GüncelMakaleler

YORUM | Neden Devrime İhtiyacımız Var?

İnsanların bir yerden bir başka yere zorla göç zorlanması olmayacağı gibi “mültecilik” diye bir kavram da literatürden kalkacaktır. Her şeyden önce, bütün ülkeler sosyalist olduğunda komünist toplum inşa edilecek ve sınırsız, sınıfsız bir toplum gerçekleşecektir"

1- İnsan ve doğanın yaşamsal birliği için

İnsanlık büyük bir tehlikeyle, doğrudan söylemle; varlık-yokluk sorunuyla karşı karşıyadır. Bir tarafta doğanın, burjuvazinin aşırı kâr ve aşırı üretim ekonomi politikasıyla ekolojik dengesinin bozulması, diğer yanda ise emperyalistler arası çelişmenin keskinleşmesiyle bir kez daha yeniden paylaşım savaşının koşullarının olgunlaşması.

Doğa ve insanın diyalektik birliği, kapitalist sistemle bozulmuştur. Doğanın ve insanın (işçilerin) aşırı sömürüsü, gelinen aşamada, doğayı büyük bir yıkımın eşiğine getirip bırakmıştır.

Emperyalist burjuvazinin, “yeşil barış”, “doğayı koruma”, “doğayla uyumlu üretim” vb. sözleri, bir yalandan ve toplumu oyalamadan ibarettir. Kapitalist sistem bildiğini okuyor ve okumaya devam edecektir. Kapitalist sisteme yöne veren ve onu ayakta tutan aşırı üretim ve aşırı kârdır. Bu onun karakteristiğidir. Burjuvazi, aşırı kâr uğruna, bütün doğayı ve insanlığı ortadan kaldırmayı göze alır, diğer yandan her türlü manipülasyonu yaparak kendi sistemini sürdürmeye devam eder.

Uluslararası burjuvazi Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde birden fazla “iklim konferansı” yaptı ve yapmaya devam edecek. Her konferansta, karbon emisyonu azaltma sözü veriyor. Ancak, bu konuda hiçbir söz tutulmadığı gibi, tersine her geçen gün daha da artıyor. Örneğin, 2022 yılında doğaya salınan CO2 36 milyar 800 milyon ton. Bu artış hızına göre; 2100 yılına kadar sıcaklık 5 santigrat daha da artacak demektir. Oysa burjuvazi, 1.5 santigrat sıcaklığı sabit tutacağız yalanını ileri sürüyor.

İnsanlık ve tüm canlılar bu nedenle tehlike altındadır. Daha bugünden bu tehlikenin içindeyiz. Bir tarafımız aşırı sıcaktan yanarken, bir tarafımız ise aşırı yağmur ve sellerden boğuluyoruz. Ve bu tehlike her geçen gün artan ölçüde hızlanarak büyüyor.

Türk egemen sınıfları, bir avuç tekelin aşırı kâr elde etmesi için ormanların, derelerin, bitki örtüsünün yok edilmesini esas politika haline getirdi. En son Muğla Akbelen’de doğa katliamına karşı mücadele edenler cezalandırılırken, tekeller faaliyetlerine hız verdi. Sadece burada değil, Cizre, Karadeniz ve ülkenin hemen hemen birçok ormanlık alanı, bitki örtüleri ve su yatakları aşırı kâr uğruna yok ediliyor.

Buna karşın, faşist Erdoğan hükümeti kendini “doğa dostu”, direnenleri ise “terörist”, ve “vatan haini” ilan edebiliyor. Aynı, yeşilli, sosyal demokratlı Alman hükümetinin yaptığı gibi. Artık, doğa yıkımına, doğanın ekolojik dengesinin bozulmasına karşı mücadele eden, insan ve doğanın diyalektik birliğini savunan, daha açıkçası insanı ve doğanın yaşamasını savunanlar “terörist” ilan edilmeye başladılar.

Kapitalizmin, doğa ve insan yıkımına karşı, insanlar sessiz mi? Elbette ki hayır.  Örneğin, sadece Almanya’da, 24 Eylül 2021 yılında “Gelecek İçin Cumalar” (Fridays for Future) 470 şehirde 620 bin insan (ezici çoğunluğu gençler) doğa yıkımına karşı gösterilere katıldı. Bu gösteriler bütün dünyada sürdü. (Rote Fahne, 18 Ağustos 2023)

Ülkemizde de yıllardır, doğa yıkımına karşı köylüler, gençler ve bunun bilincinde olan insanlar mücadele vermektedir.

Doğa; “Ben ölüyorum, siz de benimle birlikte öleceksiniz” diye bas bas bağırıyor, ama burjuvazi, hala fosil yakıtlara yatırım yapmaya, doğayı katletmeye ve savaşlara devam ediyor. Dünyanın en büyük 100 enerji tekeli, doğaya salınan karbonun % 70’inden sorumlu. Kapitalist sistemde “temiz enerji” olamaz. Çünkü sömürü ve aşırı kâr üzerine kurulu bir sistemde insan ve doğanın çıkarlarına uygun bir gelişme olamaz.

Sosyalist ekonomi kâr ekonomisi olmadığı gibi, her şey bir avuç emperyalist tekelin çıkarı olmaktan çıkıp, bütünüyle toplumun malı ve toplumun ortak çıkarlarına hizmet edecektir. Kapitalist bir dünya yerine sosyalist bir dünyanın kurulması halinde, tüm ekonomik faaliyetler doğa ile uyum içinde olacaktır. Sosyalizmde sömürü olmayacaktır. Sömürünün olmadığı yerde doğa ve insan yıkımı ve tahribi de olmaz.

 

2- Emperyalist savaşlara karşı sosyalizm

Emperyalist ülkeler arasındaki ölümcül rekabet, karbon salınımı azaltmaz, tersine çoğaltır. Emperyalist Rusya’nın Ukrayna’ya işgalci saldırısıyla beraber karbon salınım oranı daha da artmıştır. Bütün emperyalistler hızla emperyalist savaşa hazırlanmaktadır. Bunun için ekonomilerini savaşa hazırlıklı hale getiriyorlar. Emperyalist ülkeler, hegemonya savaşı ve birbirini alt etmek için doğa ve insan yıkımı üretimi ve faaliyetlerini daha da artırdılar.

Yeni bir emperyalist paylaşım savaşının çıkması durumunda, emperyalist haydutların birbirlerine karşı atom bombası kullanma olasılığı oldukça yüksek ve bunu açıktan dile getiriyorlar ve birbirlerini atom silahlarıyla tehdit ediyorlar. Ve atom silahı başlıklarını yenileyerek kullanıma hazır hale getiriyorlar. Böyle bir durumda Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombalar devede kulak kalacaktır. Bu anlamda insanlığı büyük bir yıkıma uğratacak büyük bir tehlike beklemektedir.

“Emperyalizm savaş demektir.” Bunu Lenin yüz yıl önce söylemişti. Son yüzyılda dünya üzerinde hiçbir zaman savaş eksik olmadığı gibi, son 20 yıl içinde emperyalistlerin saldırıları ve ülkeleri işgalleri daha da artmıştır.

Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre küresel askeri harcamalar, 2022’de yüzde 3.7 artarak 2.24 trilyon dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkmış bulunuyor.

Toplam silahlanmaya (savaşa) harcanan para, 2020 yılı bütün Afrika ülkelerin toplam GSMH eşit durumdadır. (DEİK, Afrika Bilgi Notu 2021) Emperyalist dünyanın silaha harcadığı paranın Afrika halklarının refahı için harcandığında: yoksulluk, açlık, susuzluk, konutsuzluk, ilaçsızlık, eğitimsizlik ve sağlıksız bir yaşam olmayacaktır.

ABD’nin resmi silah (bunu savaş harcamaları olarak okumak gerekir) harcamaları 800 milyar ABD doları kadar ve “güvenlik” gerekçesiyle harcadıklarıyla birlikte bu meblağ bir trilyonu fazlasıyla geçmektedir. Sadece NATO ülkelerinin silah harcamaları ise (2022) 1.3 trilyon ABD doları.

Emperyalist-kapitalist sistem yıkılıp yeryüzü sosyalist sistemle yönetildiğinde bütün savaşlar duracaktır. Dünyaya barış egemen olacak ve bir daha insanlık savaşla karşı karşıya kalmayacaktır. Ne ülkeler ne uluslar birbiriyle savaşmayacağı gibi, savaşı ortaya çıkaran tüm özel mülkiyetçi çelişmeler ortadan kalkmış olacaktır. Hiçbir sosyalist ülke silaha yatırım yapmayacak, bunun yerine, ekonomik gelişmeler halkın yararına olacaktır. Bütün ülkeler sosyalizme geçtiğinde “savunma harcamaları” gibi bir kavram ve olgu sosyalizmin bütçe giderleri içinde yer almayacaktır.

 

3- Yoksulluğa ve açlığa karşı devrim

BM, UNICEF vb. birçok kurum her yıl açlığın azaltılmasını hedeflediklerini söyleseler de, açlık ve yoksulluk giderek yayılıyor. En gelişmiş sanayilere sahip ülkelerde de yoksullaşma hızla artmaktadır.

BM’nin verilerine göre 800 milyondan fazla insanın açlık çektiği belirtiliyor. Ancak dünya nüfusunun yarısından fazlasının günlük gelirinin 1.5-2 dolar olduğu gözönüne alındığında, bu rakamın çok daha fazla olduğuna kabul etmeliyiz. Her yıl 20 milyona yakın insanın açlıktan öldüğü bir koşulda, kapitalist sistemin bolluk içinde insanları açlığa mahkum ettiği net olarak görülebilir.

Dünyanın en zengin 8 kişinin serveti, dünya nüfusunun yarısının gelirinden daha fazla. Kapitalist sistemde dünya halkları bir avuç tekelci haydut için çalışıyor ve adeta onların kölesi durumuna getirilmiştir.

BM kayıtlarına göre ise dünyada 46 milyon köle var. BM verilerine göre, dünyada 2022 sonunda 108.4 milyon insan zorla yerinden edilmiş durumda. 108.4 milyonun 35.3 milyonunu mülteciler, 5.4 milyonunu ise sığınmacılar oluşturuyor. Kendi ülkeleri içinde yerinden edilmiş kişi sayısı ise 2022 itibarıyla 62.5 milyon.

Dünya sosyalizme geçtiğinde, ücretli kölelik kalmayacaktır. Sömürü ortadan kalkacaktır. Bu nedenle de yoksulluk, açlık olmayacaktır. İnsanların bir yerden bir başka yere zorla göç zorlanması olmayacağı gibi “mültecilik” diye bir kavram da literatürden kalkacaktır. Her şeyden önce, bütün ülkeler sosyalist olduğunda komünist toplum inşa edilecek ve sınırsız, sınıfsız bir toplum gerçekleşecektir. Ve işte insan o zaman gerçek kimliğini kazanmış ve kendini yeniden insanca yaratmış olacaktır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu