GüncelMakaleler

YORUM | Karabağ’da Yeni Soykırım

"Mafyasını devletleştiren TC devleti, buna uygun bürokrasisini de kurdu. Karabağ meselesi üzerinden ırkçılığı, ayrımcılığı canlandırıyor. Yeniliyor. Dizayn ediyor."

Ermeni-Rum-Kürt-Alevi düşmanlığı İttihat-Terakki’den günümüze, Kemalist devletin stratejik politikasıdır. Soykırımcı ırkçı devlet her şeyden vazgeçer ama Ermeni-Rum-Kürt düşmanlığından asla vazgeçmez. Soykırım, kitlesel katliam, tehcir ve asimilasyon politikası olduğu kadar soykırıma uğratılan halkların tarih boyunca elde ettiği zenginliklerin üstüne çökme politikasıdır da. Bitmeyen ve asla bitmeyecek olan, kökü derinlerde ırkçılık, ayrımcılık politikasıdır.

Emperyalizme bağımlı ve bağlı komprador burjuvalar için de en tehlikeli en hegemonyacı yayılmacı, soykırımcı kinci devletlerin ilk sıralarında yer alır, Türk müslüman komprador burjuvazisi. En bağnaz, en gerici sınıf olan komprador burjuva ve toprak ağaları sınıfı sadece Misaki Milli sınırları içinde halkların düşmanı değildir. Aynı zamanda Kafkas, Balkan, Ortadoğu halklarının da en azılı faşist düşmanıdır.

Devrim ve özgürlük nasıl ki bulaşıcı ve yayılmacı ise ırkçılık ve soykırımın da bulaşıcı ve yayılmacı bir karakteri vardır. Gericilik ve bağnazlık da bulaşıcıdır. TC devleti varolduğu sürece ne Ortadoğu ne Kafkaslar ne de Balkanlar’da huzur ve mutluluk, özgürlük ve adalet olmayacaktır. Türkiye topraklarında demokratik halk devrimi gerçekleşip amacına ulaşmadıkça bölge ve çevre halkları rahat yüzü göremeyecektir.

Proletaryanın sınıf kardeşliği gibi komprador burjuvazinin kardeşliği de stratejiktir. Bakidir. Her türlü kardeşlikten daha güçlü ve köklü olan ulusal değil sınıf kardeşliğidir. Hem dost ve emekçi sınıfların hem de düşman olan burjuva sınıfların kardeşliği kalıcıdır. Türkiye’de devrimin gerçekleşmesi ve amacına ulaşması sadece çeşitli milliyetlerden emekçi halkların ihtiyacı ve talebi değil aynı zamanda bölge halklarının ihtiyacı ve talebidir. Buna en iyi örnek Rojava devrimidir. Rojava devriminin kazanımlarının korunması ve savunulmasının kalıcı hale gelmesi, Türkiye’de gerçekleşecek olan demokratik halk devrimine bağlıdır. Egemen sömürücü sınıflar olan Türk komprador burjuvaların ve toprak ağaları sınıfının ortadan kalkmasına bağlıdır. Onun ırkçı faşist soykırımcı ideolojisinin mezara gömülmesine bağlıdır.

Gerici Azerbaycan Devleti, Karabağ’ı-Ermenistan’a bağlayan Laçin koridorunu sekiz aydır kapatarak halkı gıdasızlıkla boğup nefessiz bırakarak işgal hareketini tamamlamak istiyor. Karabağ her yönüyle işgal ve yeni bir soykırım tehditi altındadır. Karabağ’ın Azerbeycan topraklarına ait olduğu kararı verildikten sonra ekonomik-politik-askeri olarak işgalci hegemonyacı devlet olan Azerbaycan’a bağlanması talebi daha ağır ve baskıcı koşullar altında sürdürülmek istenmektedir.

Tarih boyunca bir Ermeni vatanı ve toprağı olan Karabağ’ın Laçin koridorunun kapatılmasını, Azerbeycan’a bağlanmasını Karabağ halkı kabul etmemektedir. Ekonomik-politik-toprak-kültürel olarak Ermenistan’a bağlanması istemine ve talebine karşı gerici Azerbaycan devleti Laçin koridorunu kapatarak yanıt vermektedir.

Endişe Diplomasisi

Uluslararası hukuk ve insan hakları sözleşmeleri ayakları altına alınıp işlevsiz bıraktırılmaktadır. Kendi evrensel hukuk normlarını çiğneyen emperyalist kapitlalist ülke burjuvalarının ilgilendiren tek şey çıkarlarıdır. Bölge ve Azerbaycan üzerindeki yer altı ve yer üstü kaynakların yağması ve paylaşılmasıdır. Bölge üzerinde hegemnoyalarının artırılmasıdır.

Başta Avrupa Birliği ve Rusya olmak üzere bölge gerici ve faşist devletlerin çıkarları örtüşmektedir. Azerbaycan, petrol ve gazının Avrupaya taşınmasını Azerbeycan ve Ermenistan halkının dışında tüm bölge haydutları istemektedir. Azerbaycan ve Ermenistan halkı yokluk, pahalılık ve işsizlik sorunuyla boğuşup sefalet içinde yaşarken her iki ülke yöneticileri zenginlik ve lüks içinde yaşamaktadır.

İlk kez bir konuda ve sorunda emperyalist kapitalist ülkelerin çıkarları bu denli örtüşmekte ve aynılaşmaktadır. Gözler Azeri Petrol-Gaz üzerinde olanların halkları düşünmesi mümkün müdür? Onların aç ve gıdasız kalması nefessiz ve yolsuz kalması kimin umurundadır?

Emperyalistler ve bölge gerici devletleri kitabına uydurulmuş, zamana uyarlanmış yeni bir soykırım gerçekleştirmektedirler. Bu süreçte silahlı ve kanlı bir temizlik hareketi hem emperyalist ülke burjuvalarının hem de bölge gerici faşist devletlerin çıkarlarına bu süreçte denk düşmemektedir.

Kitabına uydurulan zamana uyarlanan soykırım ve asimilasyon yüzyıllardır bitmeyen tamamlanmayan Faşist TC ve bölge gerici devletlerin politikasıdır. Paşinyan Hükümeti bir yıla yakındır, diplomasi koridorlarında çözüm ve çare ararken bulduğu tek şey çözümsüzlük oyalama ve boş sözcüklerdir.

16 Ağustos 2023 tarihinde BM Güvenlik Konseyi Karabağ’daki gelişmeleri görüşmek için acil bir toplantı gerçekleştirdi. Konuya ve gelişmelere ilişkin emperyalist-kapitalist ülke yöneticilerinin sözleri tam da karakterlerine uygun olarak utanç verici olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır.

ABD’nin BM temsilcisi Linda Thomas “Dağlık Karabağ’daki durum endişelidir. Laçin koridorunun kapatılmasından endişe duyuyoruz. Gıda, ilaç, enerjiye erişim asla rehin alınmamalıdır… ABD Güney Kafkasya bölgesi için barışçıl, demokratik ve refah içinde bir gelecek teşvik etmeye kararlıdır” dedi.

Rusya Federsyonu BM temsilcisi Dimitry ise Rusya’nın Laçin koridorunun devam eden ablukasından endişe duyduğunu vurgulayarak “Sahada daha önce hiç olmadığı kadar somut adımlar atılmasına ihtiyacımız vardır” dedi.

Avrupa Birliği BM temsilcisi Silvio Gonzato da Avrupa Birliği’nin bölgedeki yerel nüfusu etkileyen ciddi insani durumu büyük endişeyle takip ettiğini söyledi. Fransa ise koridor boyunca he iki yönde trafiğin koşulsuz olarak yeniden sağlanması çağrısında bulundu.

Yani emperyalist kapitalist ülke temsilcileri, Karabağ’da yaşanan insani krizden ciddi endişe duyduklarını, derhal somut adımlar atılmasını talep eden konuşmaların dışında hiçbir şey yapmadılar. Tıpkı Rojava’da DAİŞ ve TC faşizminin saldırıları karşısında “duyulan endişe” gibi…

Her iki ülke halkının yaşadıkları, karşılaştıkları, duydukları diplomatik sözler benzerdir. İlginçtir ki, emperyalist kapitalist devletlerin her söylemi birbirinin benzeridir. Bazen kulağa hoş bile gelen bu “endişe duymalar” ikiyüzlü burjuva sözler olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Halkların yaşadıklarına çözüm, acılarına derman olmayan bu oyalama cümleleri burjuvaziye aittir.

Zaten bilinir ki, halkları hem açlığa mahkum edenler hem de onlara kırıntı halinde güya yardım edenler aynı merkezden, aynı kaynaktan beslenen burjuva sınıflardır. Tam bir ikiyüzlülük örneği. Hem ablukayı yaratanlara her türlü desteği ve onayı vereceksin hem de uluslararası toplantılarda sözde kınayan mesajlar yayınlayacaksın, hem de endişeli anlamsız cümleler kuracaksın!

Karabağ’da özgürlüğün, barış ve huzurun gelmesi, açlığın, gıdasız ve enerjisiz günlerin son bulması Karabağ ve Ermenistan halkının birliği ve ortak mücadelesiyle başarılır. Azerbeycan halkının ayağa kalkıp Aliyev oligarkların kanlı ve kirli ellerini tutmasıyla başarılır.

TC Faşizmi ve Azeri Faşistleri

Azerbeycan işgalcilerine en güçlü askeri-politik-diplomatik desteği veren TC devletidir. TC devletinin sönmeyen Turan hayalleri, tamamlanmayan soykırım planları devam etmektedir. Kürt, Ermeni, Rum, Süryani, Ezidi, Alevi … herkesin ötekileştirildiği Türkiye’de devlet, yeni Lozan defterine eski düşmanlarını unutmadan yeni düşmanlar ekleyerek faşizmde zirve yapmaya çalışıyor. Her şeyi tekleştiren, her şeyi kendine göre dizayn eden, sömürü ve zulüm dünyasını baki kılmak isteyen TC devleti ikinci yüzyılda “Türklük sözleşmesiyle” ırkçılığa gericiliğe format atmak istiyor.

Mafyasını devletleştiren TC devleti, buna uygun bürokrasisini de kurdu. Karabağ meselesi üzerinden ırkçılığı, ayrımcılığı canlandırıyor. Yeniliyor. Dizayn ediyor.

Karabağ sadece insani bir mesele değildir. Tarih boyunca kendi topraklarında özgürce yaşayan halkın yeniden özgürce yaşama hakkının savunulması meselesidir. Emperyalist dünya Ortadoğu’yu, Kafkaslar’ı bölge devletlerini yeniden dizayn edip demografik yapılarını bozup doğal olan her şeyi yıkıp yağma etmeye çalışıyor. Bu politikaya yüzyıldır askeri-politik-diplomasi olarak hazır olan TC devleti, durumdan vazife çıkararak Turan hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyor. Halkları köleleştirmek isteyen AKP-MHP faşist iktidarının silahlı faşist elini tutmak, uyguladığı şoven-işgalci-hegemonyacı- soykırımcı politikayı her yerde ve alanda teşhir edip halkların birlik ve dayanışmasını, ortak mücadele fikrini ve pratiğini adım adım örgütlemek gerekmektedir.

Proleter devrimciler başta olmak üzere özgürlük ve adalet arayanlar, hak ve huzur arayanlar yan yana gelmeyi, ortak mücadele fikrini örgütlemeyi başarmalıdır. Bunun zorluk ve engellerle dolu olduğunu bilerek mücadeleyi sürdürmek ve başarıya götürmek gerekir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu