GüncelKadın

YORUM | İnfaz Paketi kazanılmış haklara saldırıdır

"Kadın örgütleri 2016 yılından bu yana bu yasaya karşı ve kadınların kazanımlarına her fırsatta yapılan saldırıya karşı mücadele etmekte"

İnfaz paketi bize bir kez daha gösterdi ki, devletin umursadığı şey hapishanelerin enfekte olmasını önlemek ya da buna karşı önlem almak değil; kadınların yıllarca verdiği emek sonucu kazanılan hakların gaspıdır.

Yıllarca sokaklarda, okullarda, adliyelerde, evlerde, işyerlerinde can pahasına mücadele ederek kazanılan 6284 sayılı yasa uygulanmadığı gibi, ona çıkan yollar da kapatılmaya çalışılıyor.

6284 hayatidir, askıya alınamaz

Karantina koşulları nedeniyle, evde kalma oranlarının artışıyla ev içi şiddetin de artış göstermesine rağmen 30 Mart’ta HSK kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların korunmasına dair bir güvence olan 6284 sayılı yasanın bu dönemde askıya alınabileceğini açıkladı.

Bu ise şiddet faili erkekleri gözetmek anlamına geliyor. Kanuna göre şiddet uygulayan erkeklere uzaklaştırma veriliyor. HSK ise bunun esnetilmesi gerektiğini söyleyerek kadınları daha da zor durumda bırakıyor. Hapishaneden çıkan erkekler yeniden şiddet uyguladığında, kadınların şikâyetlerinin cezasızlıkla karşılaşması ya da ciddiye alınmamasının önü açılmış oluyor.

Kadınlar evdeki şiddetten kaçıp sığınağa gitmek istediklerinde ise başka bir sorunla karşılaşıyorlar. Kadınlardan darp raporu isteniyor. Hastaneye gitmenin oldukça riskli olduğu bugünlerde ise kadınlar bu raporu almaktan korkup, şiddet gördükleri eve geri dönebiliyor.

İnfaz yasası onaylanmadan önce ifade edilmeye başlanan “askıya alma” söyleminin, açıkça bir paket hazırlığı olduğu daha da netleşmiş oluyor böylece. İnfaz yasası ile birlikte şiddet uygulayan erkeklerin serbest bırakılması tüm bu çerçevenin içinde kadınları şiddete karşı daha da açık ve korumasız bırakmış oluyor.

 

İstanbul sözleşmesi uygulanmalıdır

Koronavirüs nedeniyle evlerde uygulanan karantina günlerinde, kadınların hayatı daha da zorlaştı. Son bir ayda ev içi şiddetin oranı %27,8 arttı. Yeni infaz paketinin yürürlüğe girmesi ile bu şiddetin daha da artması söz konusu, çünkü tahliye edilenler arasında kadınlara şiddet uygulayan erkekler de var.

“bu bir af değil” ve “kadına şiddeti kapsamıyor” denilerek servis edilen paketle birlikte birçok “ceza” türüne infaz indirim geldi. Bundan ötürü, dolaylı olarak af ilan edilmiş oldu.

TCK’da “kadına şiddet suçu” diye bir suç tarifi olmaması göz önünde bulundurulduğunda paketin içeriğinin manipüle edilmeye çalışıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Gerçek şu ki; kadınlara ve çocuklara karşı kasten yaralama suçu işleyen erkekler TCK’nın ilgili maddelerindeki durumlar dışında bu paketten yararlanabiliyor.

Paketin getirdiği avantajla “şartlı” salınanların şartları yerine getirilmiyor. Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” yani bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi’nin 56’ncı maddesine göre taraf devletin şiddet faili erkekler serbest bırakıldığında çeşitli sorumlulukları bulunuyor.

Maddede devletler açıkça uyarılıyor: “Mağdurun kendisinin ve ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda, failin kaçtığından, geçici veya sürekli olarak serbest bırakıldığından haberdar edilmesini sağlamak yükümlülüğü vardır.” Türkiye bu tahliyelerle birlikte İstanbul Sözleşmesi’nin bu maddesini ihlal etmiş bulunuyor, zira kadınlara önceden herhangi bir bilgilendirme yapılmadan şiddet faili erkeklerin serbest bırakılması sözleşmenin bu maddesinin ihlali anlamına geliyor.

Şiddet uygulayan erkeklerin çok azının ceza almasını sağlayabiliyorken, bunu başarabilmiş kadınlar tekrar şiddet ihtimaliyle karşı karşıya kalıyor düzenlemeyle birlikte. Mor Çatı’nın basına verdiği bilgiye göre tahliye edilen erkeklerin eve geri dönmesinden korktuklarını ve ne yapabileceklerini sormak için başvuran kadınların sayısı son bir ayda artış göstermiş. Çünkü devletin kendilerini korumayacağından oldukça emin kadınlar.

 

Çocuk istismarının affı olmaz

İnfaz paketi çerçevesinde tartışılan bir diğer konu ise çocuk istismarının önünü açacak olan bir yasa teklifinin pakete dâhil edilmesine dair. Sosyal medyada dolaşıma giren, gayet “uzmanlıkla” hazırlanmış bir metin üzerinden tartışılan teklife göre cinsel istismara af düzenlemesinde yaş farkının 15’e çıkması planlanıyor, yani 13 yaşındaki bir çocuğa tecavüz eden 28 yaşındaki biri bu yaştaki bir çocukla evlendiğinde ceza almayacak. Ayrıca Medeni Kanun’un aksine, 16 yaşından küçük çocukta rıza aranması resmileşecek.

Teklif henüz meclise gelmese de 2016 yılında benzer bir düzenleme önerisi meclise sunulmuş ve kadın örgütlerinin baskısı ile geri çekilmişti. Bu infaz paketinde de böyle bir teklifin yer alacağı söylentilerinin sadece söylentide kalmama ihtimalinin yüksek olduğunu bilen kadın ve çocuk hakları örgütleri; teklif meclise henüz gelmese de bu tartışmanın ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunulduğunu da biliyor.

Anadolu Ajansı’nın “Erken yaşta evlenen kadın, eşinin cezaevinden çıkacağı günü bekliyor” başlıklı haberinin boşuna yapılmadığını da biliyor. 2016 yılından beri çocuk istismarcılarına af getirilmeye çalışıldığını da. Ancak kadınlar bu tehlikenin farkında ve hakları için mücadeleyi sürdürüyor.

YDK’nın da içinde olduğu 156 kadın ve LGBTİ+ Örgütü ise bir açıklama yaparak acil önlem alınması çağrısı yaptı ve mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini ilan etti. Kadın örgütleri 2016 yılından bu yana bu yasaya karşı ve kadınların kazanımlarına her fırsatta yapılan saldırıya karşı mücadele etmekte. Çünkü başka çıkar yol bulunmamakta, devletin patriarkayı güçlendiren her türlü planına karşı tek yol kadın dayanışmasıyla mücadele etmek.

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu