GüncelMakaleler

YORUM | İsrail’de Yargı Reformuna Karşı Sivil Direniş

"İsrail'de reform karşıtı bu kitlesel protestoların başını, iktidarın gücünün artmasıyla kendi iktidarlarının tehlikeye girmesinden korkan burjuva, liberal ve aynı zamanda işgali destekleyen hükümet muhalifleri ile işlerinin kötü sonuçlanmasından korkan şirketler çekiyor. Bu nedenle, protestolar sömürgeci politikalara ve hukuk reformunun işgalini genişletme niyetlerine pek atıfta bulunmuyor."

Netanyahu ve Yahudi Gücü isimli partiden aşırı sağcı faşist yerleşimci politikacı Itamar Ben-Gvir ve Dini Siyonizm partisinden ultra-ortodoks Bezalel Smotrich’in koalisyonundan oluşan yeni hükümetin üç ay önce iktidara gelmesi ve yargıda geniş çaplı bir reform yapılacağını açıklamasından bu yana ülkede art arda protestolar yaşandı. Devamla yeni hükümetin gelişiyle birlikte Filistinli nüfusa yönelik saldırılar genişledi ve yeni bir boyut kazandı.

Açıklanan yargı reformu, hükümetin yüksek mahkeme yargıçlarını atamasına ve parlamentoda çoğunluğu sağlayarak temel yasaları değiştirmesine olanak tanırken aynı zamanda İç Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’e polis, jandarma ve ordu üzerinde daha fazla yetki verecek. Açıklanan reformun iktidardaki koalisyon için birçok avantajı var. Bizzat Netanyahu’nun kendisi yolsuzluk davalarına karışmış durumda ve yeni yetkiler bu davaları atlatmasını sağlayacak. Faşist yerleşimciler için yasal değişiklikler Batı Şeria’yı resmen ilhak etme ve hali hazırda güdülen yerleşim politikasını genişletme olasılığının önünü açacaktır.

İktidardaki koalisyonun ultra-Ortodoks politikacıları için reform, devlet, ordu ve din arasındaki ayrımı daha da ortadan kaldırma ve nüfuzlarını genişletme fırsatı sağlayacaktır. Yargı reformu hükümete daha fazla güç kazandıracak ve Filistin’e karşı yürüttüğü imha ve işgal savaşını büyük ölçüde ilerletecektir. İsrail genelinde on binlerce gösterici bu adıma karşı sokaklara döküldü. Büyükelçilikler İsrail’in en büyük sendikası Histadrut’un çağrısıyla yapılan genel greve katıldı. Bilişim ve diğer sektörlerin önde gelen şirketleri karşı olduklarını açıkladı. Ve son olarak Netanyahu Pazartesi akşamı yaptığı açıklamada yargı reformu tartışmalarını birkaç hafta erteleyeceğini duyurdu. Bu hamle, en büyük sendika da olduğu gibi protestocuların da birçoğunun geri çekilmesine neden oldu.

İsrail’de reform karşıtı bu kitlesel protestoların başını, iktidarın gücünün artmasıyla kendi iktidarlarının tehlikeye girmesinden korkan burjuva, liberal ve aynı zamanda işgali destekleyen hükümet muhalifleri ile işlerinin kötü sonuçlanmasından korkan şirketler çekiyor. Bu nedenle, protestolar sömürgeci politikalara ve hukuk reformunun işgalini genişletme niyetlerine pek atıfta bulunmuyor. Bunlardan birçoğu demokratik bir İsrail’i savunuyor ancak bu onlar için Filistin’in baskı ve işgalini dışlamıyor. Onların demokratik İsrail fikri çoğunlukla Ocak ayından önceki duruma atıfta bulunuyor; ki bu İsrail de Filistin halkına karşı imha ve işgal politikasına dayanıyordu. Burjuva muhalefeti ve iş dünyasının kaygıları, reformun entegrasyonu devam edene kadar tartışılıyor. Anlaşmaya varılması ve reformun halk arasında muhalefetten ilk şoktan sonra onay alma ihtimali var.

Filistin’e yönelik saldırılar

Yeni hükümet açıkça Filistin’in var olmadığını söylüyor ve Filistin topraklarının işgalini savunuyor. Yargı reformu, yılın başında kurulan hükümetin Filistin’e karşı yürüttüğü büyük saldırıların yalnızca bir parçası. Yılbaşından bu yana hükümet Batı Şeria’da 7 bin yeni yerleşim biriminin inşasını emretti ki bu rakam 2022 yılının tamamı için izin verilen bina sayısının iki katı. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich kısa bir süre önce İsrail devlet sınırlarının Ürdün, Gazze ve Batı Şeria’yı içerdiği bir dünya haritasının önünde durarak Filistin köylerinin yıkılması çağrısında bulundu. Son birkaç hafta içinde, özellikle Batı Şeria’da, faşist yerleşimciler tarafından Filistin halkına karşı birçok eylem gerçekleştirildi. Örneğin Filistin kasabası Huwara’da onlarca ev ve araba İsrailli faşistler tarafından ateşe verildi. Polis tarafından gerçekleştirilen “cezalandırma eylemlerinde” birçok ev yıkılmış ve 80’den fazla Filistinli öldürülmüştür. 22 Mart gecesi, işgal altındaki Batı Şeria’daki tüm büyük şehirler İsrail ordusu tarafından saldırıya uğradı. Ramallah, Nablus, Eriha, Kudüs, Cenin, El Halil ve diğer şehirlerde Filistin halkına karşı baskınlar, tutuklamalar ve şiddet eylemleri gerçekleştirildi. Son günlerde ordu tarafından sayısız tutuklama ve saldırı gerçekleşti. Yeni yargı reformu bu gelişmeleri daha da hızlandıracaktır. Orduyu, polisi ve jandarmayı doğrudan iç güvenlik bakanı ve faşist Ben-Gvir’in kontrolü altına sokarken aynı zamanda hükümete temel hakları şekillendirmede nispeten özgür bir el vererek, bu daha önceki engelleri açacak ve daha da agresif bir yerleşim politikasına izin verecektir. Buna ek olarak “terörist” olarak hüküm giymiş kişilerle ilgili yeni yasalar tartışılmaktadır. Bu yasaların esas olarak Filistinli nüfusu etkileyeceği açıktır. Yeni yasa, hüküm giyen kişinin yanısıra ailesini de İsrail vatandaşlığından mahrum bırakacaktır. “Teröristler” için ölüm cezasının yeniden getirilmesi de tartışılmaktadır. Yeni faşist hükümetin Filistin topraklarına ve halkına yönelik saldırılarını büyük ölçüde yoğunlaştırmak ve yasal çerçevesini oluşturmak istedikleri yeni toprakları ilhak etmek istediği açıktır.

Büyük baskılara rağmen Filistin’de direniş sürüyor ve insanlar bu şiddet altında bir yaşamı kabul etmeye hazır değil. Çeşitli taraflar olası bir üçüncü İntifa’dan bahsediyor. Batı Şeria’daki katliamların ardından binlerce Filistinli ölenlerin yasını tutmak ve işgalcilere karşı direnmek için sokaklara döküldü. İsrail’in yozlaşmış sömürgeci gücüne karşı ön saflarda örgütlenenler çoğunlukla gençlerdir. İsrailli protestoculardan Filistin direnişiyle dayanışmaya yönelik ara sıra ifadeler gelse de, bu iki protestonun birleşme ihtimali çok düşük görünüyor. Yine de İsrail’de devam eden bir protesto Filistin direniş hareketine mücadele alanı açabilir.

Yakın gelecekte İsrail’de durumun nasıl gelişeceği, Filistin halkının yeni saldırılara nasıl tepki vereceği ve yargı referandumunun nasıl uygulanacağı açık bir soru. Açık olan şey, İsrail’in işgal politikasını sürdürdüğü ve Ortadoğu’daki gücünü istikrara kavuşturmak ve genişletmek istediğidir. İsrail’in yanısıra İran ve Türkiye de emperyalist güçlerin kontrolü altındaki rejimleriyle Ortadoğu’daki nüfuz alanlarını güvence altına almak istiyor. Rusya/Çin ve NATO arasındaki çatışmaların tırmanması da Ortadoğu’daki durumu etkilemektedir. Bu çatışmalar ve güç mücadeleleri en çok ezilen halklar tarafından hissedilmektedir ve bu baskıya teslim olmak istemeyen, yaşamlarını ve özgürlüklerini savunmak için mücadele edecek olanlar da yine onlardır. Ezilen halkların devrimci mücadelesinin gelişmesi ve derinleşmesi devletlerin işine çomak sokabilir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu