GüncelMakaleler

YORUM | Kartlar Yeniden Dağıtılıyor!

"Rusya ve Çin, Ortadoğu’da geliştirdikleri yeni askeri, politik ve ticari ilişkiler sayesinde emperyalistler arasındaki savaşta dengeleri değiştiriyorlar."

Kendi ülkelerinde yaşanan krizler ve yeni pazar yaratma ihtiyaçları sebebiyle nefes boruları olacak yeni işbirlikçiler yaratmaya çalışan Rusya ve Çin, Ortadoğu’da geliştirdikleri yeni askeri, politik ve ticari ilişkiler sayesinde emperyalistler arasındaki savaşta dengeleri değiştiriyorlar. Bunu yaparken de Ortadoğu’da uzun yıllardır en önemli emperyalist faktörlerden birisi olan ABD’nin çelişkilerini kullanıyorlar.

Son olarak Suudi Arabistan özelinde somutlaşan yeni anlaşmalar, emperyalistler arasındaki rekabette yeni bir perdenin açıldığını gösteriyor. Bunun yanısıra ABD’nin yaptığı yeni sürüm savaş uçağı şovuna, Çin ve Rusya’nın da ortak tatbikatla cevap vermesi yeni bir emperyalist paylaşım savaşının çok yakında olabileceğinin sinyallerini verdi. Uzun yıllardır vesayet savaşlarıyla idare eden emperyalistlere artık bunun yetmediği açık. Ancak böylesi bir savaş öncesi eskiyen ilişkilerin tazelenmesi, yeni işbirlikçilerin örgütlenmesi de elzem durumda.

Biden’ın hezimeti

Trump’ın ardından sözde “ılımlı” politikalar geliştireceğini iddia eden Biden hükümeti böylesi bir hazırlık için özellikle Ortadoğu’da eski işbirlikçilerini ziyaret ederek Rusya ve Çin’in yapmakta olduğu hamleleri engellemek istedi. Bu ziyaretlerin bazıları olağan karşılanırken bazıları ise hem ABD içinde hem de dünyada çeşitli tepkilerle karşılandı. Bu ziyaretlerden en önemlilerinden birisi geçtiğimiz Temmuz ayında Cidde’de gerçekleşen görüşmeydi. Biden, Suudi Arabistan kralı Selman bin Abdülaziz ve veliaht prens Muhammed bin Selman’la gerçekleştirdiği görüşmenin ardından “Körfez ülkeleri ile ilişkilerimizi güçlendirmede ilerleme kaydettik. Ortadoğu’da Rusya ve Çin’e dolduracak boşluk bırakmayacağız” cümleleri ile iddialarda bulunmuştu. Hatta Cemal Kaşıkçı cinayetinden sorumlu bir numaralı isim olan prens Selman’ın dokunulmazlığı talebinde bulunan Biden yönetimi, sebep olarak Selman’ın başbakanlık görevine gelmesini öne sürmüştü. Cidde toplantısının ardından ABD ve Suudi Arabistan arasında bakanlıklar düzeyinde ticaret anlaşmaları imzalandı. Enerji, iletişim, sağlık, yatırım ve hatta uzay gibi konularda yapılan anlaşmaların yanısıra Biden, Selman’ın kendisine petrol üretimini arttıracağı sözü verdiğini de iddia etmişti. ABD’nin bölgedeki üçüncü büyük petrol kaynağı olan Suudi Arabistan, aynı zamanda OPEC+ (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne ek olarak Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan’ın da dahil olduğu grup) üyesi ve Ekim ayında yapılan OPEC+ toplantısında alınan kararla -Selman tarafından böylesi bir söz verildiyse dahi- Rusya ve Çin’le gidilen yeni işbirlikçilik planı nedeniyle bu sözün tutulmayacağı ortaya çıkmış oldu. Çünkü son yapılan OPEC+ toplantısı ile Rusya ile uzlaşılarak petrol üretiminin günde 2 milyon varil azaltılması kararı alındı. Bu kararın alınması yalnızca ABD ile olan ilişkileri değil dünyada petrol piyasasını da ciddi oranda etkiledi. Bu kararın ardından başta Biden olmak üzere Cidde toplantısını olumlu karşılayan ve prens Selman’ın dokunulmazlığını “mantıklı” bulan tüm ABD’li yöneticiler Selman’ın bir “katil” olduğunu Suudi Arabistan’ın ise “parya bir ülke” olduğunu ilan ettiler.

Bu durum Cidde toplantısında yapılan diğer anlaşmaları da riske atarken Selman’la mutabık olunan Yemen’le ateşkes meselesini de değiştirebilir. ABD’nin bölgedeki etkisini azaltmak istediği bir diğer ülke de İran. İran’ın Rusya ve Çin’le ilişkileri sayesinde Ortadoğu’da Biden’ın iddia ettiği boşluklardan daha fazlası doluyor. ABD işbirlikçilerini bu üçlüye kaptırma tehlikesi ile karşı karşıya.

Koparılamaz bağlar

Suudi Arabistan ile pazarlık yapabilmek için ABD’nin bazı tehditlerde bulunabileceği öngörüsü mevcut. Bu tehditlerden bir tanesi silah satışını kesmekle ilgili. ABD silah pazarının en büyük müşterilerinden birisi Suudi Arabistan. ABD silahlarının % 24’ünü satın alıyor. Bu tehdit aynı zamanda ABD’li silah tekellerinin en önemli müşterilerinden birisini kaybetmesi anlamına da geleceği için bu kozu kullanması şimdilik oldukça düşük bir ihtimal gibi görünüyor. Yine bir diğer ihtimalin Körfezdeki füzelerin Ukrayna’ya destek için buraya aktarılması gerekliliği ile ilgili. Demokratlar olarak bilinen gruptan gelen bu öneri ise bölgede İran etkisinin artması tehlikesi nedeniyle gerçekçi bulunmuyor. Bu durum Yemen’de İran’ın güçlenmesi anlamına geleceği için İsrail’in de işine gelmiyor. İsrail bölgede ABD emperyalizminin en önemli ortağı. Hatta emperyalizmin bölgedeki koçbaşı görevini görüyor. Bu nedenle İsrail’in hassasiyetleri ABD için oldukça önemli. ABD askeri gücünü de Suudi Arabistan’dan çekebilir. Ancak bütün bu senaryolardan herhangi birisinin gerçekleşebilmesi için Suudi Arabistan’a tehdit olacak yeni veya eski bir güç bulmak durumunda. Suudi Arabistan’ın ABD ile kurduğu bu bağımlılık ilişkisi sözde “güvenlik” üzerine kurulu. Ancak ABD’nin yerini Rusya-İran-Çin üçlüsü seve seve dolduracaktır. Suudi Arabistan açısından da ABD ile yaptığı işbirlikçiliği bitirmek hiç de kolay olmayacak. 80 yılı aşkındır devam eden bu bağımlılık ilişkisi bitmektense yeni bir biçim kazanacağa benziyor.

ABD bir diğer koz olarak OPEC’e karşı NOPEC (Petrol Üreten ve İhraç Eden Kartellere Hayır) yasa tasarısını geliştirdi. Bu yasa tasarısı geçtiğimiz Mayıs’ta kongrenin ilgili komisyonundan geçti. Yasa tasarısının amacı OPEC’e çeşitli davalar açarak burayı çalışamaz hale getirmek. Ancak ilgili komisyondan geçse de Kongrenin tamamından henüz geçmemiş olan bu tasarının Kongreden sonra Senato ve Biden tarafından da onaylanması gerekiyor. Tasarı onaylandığı takdirde ABD’li petrol şirketlerinin de durumdan etkileneceği ortada.

Suudi Arabistan’ın bölgede oynadığı rol şu an için kilit gibi dursa da Çin ve Rusya bütün Arap ülkelerini kendilerine bağımlı hale getirmek için yeni birlikler oluşturmak peşindeler. Zira Çin, Suudi Arabistan’daki yatırımlarını arttırmanın ötesinde Selman’ı ekonomik olarak rahatlatacak birçok yardımda da bulunuyor ve yeni anlaşmalar imzalıyor. Yine Rusya da hem Kaşıkçı cinayeti sonrası Selman’ın yaptığı açıklamayı makul bulduğunu söyleyerek hem de petrol piyasasındaki ortak çıkarları üzerinden ilişkilerini güçlendirdi. BAE başta olmak üzere Ortadoğu’daki diğer gerici devletlerle de son yıllarda ilişkiler geliştiren Rusya, bu yeni paylaşım savaşında ABD ve Avrupalı emperyalistlerce kendisine uygulanması muhtemel bütün yaptırım ve ambargoları engellemenin peşinde.

TC pazarlıklardan pay koparma peşinde

Bütün bunlarla birlikte ABD ve Rusya ile pazarlıkta her şeyini ortaya koyan TC’de değişen dengeleri yakından takip ediyor ve kendisine pay çıkarmaya çalışıyor. İbrahim Kalın, Körfez ülkelerindeki bu dengesizliği bir fırsat olarak kullanacaklarını itiraf etti bile. “Suudi Arabistan, BAE ve Mısır ile birkaç ülke arasındaki bu ittifak sadece Katar’a değil bize de karşıydı. Siyasi, ekonomik ve sosyal birçok fırsatı kaybettiğimizi düşündüğüm üzücü bir dönemdi. Şimdi işler değişmeye başladı” diyerek bu pazarlıktan kendilerine düşecek payı ellerini ovalayarak beklemekten fazlasını yapacaklarını ilan etmiş oldu. Yine İran’ın bölgedeki gücünün de yabana atılmaması gerektiğinin farkında olan Kalın “İran ile angaje olmak, bölgenin jeopolitik resmine dahil edilmesi İran’ı izole etmekten ya da İran’a saldırmaktan her zaman daha iyi bir seçenek. Birbirimize karşı savaşmaktansa birbirimizi güçlendirelim” diyerek ABD ile olan pazarlığında bir adım öteye geçmeyi planlıyor.

Değişen dengelerin halk kitlelerine faydası yok

Ortadoğu’da dengeler değişirken emperyalizmin bölgede halk kitleleri üzerindeki sömürüsü artmaya devam ediyor. ABD ve Rusya-Çin-İran arasındaki bu çelişki devrimci dinamikler açısından çeşitli imkanlar yaratıyor olsa da şu anda bu imkanları etkili biçimde kullanabilecek bir devrimci güç ortaya çıkmış değil. Bu da önümüzdeki süreçte halk kitleleri açısından daha fazla hak gaspı ve sömürü anlamına geliyor. Ancak şu ana kadar böylesi bir devrimci gücün çıkmamış olması artan hak gaspları ve sömürü karşısında halkın öfkesinin sokaklara taşmayacağı anlamına gelmiyor. İran’da ve Irak’ta kopan fırtınanın diğer ülkelere yayılması an meselesidir. Bu fırtınayı zafere dönüştürecek devrimci öncüler de ancak geçmişten çıkarılacak doğru derslerle sahneye çıkabilecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu