GüncelManşet

(Video) (İzlenim/1) Metal grevi vesilesiyle birkaç soru

Metal işçilerinin 20 yılın ardından gerçekleştirdiği büyük grev dalgasının ilk adımı dün (29 Ocak) 10 kentte ve 22 fabrikada atıldı. İmalat sanayi içerisinde işçi-emekçilerin en örgütlü olduğu (sendikalaşma oranı bakımından) alan olan metal işkolunda yaşanan bu grev; hem işçi sınıfı içerisinde hem de devrimci, demokrat ve yurtsever kesimlerin neredeyse tamamında heyecan yarattığı görünen bir gerçek.

Bu etkinin açık bir şekilde görüldüğü alan ise Gebze’deki metal işçilerinin grevi oldu.

29 Ocak sabahının erken saatlerinde aralarında Devrimci Demokratik Sendikal Birlik (DDSB) üyeleri ve Yeni Demokrat Kadınların da (YDK) bulunduğu çeşitli kesimler Bostancı’da bulunan Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Merkezi’nde buluşarak buradan Gebze’ye geçtiler.

 

Direnişin kararlı ve tok sesleri…

İlk adresimiz Cengiz Makina’ydı. Patronunun hala MESS’e üye olduğu bu fabrikada Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlenme tarihi aslında çok eski değil ama kararlı. Merkez olarak buranın seçilmesinin nedenlerinden biri buydu.

Fabrika önünde bekleyenlerin coşkusu, işçilerin 10.00 civarında sloganlarla greve çıkmasıyla arttı. Kararlı ve tok seslerden yankılanan grev sloganları eşliğinde grev pankartı fabrika girişine asıldı. İşçiler buradan metal işçilerinin ortak miting gerçekleştireceği Kent Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.

Biz de greve çıkan diğer fabrikalara…

MESS’e üye olmaktan vazgeçmeyen fabrikalardan biri de Yücel Boru idi. Yüzlerce işçinin iş bıraktığı fabrikada “Gemileri yaktık, geri dönüş yok” sloganı, belki de Yücel Boru işçileri için günü özetleyen slogan oldu. Keza burada örgütlenmek önemli ve “tehlikeli”.

İşçiler burada da sendika yöneticileri ve siyasetçilerle birlikte fabrika kapısına grev pankartını asarak miting alanına doğru yola koyuldu.

Yol üzerinde grevden bir gece önce MESS’ten ayrıldığını ilan eden Alstom fabrikasına da uğrayan işçiler burada diğer işçilerle biraraya geldi. Sonra ise yürüyüş Gebze merkezine doğru ara sokaklardan devam ederek miting alanında sonlandı.

 

Ne kadar içindeyiz?

Bu grevde göze çarpan birkaç noktaya değinerek izlenimlerimizi sonlandıralım. İlk olarak HDP/HDK’nin başından itibaren bu greve verdiği destek önemli bir konudur. Devrim ve demokrasi mücadelesinin önemli dinamiklerine sahip olan, yer yer ona önderlik eden HDP/HDK’nin işçi sınıfı mücadelesine son dönemde özenli yaklaşmaya çalıştığının göstergesi olan bu tutum değerli ve büyütülmesi gereken bir nokta…

Diğer taraftan HDP/HDK ve elbette bizim de içinde yer aldığımız, toplumsal muhalefet güçlerinin işçi sınıfına olan yabancılığı, uzaklığı bariz bir şekilde göze çarpıyordu. Mitinge katılımdan dilimize, işçilerle kurdumuz (ya da kurmadığımız/kuramadığımız) diyalogdan bunun örgütlenmesindeki rolümüze baktığımızda bu tablo hem can yakıcı hem de açık bir şekilde ortadaydı.

Hem coşkulandık hem “canımız sıkıldı” bu grevden… Görev ve sorumluluklarımızı hatırlamanın verdiği bir “can sıkıntısı”ydı bu.

Yüzümüz işçi ve emekçilerin mücadelesine dönük, tamam buna sözümüz yok elbette. Ama “yüzümüzün dönük” olması, işçi mücadelesinde ne kadar etkin olduğumuzla, bu mücadelenin ne kadar bir parçası olduğumuzla ilişkili değil mi?

Ya da Soma’da madende yanan işçinin acısını duyup, sokağa ne kadar taştığımızla…

Torunlar’da yere çakılan asansörün canını aldığı işçinin intikamıyla ne kadar yanıp tutuştuğumuzla…

Ermenek’te yüzme bilmeyen oğulların öfkesini ne kadar duyduğumuzla…

Ya da metal işçileri başta olmak üzere işten çıkarılan, hakları gasp edilen, insanca yaşamak isteyen, greve çıkan işçi-emekçilerin ne kadar mücadelesinin içindeyiz.

Destekten bahsetmiyoruz! Ne kadar içindeyiz?

 

Bir ÖG okuru

 

{youtube}https://www.youtube.com/watch?v=3zGTyLZCKk8{/youtube}

 

{youtube}https://www.youtube.com/watch?v=dcKDTDvJZQI{/youtube}

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu