Güncel

YORUM | Şehir Hastanelerinde Neler Oluyor

ABD benzetmeleriyle sağlık hakkına ulaşımda yaşanan zorluklar “normalleştirilmeye” çalışıyor. Bu yönlü sömürü daha fazla derinleştirilmeye çalışılırken sağlık hakkının ücretsiz ve ulaşılabilir olması temelinde gündemlerin oluşturulması önemli bir yerde duruyor. 

TBMM Plan ve Bütçe komisyonu tarafından başlatılan 2020 bütçe görüşmeleri gerçekleştirilmeye başladı. Birçok bakanlığın bütçe sunumları tartışmalara yol açarkan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından yapılan sunum Kamu-Özel işbirliği kapsamında inşa edilen şehir hastaneleri ile ilgili tartışmaların yeniden gündeme gelmesiyle sonuçlandı.

Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca sunumunda Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) kapsamında yaşanan değişikliklere dair belli veriler sundu.

Devletin köprü, karayolu, havaalanı, enerji, madencilik ve liman gibi birçok sektörde kullandığı modellerden birisi olan KÖİ, AKP-MHP iktidarının son yıllarda yoğun olarak başvurduğu bir yöntem olmuş durumda.

Kamu-Özel işbirliği Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet, Yap-Kirala-Devret, İşletme Hakkı Devi gibi çeşitli biçimlerde gerçekleştiriliyor. İstanbul’da inşa edilen köprülerin, maden rezervlerinin, HES-Baraj kapsamında ele alınan toprakların devlet tarafından “kamusallaştırılıp” özel işletmelere devredilmesi sektörlerde kamu-özel İşbirliği’nin nasıl yaşandığını gösteriyor…

Kamu-Özel İşbirliği’nin önemli ayaklarından birini de sağlık sektörü oluşturuyor. Bizim açımızdan sağlık insanın en temel ihtiyaçlarından birisi olarak ifade edilse de emperyalist-kapitalist sistem bu alanı bir sektör olarak ele almış ve ciddi bir pazara dönüştürmüş durumda.

Bu gerçeklik, hastanelerin yapımından ilaçların üretimine-tüketimine kadar birçok alanda görünen bir yerde durmaktadır. Şehir Hastanelerinin bütçe görüşmeleriyle gündeme gelen kısmı, hastanelerin yapımında nasıl bir ekonomik ilişki olduğunu gösteriyor.

Uzun yıllardır sağlık hakkına ulaşım konusunda ciddi uçurumların varlığını koruduğu Türkiye’de AKP iktidarı döneminde belli değişikler yaşandı. AKP iktidarının en fazla propaganda ettiği biçimiyle hastane kuyrukları ortadan kalkmış randevu usulü (aylar süren bekleyişler) sağlık hizmetleri devreye sokulmuştu.

Bu çerçevede hastanelerin yetersizlikleri ve ülke nüfusunu karşılayamaz hali gerekçe gösterilerek son yıllarda Şehir hastaneleri inşa edilmesi gündeme getirildi. Bu şekilde onlarca yeni hastane inşa edilerek yeni hizmet alanları açılacağı belirtildi. Son yıllarda onlarca ihale açılarak şehir hastaneleri inşa edildi-ediliyor.  Bu şekilde Sağlık Bakanı’nın “100 bin civarında yatağın yenilenme ihtiyacının yanı sıra artan nüfus nedeniyle 50 bin ilave yatağa ihtiyaç vardı” ifadeleriyle belirtilen ihtiyacın karşılanacağı iddia edildi.

TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz’ın Birgün gazetesine yaptığı değerlendirmede belirttiği üzere 50 bin ilave yatak iddiasının gerçeği yansıtmadığı açık bir şekilde ortaya konuluyor. Bakanın belirttiği gibi yeni hastanelerin inşasıyla yataklar yenilenirken hizmet imkanlarının açılması konusunda herhangi bir adım görünmüyor.

Her belediye seçimlerinin arasından yapılan yol yapım-onarım iddiasıyla gerçekleştirilen vurgunların farklı bir örneği yeni yataklar iddiasıyla gerçekleşiyor.

Şehir hastaneleri devlet hastanelerinin sunduğu kapasiteyi artırmazken devlet hastanelerinin yerine 25 yıl boyunca %70 doluluk garantisiyle özel şirketler tarafından işletilen bir “işletme” karşımıza çıkıyor. Aynı değerlendirmede ifade edildiği şekliyle Kalkınma Bakanlığı’nın raporuna göre 18 şehir hastanesi şirketlerin 10 Milyar dolar harcamasıyla inşa edilirken; 25 yıl boyunca yıl boyunca yıllık 3 milyar dolarlık kira ödemeleri sonucunda şirketlere 30 milyar dolar kazandırıyor.

Kapasitesinde değişiklik olmamasına rağmen, maliyetin arttırılması gerekçesiyle daha büyük boyutlarda inşa edilen hastaneler sağlık hizmeti noktasında ekstra bir gelişim ifade etmiyor.

Bu durum daha önce devlet hastanelerinde istihdam edilen sağlık emekçilerini daha zor koşular altında çalışmaya itiyor. Temizlik, sağlık, enerji tüketimi gibi birçok olumsuz sonuç ortaya çıkarıyor.

AKP iktidarı sağlık sektörüne 2019 yılında 159.9 Milyar TL bütçe ayırdığını iddia ederken hizmetin özel işletmelere devredildiği durumda paranın nerelere aktığı soru işareti daha çok cevaba ihtiyaç hissettiriyor.

Kent merkezine 10 km uzaklıkta inşa edilen şehir hastaneleri ulaşım, barınma, beslenme gibi birçok sorunla AKP iktidarına yeni yatırım (vurgun) imkânı sunarken şirketlerin bu kanallar üzerinden elde edeceği kazanç bütçenin önemli bir kısmını oluşturuyor. Bu yönüyle geçtiğimiz yıl şehir merkezine uzak noktalarda yeni üniversitelerin inşa edilmesi ile aynı gerekçelere dayanıyor.

Şehir hastanelerine ulaşım noktasında verilecek ihalelerle belli bir vurgun yapılacakken ulaşım imkânı (zaman, sağlık) olmayan hastalar şehir merkezlerinde bulunan butik özel hastanelere mahkum edilmiş olacak.

Tüm bu sarmal AKP-MHP iktidarının ekonomik krizi “aşma” yöntemini daha açık bir şekilde gösteriyor. %90’ı vergilerle oluşturulan bütçe patronlara akıtılırken halkın en temel ihtiyaçlarına ekstra harcamalarla ulaşması isteniyor. ABD benzetmeleriyle sağlık hakkına ulaşımda yaşanan zorluklar “normalleştirilmeye” çalışıyor.

Bu yönlü sömürü daha fazla derinleştirilmeye çalışılırken sağlık hakkının ücretsiz ve ulaşılabilir olması temelinde gündemlerin oluşturulması önemli bir yerde duruyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu