Kültür&Sanat

Yorum | Devletin sanat korkusu

Devrimci sanat gücünü halktan alır. Ve bu yüzden; halk için yapılan sanatı ne dün katlederek bitirebildiler ne bugün saldırarak bitirebiliyorlar ne de yarın bitirebilecekler.

Tarihte egemenlerin feodal, dinci, gerici anlayışına boyun eğmeyip “En-el hak”diyen Hallacı Mansurlar; halkı ezen, zulmeden Osmanlı’ya, Hızır Paşa’ya boyun eğmeyen Pir Sultan Abdallar; Bolu beyine baş kaldıran Köroğlular; memleket deyip vatan hainliği ile suçlanan Nazım Hikmetler devletin korkusuna bir örnektir.

Peki devletin korkusu nedir?
Devlet neden sanattan, sanatçıdan korkar? Bu iki sorunun cevapları devrimci, ilerici sanat yapanlarda gizlidir.
Örnek, Aşık Mahsuni Şerif. Aşık Mahsuni, yazdığı-söylediği türkülerinde yaşamdan, halkın yoksulluğundan, sıkıntılarından, ezilmişliğin-den, ötekileştirilmesinden, iktidarın hırsızlığından, sistemin ortaya çıkardığı siyasetçilerin iki yüzlülüğünden ve devletin gericiliğinden bahsetmiştir. Ezilenin müziğini yapmıştır, bu yüzdendir devletin korkusu, bu yüzdendir Mahsuni Şerif’in işkence görmesi. Mahsuni devletin halkı, muhalifleri, gazetecileri susturduğu ve halkın yanında olan ancak tutuklamalar, işkenceler ve katliamlarla susturmaya çalıştığı devrimcilerin yerine de konuştu ve türkülerini söyledi: “Bir beynim bir fikrim vardır, bırak beni konuşayım.” Devletin korktuğu şey sindiremediği güçtür, sanatını halk için yapanların gücü halka dayanır ve bu güç de sindirilemez, susturulamaz.
Bu yüzden sanat direniştir aynı zamanda. Devletin kuruluşundan itibaren dilini, kültürünü yasakladığı Kürt halkının nice sanatçısı da sözleriyle bu direnişi sürdürmüştür.

Kürt halkının anadilde konuşmasına dahi müsaade edilmeyen günlerde Aşık Nesimi Çimen’in Kürtçe Demme’ler söylemesi de direnişin bir yansımasıdır. Ve bu direniş de devletin korkularından biri haline gelmiştir.
Alevilerin özgürce ibadetlerini yapamadığı ve ötekileştirildiği, zulme uğradığı, katledildiği günlerde bu deyişleri geleceğe aktarmak için yok olmaktan kurtarmak ve bir kültürü yaşatmak için mücadele edenler devleti korkutur. Anlaşılması gereken, ezilenin yanında olan onun sanatını yapan bir anlayış devlete korku verir. Bu korku şiddete dönüşür Sivas olur, devlet Sivas’ta katliam yaparken bu korkusuyla savaşır. Devletin Sivas’ta katlettiği özünde devrimci sanattır.
Devlet katlederek, zulmederek devrimci sanatı bastıracağını, bitireceğini düşündü ama bilmediği nokta devrim-ci sanatın gücünü nerden aldığıydı.
Devrimci sanat gücünü halktan alır. Ve bu yüzden; halk için yapılan sanatı ne dün katlederek bitirebildiler ne bugün saldırarak bitirebiliyorlar ne de yarın bitirebilecekler.
Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu