GüncelMakaleler

YORUM | Yeni Savaş Tarzı Olarak Özel Güvenlik Şirketleri ve “Paramiliter Selefilik”

"Paramiliter örgütlerin her türlüsünün, önümüzdeki dönemlerde de özellikle karmaşık güç dengelerinin bulunduğu çatışmalı bölgelerde etkinliğini sürdüreceği söylenebilir."

1990’larla birlikte dünyada yaşanan altüst oluşlarla beraber yeni iletişim ve ulaşım araçlarının dünyayı daha da hızlandırması sonrası savaş tarzlarında da büyük değişimler yaşanmaya başlanmıştı. İki kutuplu ve mekanik dünya, yerini çok kutuplu ve elektronik bir dünyaya bırakmış ve özellikle 2000’li yılların başlarında yeniden düzenlenen küresel güç dengeleriyle birlikte, yeni savaş tarzları devreye girmiştir. Konvansiyel savaşların yerini (daha küçük ancak daha güçlü, merkezi, hızlı ve küçük muharebe takımlarının aldığı) yeni tip ordularla yapılan yeni savaş tarzları almıştır. Orduların niteliğiyle birlikte muharebe tarzı elektronik aksamlı silahlar ve denetim araçlarının niteliğinin de büyük oranda değişmesi sonucu muharebe tarzları da oldukça değişmiştir. Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan vb. ülkelerde görülebileceği gibi çok farklı devlet orduları, aynı anda/alanda farklı konumlanışlarla yer alabiliyor. Özellikle Suriye iç savaşındaki muharebe güçlerinin konuşlanışıyla iki kutuplu ve konvansiyel savaşlardan ne kadar uzaklaşıldığını; birbirine rakip iki hegemon devlet veya yerel iktidar odaklarının aynı sahada çatışmadan yer alabildiğini gördük.

Ordulara ve yerel iktidar odaklarına (aşiret, kabile, tarikat, siyasi parti, siyasi-askeri örgüt vs.) paramiliter örgütlerin katılmasıyla birlikte, zaten girift hale gelmiş olan güç dengelerinin daha karmaşık hale geldiği söylenebilir. Özellikle Afganistan ve Irak işgalleriyle dünya gündemine oturan özel güvenlik şirketleri ve özel/paralı ordular, kiralayan devlete pekçok avantaj sağlıyor. Askeri açıdan, kendi ordu personelinin sayısının azaltılmasını sağlayan özel ordular, kamuoyu baskısı ya da anayasal kısıtlayıcılık sebebiyle yapılamayan askeri eylemleri de üstlenerek, hegemon devletlerin güç savaşlarındaki yerini korumasında öne çıkabiliyor. Yeraltı hapishaneleri, yargısız infazlar, katliamlar, sindirme eylemleri gibi pekçok savaş suçu sayılan etkinliğe imza atan özel ordular, kiralayan devletlerce ve hükümetlerce sürekli kullanıldığı için güçlerini artırarak günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.

ABD’nin 2007 yılındaki askeri personel sayısı Irak’ta 165 bin iken, özel ordu personel sayısı 154 bin idi. Afganistan’da ise aynı dönemde, sırasıyla 24 bin ve 29 bin idi. Her iki ülkede 2017’ye kadar devlet ordularının asker sayısı tedrici olarak düşürülürken, özel ordu personel sayısı devlet askeri sayısından fazla olmuştur. (M.T.Çağlar, 2017, Oğul Bush’tan Trump’a Kadar ABD’nin Güç Kullanımı ve Taşıyıcı Savaşlar; Ortadoğu Yıllığı 2017, Kadim Yayınları) Asker sayısındaki kaybı ve tepkileri bu şekilde ikame edebilen ABD, paralı/özel asker sayesinde daha rahat/hızlı hareket alanı yaratırken, kendi kamuoyundan gizli pekçok etkinliği bu yolla gerçekleştirebilmiştir.

Rusya Federasyonu’nun de özellikle Suriye iç savaşında etkili olan özel orduları, Ukrayna işgalinde de kullanmıştır. Benzer işlevlerle kullanılan bu özel ordular, Kazakistan gibi bağımlı devletlerdeki kargaşalarda da rol oynayabiliyor. Dolayısıyla özel orduların hegemonya dalaşında özel bir konuma yerleştiği söylenebilir.

Özel güvenlik şirketlerine bağlı olan özel orduların yanısıra genelde bölge devletlerince kullanılan paramiliter örgütler bulunuyor. Bunlar, paralı/özel askerlerin bütün işlevlerine sahip olmalarının yanısıra İran, Irak, Türkiye, Suriye gibi ülkelerde milliyetçilik (yani etnik kimlik) ile dinsel kimliğin, mevcut hükümet, devlet, rejim ekseninde biçimlendirilip güçlendirilmesi işlevine de sahip olabiliyor.

 Paramililer ordular/Paralı askerler

Türkiye’de kurulan SADAT, Osmanlı Ocakları gibi örgütler hem etnik hem dinsel kimlikleri, devletin ya da hükümetin partisinin güdümünde sentezleyerek, selefi akımı doktrinel olarak benimsemekte ve yerel veya bölgesel güç dengelerinde etkili olabilmektedir. Afganistan, Pakistan, Suriye, Yemen, Libya gibi iç savaşların sürdüğü ya da çatışmaların eksik olmadığı ülkelerden gelip Türkiye, İran, Irak devletlerince kullanılan çok sayıda selefi taraftarı genç insan, yasal ordu bünyesinde yasal olmayan biçimlerle konumlandırılıp savaştırılabiliyor. Basına yansıyan kadarıyla bile pekçok ilişki tarzı açığa çıkan bu selefi askerlerin Sur direnişinde ya da Suriye ile Irak topraklarına yapılan askeri harekâtlarda kullanıldığı biliniyor. AKP döneminde ordunun İslamileştirilmesi hedefiyle eşgüdümlü işleyen bu süreç, karmaşık güç dengeleri sayesinde kamuoyundan gizli yürütülebiliyor.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK: S. Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, BAE, Umman) devletlerinde orduların büyük bir kısmı yabancı ve paralı askerlerden oluşuyor. Bazı ülkelerde yabancı işçi nüfusu, vatandaş nüfusunu geçiyor ve bu sebeple ordu için gerekli askerler, diğer ülkelerin vatandaşlarından temin ediliyor. Her ne kadar bu orduların komutanları, o ülkenin vatandaşları arasından seçilse de yabancı asker, daima zafiyet ve sorun yaratır. Paralı askerler, bir ideal, bir toprak, ülke/vatan için savaşmadığından ve varlıkları ile motivasyonları paraya bağlı olduğundan dolayı çok güvenilir değildir. Oysa, güven, bütün orduların omurgasıdır. KİK devletleri bu sorunu, ordularını daha fazla millileştirerek çözme yoluna girerken, yabancı askerlerin dinsel kimlik dolayımıyla kendilerine bağlı/bağımlı olmasına dayalı politikaları hayata geçiriyorlar. Genelde selefi doktrine/teolojiye dayalı olan bu bağımlılaştırma sürecinin, devlet eksenli selefilik tarzının ortaya çıkmasını sağladığı söylenebilir.

Bu çerçevede, paralı askerlerin, para dışında, devlete bağlı kalmalarını sağlayabilecek tinsel bağların yaratılmasına her zaman önem verildiğini de vurgulamak gerek. Paralı askerler, devletli toplumlar tarihi kadar eski olsa da 1990’larla birlikte sahip oldukları geniş hareket alanı dolayısıyla etkileri artmıştır. Bu da onların denetim mekanizmalarının çeşitlenmesini sağlamıştır. Özetle, ABD ve RF gibi hegemon devletlerce kullanılan özel orduların ya da paralı askerlerin yer yer ırkçılığa varan etnik kimlikleri ekseninde eğitilirken; Ortadoğu’daki devletlerin paralı askerleri bunun yanısıra mezhep veya tarikatlar dolayımıyla kendilerine bağlı kılmaya çalıştığı ve böylece paraya dayalı bağın yarattığı güvensizliği azaltmaya çalıştığı söylenebilir. Haliyle Ortadoğu’da en etkili dinsel kimliklerden birisi olan selefiliğin erkek savaşçıları yücelten niteliğiyle bölge devletlerince daha çok tercih edildiği söylenebilir. Bu durum, farklı etnik kimliklere sahip olan genç erkeklerin, bir dinsel kimlik ekseninde savaşçı erkek modelinin ve devletin bir parçası olabilmesini sağlayabiliyor.

Ortadoğu’da selefiliğin kadim tarihsel ve toplumsal temellerinin güçlü oluşu devletlerin bu akımı savaş ve güçlenme stratejilerinde etkili şekilde kullanmasını sağlayabiliyor.

Paramiliter örgütlerin her türlüsünün, önümüzdeki dönemlerde de özellikle karmaşık güç dengelerinin bulunduğu çatışmalı bölgelerde etkinliğini sürdüreceği söylenebilir. Karmaşık güç ilişkileri/dengeleri, farklı muharebe ve taktiksel araçların kullanımını teşvik ederek daha geniş alanda daha etkili hareket alanı yaratılmasını sağlayabiliyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu