GüncelMakaleler

YEP | Halktan al, sermayenin kasasına akıt!

Halkımızın yüzlerce yıl önce baskıyı, sömürüyü dile getirmek için kullandığı “eken de biçen yok/yemede ortak Osmanlı” söylemi egemen sınıfın asalak özelliğini en sade dille anlatır

Halkımızın yüzlerce yıl önce baskıyı, sömürüyü dile getirmek için kullandığı “eken de biçen yok/yemede ortak Osmanlı” söylemi egemen sınıfın asalak özelliğini en sade dille anlatır. Hiçbir emek harcamadan, saltanatlarını sürdürmek için yazın güneşin kavurucu sıcağı altında, kışın soğuğunda ayaza karşı emeğinden başka bir geçim kaynağı olmayan yoksul halkın aşına ortak olan muktedirlere duyduğu öfkenin dışa vurum halidir bu sözler.

Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın, derinleşerek devam eden (edecek olan) ekonomik krizden kurtulmak için açıkladığı Yeni Ekonomik Plan kapsamındaki kararlarından biri de yeniden yapılandırılarak daha da sürdürülebilir hale getirilecek olan Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) bakınca bu sözün akıllara gelmemesi çok güçtür.

Yeni Ekonomik Plan’a (YEP) göre kamu ve özel sektörde çalışan herkes otomatik olarak zorunlu BES’e dahil edilerek ve her ay düzenli bir şekilde maaşlarından belli bir miktar para patronların belirlediği sigorta şirketine aktarılacak. Emperyalist-kapitalist sistemin kronik olan yapısal krizinin faturası bir kez daha emekçilere kesiliyor.

Bir önceki ekonomiden sorumlu bakan Mehmet Şimşek’in 2016’da hazırladığı bu sistem ilk olarak 2017 yılının Ocak ayında uygulanmaya başladı. Her çalışan, iradesi dışında zorunlu olarak BES’e dahil edildi.

Sistemin ilk uygulanış hali BES’e dahil edilenlerin istemedikleri takdirde iki ay sonra çıkma hakkına sahip olmaları şeklindeydi. 2017 ile 2018 arası 13.1 milyon emekçinin maaşından kesintiye gidildiği ikinci ayın sonunda 8 milyonu b sistemden çıkararak vazgeçti. İşçilerin, emekçilerin cebindeki paraya göz diken “Türkiye Sermaye ve Piyasalar Birliği” cayma hakkının kullandırılmasının engellenmesi için Sermaye ve Piyasalar Kurulu’na başvurarak “cayma” süresinin 3 yıl olmasını istedi. Bunun sonucu “YEP” kapsamındaki BES’ten “cayma hakkı” 3 yıla çıkarıldı.

Milyonlarca emekçi daha maaşlarını bile almadan aylıklarından belli bir miktar kesilerek “tasarruf için” özel emeklilik fonlarına yollanacak. Bu fonların kullanımı sermayenin tasarrufunda, onun bu kesimlerin özellikle de saraya yakın grupların finansman kaynağı alacağı açıktır, aynı işsizlik fonu gibi. Bu fon da bugün sermaye gruplarının yani patronların finansman kaynağı olarak kullanılırken, çalıştığı işten çeşitli zorunluluklar nedeniyle çıkmak zorunda kalan işçi ise kendisi çıktığı için, patron tarafından kovulmadığı için yararlanamıyor. (İşsizlik ödeneğinden yararlanmanın şartlarından biri işten patron tarafından çıkarılmış olmaktır. Çalışıyorsun, sosyal güvenlik kapsamındasın,  her ay maaşından fon için kesinti yapılıyor ancak işten kendin ayrılmak zorunda kaldığında işsizlik fonu sana işsizlik maaşı bağlamıyor ) işçi her ay maaşından kesinti yapılarak oluşturulan fondan yararlanamıyor ama sermaye grupları bu fonu finansman kaynağı olarak istediği gibi kullanıyor.

Saraylarda lüks ve şatafat içinde yaşayan muktedirler yarattıkları krizin faturasını emekçilere yükleyerek kendi iktidarlarını, sermayelerini kurtarma, koruma peşindeler. 3 yıl boyunca emekçilerin maaşından yapılacak kesinti yoksulluğun derinleşmesi, açlığın boyutlanması anlamına geliyor. Bir yandan ülkedeki milyonerlerin sayısı artarken diğer yandan yoksulların sayısı artıyor, sofralarındaki ekmek küçülüyor. Hayat koşullarının her an biraz daha pahalılaşarak zorlaştığı günümüzde milyonlarca insanın bankalara kredi kartı borcu bulunuyor. Üç-dört maaşla anca hane bütçesi oluşabiliyor, bu da yoksulluk sınıfında oluyor, alım gücünün düşmesiyle birlikte kredi kartlarına yönelmek bir nevi zorunlu hale geliyor. Kredi kartı borcu bir başka kredi ile kapatılmaya çalışıldığı için borç genişletiliyor, faizin faizini ödeme durumu gelişiyor. Bu duruma şimdi zorunlu BES kesintisi de eklenmiş durumda. Bunun anlamı da açık bir şekilde, kamu ve özel sektörde çalışan milyonlarca işçi-emekçinin emeklerinin “karşılığı” olan kendi maaşlarına kredi faizi ödemeleridir.

KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası, BES uygulamasını “emeklinin sisteminin finanslaşması ve özelleştirmenin ileri aşaması” olduğunu dile getirerek karşı çıkıyor. Kamuya ait olan emeklilik (SSK) sisteminin özelleştirilmesinin de ön çalışması bu yolla başlatılmak isteniyor. 2003 yılından bu yana TEKEL’den SEKA’ya, şeker fabrikalarından köprü-oto yolara varana kadar işçilerin-emekçilerin alın terinden toplanan vergilerle yapılan tüm kamu kurumlarını özelleştirerek bir avuç patronun sermayesine servet katıldı. Toplumun geniş kesimi yoksullukla boğuşurken, çocuğuna pantolon bile alamayıp intihar ederken, sermayenin kendine yeni finansman kaynakları yaratmak için BES’in üzerinden emekçilerin zaten yetersiz olan ücretlerine, alın terlerine göz dikmesi yerli ve milli bir duruş olarak pazarlanıyor.

Yüksek enflasyon, yüksek kur, yüksek faiz sarmalı içerisine girmiş bir ekonomi gerçekliği bulunmaktadır. AKP ve Erdoğan ekonomik yönetimdeki çöküşü dış güçlere bağlayarak sorgulamayı kendi üzerinden saptırmanın derdinde, Rahip Brunson olayı bu açıdan örnektir. Faiz oranlarının %25’e hatta 40 ve 50’lere çıkarılması durumu sorunun esas kaynağının nerede yattığına işaret etmektedir. Yurtdışından gelen döviz ile ekonomi çarkını döndürmeye çalışanların bu paranın çekilmeye başlaması karşısında feryat figan olması hiç şaşırtıcı değildir, çünkü kendileri de bu sarmalın içerisindedir, tarafı ve sorumlusudurlar. Emperyalist milli sermayeye yüksek faizle çekmeyi düşünenlerin aynı zamanda 2019 yılı tasarrufunun 10.1 milyonluk kısmının Sosyal Güvenlik harcamalarından yapmayı planlaması halktan kesilenlerin, kesileceklerin yüksek faiz ödemesi şeklinde emperyalistlerin, sermayenin kasasına akıtılacağını da açıklamış oluyorlar.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu