özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir” ifadesinde bulundu.

Avukatlar yaşadıklarını anlattı

Beydilli, işçilerin temel insan hakları için yapmış olduğu eyleme müdahale ile yaşanan hukuksuzluk, gözaltı ve soruşturma sürecinin tamamında hak ihlallerinin yaşandığını dile getirdi.

İşçilerin tutulduğu Arnavutköy, Maslak ve Eyüp jandarma karakollarında karşılaştıkları ve yaşadıklarını ise Beydilli şu sözlerle aktardı: “İşçilerin gözaltında tutulduğu Arnavutköy, Maslak ve Eyüp Jandarma karakollarında, avukatların işçilerle görüşme talebi kabul edilmemiş, işçilerin neyle suçlandığı, kaç işçinin gözaltında olduğu, gözaltındaki işçilerin isimlerinin ne olduğu, hangi savcılığın soruşturma yürüttüğüne dair sorularımız cevapsız kalmıştır. İstanbul Barosu yönetiminin de bu konudaki araştırmaları sonuçsuz kalmıştır. Avukatlar olarak karakolun içine dahi alınmadık, saatlerce dışarıda bekletildik. Daha sonra, serbest bırakılan işçilerin avukatlarla görüşmelerine izin verilmeden karakol önüne getirilen işyeri servis araçlarına bindirilmek suretiyle havaalanı inşaatına gönderilmiştir. Serbest bırakma öncesi usulüne uygun hekim muayenesi yapılmadığı, hekimlerin işçileri önlerine Jandarma tarafından konulan sağlık rapor belgelerini imzalayıp mühürledikleri, daha sonra işçilerin hekimlerin önünden geçerek servis araçlarına bindirildiği tarafımızdan bizzat gözlemlenmiştir.

Gözaltı süresince 17 Eylül günü akşam saatlerine kadar hiç bir avukat görüşü yapılmamış, ancak akşam saatlerinde yetkili savcılığın Gaziosmanpaşa Savcılığı olduğu açıklanmış ve bir kaç işçi ile görüşmemize izin verilmiştir. İşçilerin çok büyük çoğunluğunun ifadesi avukatsız alınmıştır. Avukatların alınmadığı ifade alma süreçlerine aldığımız duyumlara göre jandarma ifadelerine bizzat işverenler ve taşeronlar iştirak etmiş. Usulsüz ifade ve yüzleştirmeler yapılmıştır.

İstanbul Valisinin 17 Eylül tarihli açıklaması, bir taraftan işyerinde servis sorununa bağlı bir hareketliliğin olduğunu ve düzeltme çalışmalarına başlandığı belirtilmek suretiyle işçilerin haklı talepleri doğrularken, jandarmanın neden olaya müdahale ettiğini ve 401-404 diye bir bilgi de var- işçinin neden gözaltına alındığını açıklamamıştır. Ancak 3 gün sonra, hangi suça karıştığı açıklanmadan suça karışanların savcılarca titizlikle ayıklanacağı belirtilmektedir. Bu açıklama, 401 işçinin 3 gün boyunca bir savcılık suçlaması, somut bir suç isnadı olmaksızın sadece valilik ve kolluk güçlerinin talimatı ile hukuksuz olarak gözaltında tutulduğunu da kanıtlamaktadır.

İşçiler darp edilmiştir

18 Eylül salı günü saat 13.00 civarı 43 işçi Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı’na çıkarılmıştır. Adliyeye girişte, bizzat gözlemlediğimiz üzere işçiler darp edilmiştir. Savcılık ve hakimlik tarafından soruşturma dosyasını tam olarak incelememize izin verilmemiştir. Bizzat sorgu hakimliği tarafından işçilerin müdafiliğini üstlenen avukatlara yanlış bilgi verilmiş sadece bir klasörün olduğu söylenmiş ve bu bir klasör uygun oda, masa ve uygun bir inceleme ortamı sağlanmadan sorgu hakimliği duruşma salonunda ve adliye koridorunda çok kısa inceleme olanağımız olmuştur. Detaylı inceleme taleplerimiz kabul edilmemiş. Sorgu başladığı zaman bir klasör değil 5 klasörün sorgu hakiminin önünde olduğu tarafımızdan tespit edilmiştir. Sorgu hakimi tarafından işçilerle avukat görüşü yapmamız kesilmiş, bu şekilde jandarmada olduğu gibi, sorgu hakimliğinde de avukat görüşü engellenmiştir. Saatlerce sorgunun başlamasını beklememize rağmen adliye koridorunda müvekkil görüşmesi yaptırılmamıştır. Saat 22.00 sıralarında başlayan sorgu ertesi gün sabah saatlerinde bitirilmiş ve hiç bir tutuklama nedeni olmadığı halde 24 işçi tutuklanmış, 19 işçi adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır.”

“Tutuklama nedeni değildir”

Beydilli, “İşçilere yöneltilen 2911 sayılı yasaya aykırılık, kamu görevini yaptırmamak için direnme, mala zarar verme, çalışma hürriyetini engelleme” suçlamalarının gerçek olmadığını belirterek, “Bu suçlamaların erteleme ve HAGB kapsamında olması nedeniyle hiç biri  tutuklama nedeni değildir” dedi.

“Dosyada somut delil bulunmamaktadır”

Dosyada hiçbir işçi ile ilgili somut bir tespitin olmadığını vurgulayan Beydilli, “Dosyadaki deliller, işçilerin toplu halde durdukları, yürüdükleri, cep telefonuyla fotoğraf ya da video çektikleri görüntü kayıtları; çamurlu ayak izlerinin bulunduğu arabalar ve jandarma tarafından koçbaşı ile kırılan koğuş kapılarının resimleri, eylemden sonra işçilerin aralarında haberleşmek amacı ile kurmuş oldukları ve içeriğinde hiçbir suç unsuru bulunmayan Whatsapp kayıtlarıdır. Bu delillerin hiç birinde tutuklamayı gerektiren bir bilgi yoktur. Dosyada hiçbir işçi ile ilgili somut bir tespit bulunmamaktadır. Hangi işçinin hangi eylem ile hangi suçu işlediğine dair bir tespit olmadığı gibi sorgu hakimi tutuklama gerekçelerinde hiçbir somut veri, delil bulunmadan genel ve soyut beyanlarla tutuklama kararı vermiştir. Diğer yandan, sosyal medyaya yansıyan ve jandarma tarafından koçbaşı ile kırılan koğuş kapılarının görüntü kayıtlarının, işçilere yöneltilen mala zarar verme suçunun delili gibi gösterilmesi de açıkça gerçeğe aykırıdır. Deliller, işçilerin hak talebinin, direnme ve toplu eylem hakkının, örgütlenme, düşünceyi ifade özgürlüğünün suç konusu yapıldığını ortaya koymakta olup; bu durum Anayasaya, uluslararası sözleşmelere, iş sağlığı ve güvenliği kanununa, iş kanununa aykırıdır” diye konuştu.

“Hiçbir hukuki temeli yok”

24 işçinin tutuklanmış olmasının hukuki hiçbir temeli olmadığını kaydeden Beydilli, “Bu gözaltı ve tutuklamalar, hak talep eden işçilere verilmiş bir gözdağıdır. Son yıllarda, emekçilerin her hak talebinde olduğu gibi, havalimanı işçilerinin eylemi de ‘komplo’, ‘kışkırtma’ olarak gösterilerek; suç konusu haline getirilmekte; emekçiler baskı, gözaltı ve tutuklamalarla susturularak kölelik koşullarında çalışmaya zorlanmaktadır. Eylemin ardından, işçiler ve sendika temsilcileri ile işverenler arasında, kaymakamın da katılımı ile iki defa toplantı gerçekleştirilmiş, valilik, işyerinde yapılacak düzenlemelerle, işçilerin koşullarının düzeltileceğini açıklamıştır. Şantiyede, alelacele, işçilerin servis bekledikleri yerde, yağmur ve güneşten korumaya yönelik düzenlemeler  yapılmıştır” dedi.

Suç duyurusunda bulunulacak

Tutuklamaya sevk edilen işçilerin birçoğunun yatakhanelerinden apar topar gözaltına alındığını hatırlatan Beydilli, “Sorgu sırasında birçok işçinin terlikleri ve şortlarıyla yatakhanelerden çıkarıldığı işçilerin yaşanan tüm sorunların suçlusu gibi ilan edilmeye çalışılması asıl sorunu perdelemeye yetmeyecektir. Yalnızca bu gelişmeler dahi, iktidar kontrolündeki basın organlarında çıkan ‘İstismar, işçi olmayanların kışkırtması, vatan hainliği, eyleme katılanların para aldığı, sol örgüt üyesi olduğu, komplo ‘ vb. iddialarının büyük bir yalan olduğunu ortaya koymaktadır. Akit yazarı Mehtap Yılmaz’ın tüm insani değerlerden uzak, işçilere yönelik nefret suçu niteliğindeki sözleri ile Fatih Altaylı, Hıncal Uluç’un, işçilere yönelik aşağılamaları ve iftiraları suçtur. Her biri hakkında müvekkillerimizin kişilik haklarını rencide eden bu kişiler hakkında gerekli yasal işlemleri başlatacağız, suç duyurusunda bulunacağız. Soruşturma dosyasında böyle bir suçlama yoktur. Bu söylem, tümüyle kamuoyunu yanıltmaya, işçilerin haklı mücadelesini karartmaya yönelik bir manipülasyondur. İşyerinde sıkı bir kontrol ve askeri bir düzen vardır.

Yöneticilerin, patronların kontrolü olmadan kimsenin içeri girmesi de mümkün değildir. Henüz SGK bildirimi yapılmamış işçilerin varlığı, işçilerin değil, işverenin kayıt dışı çalıştırmasının kanıtıdır. Birtakım yayın organında ‘zamanlama manidar’ türünden açıklamalar ise başka bir manipülasyon çabası olarak değerlendirilmektedir. Zira havaalanın 29 Ekim’de açılacağı belirtilmesine rağmen işçilerden aldığımız bilgilere göre 40 gün gibi bir süre kalmasına rağmen taşeronların ve işverenlerin bu tarihe iş bitimi yapamayacağı nedeniyle işçilerin protesto eylemlerini kendileri açısından bir fırsata çevirmeye ve gecikmenin asıl sebebi gibi sunmaya yönelik çabaları gözden kaçırılmamalıdır” ifadelerini kullandı.

“Tutuklama kararı veren hakimin müstemir yetkisi yok”

Sorgu hakimi olarak görevlendirilen hakimin “müstemir” yetkisinin olmadığı, sorgunun yapıldığı Gaziosmanpaşa 2’nci Sulh Ceza Mahkemesi’nin görevli hakimi olmadığı taraflarında tespit edildiğini vurgulayan Beydilli, “Bu durum ve sorgu sürecinde müvekkillerimize ve müdafilerine yaklaşımlarıyla bir arada değerlendirildiğinde yargıya müdahale kaygımızı oldukça güçlendirmektedir. Gaziosmanpaşa 2’nci Sulh Ceza Hakimliği, sevk edilen işçilerden 19 işçinin haftada 2 gün imza ve yurt dışı çıkışının engellenmesi adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına, 24 işçinin tutuklanmasına karar vermiştir. Daha sonra sevk edilen 2 işçi de adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakılmıştır. Adli kontrol uygulaması da bu haliyle işçinin çalışma hakkını engeller niteliktedir. Yakalama, gözaltı ve tutuklama ile işçilerin çalışma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı, avukata erişim hakkı ihlal edilmiştir. Tutuklanan işçiler, normal koşullarda Metris ve Maltepe cezaevlerinde tutulması gerekirken Silivri Cezaevine nakledilmiş ve çok sayıda cezaevinde farklı koğuşlara dağıtılmıştır. Bu uygulama ile cezaevi koşulları da işçiler ve aileleri için ikinci bir eziyet sürecine, avukata erişememe sürecine dönüştürülmek istenmiştir. Ancak, bizler işçileri hiç bir koşulda yalnız bırakmayacağız ve hak mücadelelerine destek olmayı cezaevi ziyaretleri, tutuklamaya itiraz, suç duyuruları ve her düzeydeki girişimlerle sürdüreceğiz. İşyerinde iş güvenliği başta olmak üzere çok ciddi sayıda usulsüzlükler ve ihlaller vardır. Çalışma bakanlığı, İş Teftiş Kurulu, SGK başta olmak üzere tüm kamu kurumları veya bağımsız kurumların bu işyerindeki eksiklikleri ve usulsüzlükleri tespiti ve sorunların giderilmesi için göreve davet ediyoruz” şeklinde konuştu.

Avukat Ekin Güneş Saygılı da toplantıda söz alarak, işçilerin Silivri Cezaevi’nde konuldukları koğuşlarda adli tutukluların kaldığını ifade etti.

İGA’dan taşerona işten çıkaracaklarının listesi

Avukat Tamer Doğan, işçiler ile dün görüştüğünü dile getirerek, İGA’nın işçilerin bağlı bulunduğu taşeron firmalara gönderdiği talimatlarda, eylemlere katılan işçilerin işten çıkarılmasını ve bu yönlü bir listenin olduğunu dile getirdi. Doğan, İGA’nın talimatını içeren belgeyi şu anda paylaşamayacaklarını belirtti.

Yapılan açıklamanın ardından avukatlar, Silivri Cezaevi Kampüsü’nde tutuklu bulunan işçi müvekkilleri ile görüşmek üzere Silivri’ye gitti.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu