GüncelMakalelerYorum

YORUM | Yeryüzünde Saflar Keskinleşirken: Devrim Güncelliğini Koruyor! (1/2)

Makale iki bölüm halinde gazetemizde yayımlanacaktır. Yayımlanan makalede yazar; dünyadaki siyasal, politik, ekonomik ve askeri gelişmelerin panoramasını sunmaya çalışarak ülke içi ve bölgesel gelişmelere odaklanıyor

Dünyada ve ülkemizde önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Yeryüzünün tüm coğrafyalarında emperyalist güçler arası rekabet, üstünlük yarışı, çelişki ve çatışmalar devam etmektedir. Latin Amerika, Asya, Afrika ve Ortadoğu’da emperyalistler arası çelişki ve bu çelişkilerden kaynaklanan birbirlerine üstün gelme yarışı değişik biçimler alarak sürüyor.

Emperyalist güçlerin kendi aralarındaki çelişki ve çatışma giderek kızışırken, bu çelişkilerin bir ucunda ABD ile Rusya arasındaki çelişki yer alıyor. Rusya, bir yandan ABD’yi “savaşı hazırlamakla” suçlarken, diğer yandan “ABD’nin Rusya’daki istikrarı bozmaya çalıştığını” açıklamaktadır. Askeri olarak gücünü artıracağını dile getiren Rusya, ABD karşısında askeri güç oranını her zaman korumak istemektedir.

NATO içinde yer alan emperyalist güçler dahi kendi aralarında önemli çelişkiler yaşıyor. ABD, Almanya’nın savaş sanayi bütçesinin % 2’sini ayırmasını, NATO içindeki yükümlülüklerini yerine getirmesini, aksi halde Almanya’daki askerlerini Polonya’ya götüreceği tehdidinde bulundu. Almanya’nın her yıl askeri harcamaya ayırdığı 50 milyar doları az bulan ABD Başkanı D. Trump, bunun artırılmasını istedi. ABD’nin  artırmasını istediği askeri harcamalardan kendisine de pay düşeceğinin bilincinde. Nitekim 2013 yılından bu yana ABD Almanya’ya İHA satıyor.

ABD, askeri silahlanmaya en çok para harcayan ülkelerin başında gelmektedir. Yıllık 700 milyar dolar civarında askeri harcama yapan ABD, dünyada en çok silah satan ülkelerden de biri konumunda.

Uzay’da Hakimiyet Kurma Çabası

Geçtiğimiz haftalarda Trump, “Uzay Gücü Projesi” ile ilgili kararnameyi imzaladı ve bu alanda da rakiplerine üstün gelmek istiyor. Emperyalist bir savaşta, uzayın önemi giderek daha da  artmaktadır.

Tüm emperyalist güçler kara, hava ve deniz de olduğu gibi uzayda da tek güç olmak istiyorlar. Emperyalistler askeri uçaklara yol göstermek, füzelere rehberlik etmek için uzayı öteden beri bir üstünlük alanı olarak kullanmaktadırlar. Eldeki veriler 1973 yılından bu yana her yıl 120 uzay aracının uzayın derinliklerine fırlatıldığını göstermektedir. Çoğu askeri istihbaratda kullanılan bu uzay araçları ayrıca “iletişim, navigasyon, meteorolojik, jeodezik, (yer ölçümü bn.) ve haritalama” vb.’in yanında aynı zamanda ticari amaçla da kullanılmaktadır.

Trump’un imzaladığı Uzay Gücü Projesi’yle ABD; gözetim, internet, telekominikosyon ve askeri alanlarda üstünlük kurmak için uzayı kullanmayı hedeflemektedir. Trump’un “4’nolu Yeni Uzay Direktifi”nin  asıl hedeflerinden biri de lazer silahlı jet üretmek, uzaya nükleer başlıklı silahlar yerleştirmektir. Trump, ABD Genel Kurmay Başkanlığı ve NASA’ya gönderdiği bir mektupta: “Uzaya engelsiz erişimi ve uzayda operasyon serbestisini sağlamak ve ortak kuvvetlere ve koalisyon kuvvetlerine hayati imkan ve kabiliyetler sunmak” için ABD askeri güçlerinin eğitilmesi emri verdi.

ABD, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan (INF) çekildiğini açıkladı. Nitekim bu hamleden sonra ABD emperyalizmi; ABD ve Rusya arasında 1987 yılında Washington’da Ronald Reagan ve Mihail Gorbaçov tarafından imzalanan bir sözleşmeyle karadan fırlatılan ve 500 km ile 5500 km menzili olan balistik füzeler ve seyir füzelerinin imhasını hedefleyen anlaşma süresinin 2 Ağustos günü dolmasının ardından 20 Ağustos 2019’da yeni bir füze denemesi yaparak silahlanma yarışında envanterlerine yeni bir nükleer silah daha eklemiş oldu.

Trump iş başına geldiğinde, ABD iç pazarın canlandırılması, ulusal ekonominin güçlendirilmesi için Avrupa Birliği ülkelerine ticari sınırlama getirmişti. Nitekim Trump’un ilk icraatlarından biri, AB ülkelerine ithal çelik ve alüminyum ürünlerine ilave ek gümrük vergileri koyması oldu.

Ekonomik savaşla başlayan ve sonrasında NATO’ya kadar devam eden çelişkiler, AB ve ABD’yi karşı karşıya getirdi. Merkel’in “artık ABD’ye güvenemeyiz” açıklamaları kamuoyuna yansımış ve büyük tartışmalar yarattı

ABD ile AB Çelişkisi Belirginleşirken

ABD ve Avrupa Birliği çatışması ekonomik ve politik tüm alanlarda yer yer açık, yer yer de kapalı kapılar ardında sürmektedir. ABD, AB’nin kuruluş döneminde; Almanya, Fransa ve İngiltere’yi güçlendireceği için destek verdi. AB’nin zaman içinde kendisine rakip bir güç olarak ortaya çıktığını görmesinden sonra, AB’ye karşı tavır alamaya başladı. Ekonomik savaşla başlayan ve sonrasında NATO’ya kadar devam eden çelişkiler, AB ve ABD’yi karşı karşıya getirdi. Merkel’in “artık ABD’ye güvenemeyiz” açıklamaları kamuoyuna yansımış ve büyük tartışmalar yaratmıştı. Almanya’nın başını çektiği Avrupa Ordusu girişimi, AB’nin ABD’yle karşı karşıya geldiği bir diğer konuyu teşkil etmektedir.

Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra, savaşın getirdiği yıkım ve yeniden yapılandırmaya bağlı olarak savaşı kazanan emperyalist gücün diğer ülkeler üzerinde oluşturduğu tahakküm politikası bugüne kadar gelmiştir. O dönemlerde patlak veren çelişkilerin iz düşümü sürdürülebilir durumun dışına çıktığını göstermektedir. II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan harabeyle çıkan Avrupa ülkeleri, bugün açısından kendilerini toparlamış -kendi içinde çatlaklar olsa da- diğer emperyalist devlet ve bloklarla rekabet edebilecek bir duruma gelmiş durumda. Çelişkilerin kızışması, ters düşmesi bu yönlü açıklamaların olması olgunun doğası gereğidir.

ABD ile Çin Kapışması Ayyuka Çıkarken

ABD’nin engellemeye çalıştığı bir diğer güç ise Çin’dir. Hızla yükselen Çin sosyal emperyalizmi, Afrika başta olmak üzere, Latin Amerika ve Asya’da etkin bir güç olma yolunda hızla yükseliyor. Yükselen Çin’i her yönden engellemeye çalışan  ABD’nin bunda ne kadar başarılı olacağı tartışma konusu.

ABD’nin, Çin’e ekonomik savaşı bunların başında geliyor. ABD, her ne kadar Çin’e  ekonomik savaş açsa da, bunu uygulama ve sonuna kadar götürme şansı bulunmuyor. ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi tarafından yapılan yazılı açıklamada, ABD, 300 milyar dolarlık Çin ürünlerine getirilen ilave % 10’luk gümrük vergisi uygulanmasını 1 Eylül’den 15 Aralık’a erteledi. İlave gümrük vergisi 3.5 ay ertelenen ürünlerin başında cep telefonu, laptop ve video oyun konsolu gibi bilişim teknoloji ürünlerinin geldiği bildirildi.

ABD, Pasifik’teki askeri gücünü artırmak ve buradan işgal ettiği yerlere asker göndermek için, Japonya’nın takımadalarının güney ucunda yer alan Okinawa adasına yeni bir askeri hava üssü kuruyor. ABD, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Japonya’nın yenilgisinden sonra 1951 yılına kadar bu adayı işgal etti. Eylül 1951 tarihinde “San Francisco Barış Anlaşması”yla ABD’nin fiili işgali sona ermiş, Japonya’nın egemen bir devlet olarak kabul edilmesinden (1952) sonra, ABD ve Japonya arasında imzalanan “Karşılıklı İşbirliği ve Güvenlik Anlaşması”ndan günümüze bu adayı, askeri bir üs olarak kullanmaktadır. ABD, Vietnam ve Irak savaşında binlerce askeri, buradan işgal bölgelerine göndererek savaşa dahil etti. ABD’nin Pasifik’teki müttefiki durumunda olan Japonya, ABD’ye kol kola yürümeyi sürdürmektedir.

İran ABD Emperyalizminin Hedefindedir!

ABD, Ortadoğu’da gerileyen pozisyonunu İran’ı hedefine koyarak aşmaya çalışıyor. ABD, İran çelişkisi 1979 yılına kadar gitmektedir. Humeyni’nin İran’da iktidarı ele geçirmesiyle ABD, buradaki egemenliğini kaybetti. ABD, bu stratejik ülkeyi kaybetmeyi hazmedememiş ve sistematik saldırılarını devam ettirmiştir. 1980’de Saddam yönetimindeki Irak’ı destekleyip İran’la 8 yıl süren bir savaşa sokarak, karşılıklı olarak her iki ülkeyi zayıflattı.

Bununla yetinmeyip ardından İran’ı “terörist ülke”ler listesine aldı ve zaman zaman daralan, zaman zaman genişleyen ekonomik ambargoyla boyun eğdirme saldırılarını sürdürdü. Ekonomik ambargo saldırısı, İran’ın “nükleer silah yapma” hedefi gerekçe gösterilerek daha da artırıldı. Başını ABD’nin çektiği Batılı ülkelerle İran arasında yapılan “nükleer anlaşma”ya rağmen bu saldırı sürdü.

İran’a yönelik saldırgan tavır Suriye iş savaşıyla yeniden gündemleşti. İran’ın Suriye’de Rusya’nın yanında yer alması ABD tarafından bir risk olarak görüldü. Obama döneminde imzalan “nükleer silah yapımının durdurulması” anlaşmasını geri çeken Trump, “İran nükleer silah yapıyor, vazgeçmezse saldırırız” tehdidiyle İran üzerinde hegemonya kurmaya çalışıyor. Rusya ve Çin faktörünün İran lehine olması şimdilik ABD’yi frenlese de, Trump, İran macerasından vazgeçmiş değil. Ortadoğu’da yeni bir savaşın adresi olarak ABD İran savaşı gündemdeki yerini korumaktadır.

Dünya Gıda Raporu ürkütücü rakamlarla dolu. Raporun verilerine göre 2017-2018 yıllarında 822 milyon insanın açlık çektiği belirtilmektedir. 2015 yılında bu sayı 785 milyon iken, rapor, son üç yılda 37 milyon insanın buna eklendiğini belirtmektedir

Açlık, Yoksulluk ve Göçler Artıyor!

Dünyamız açlık ve yoksullukla mücadele eden milyonlarca insana tanıklık etmeye devam ediyor. Temmuz 2019 tarihinde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün açıkladığı Dünya Gıda Raporu ürkütücü rakamlarla dolu. Raporun verilerine göre 2017-2018 yıllarında 822 milyon insanın açlık çektiği belirtilmektedir. 2015 yılında bu sayı 785 milyon iken, rapor, son üç yılda 37 milyon insanın buna eklendiğini belirtmektedir. Buna ek olarak rapor, 2 milyar insanın da besleyici ve düzenli gıdaya ulaşamadığını ortaya koymaktadır. Yoksulluk ve açlığın gelişmiş ülkelerden en yoksul ülkelere kadar gittiği dünyamızda, açlığın ve yoksulluğun en fazla yaşandığı bölgeler Afrika ve Asya kıtasıdır. Eldeki verilere bakıldığında 500 milyon  insan Asya’da, 300 milyona yakın insan ise Afrika kıtasında bulunmaktadır.

Savaş, açlık ve yoksulluktan kaynaklı göçler devam ediyor. Son 6 ayda Avrupa’ya sığınan göçmen sayısının 300 bin olduğu açıklandı. Göçmen sorunun tüm aciliyetini koruduğu Avrupa’da ırkçı ve gerici hükümetler göçmenlere ilişkin sert yasalar çıkartmaya devam ediyor. İnsani hiçbir ayrıcalığın tanınmadığı göçmenler ise emperyalizmin hedefine konuluyor. Irkçı partiler göçmenler üzerinden geliştirdikleri politikalarla hükümete gelmektedirler. İtalya’daki ırkçı hükümet geçtiğimiz haftalarda, göçmenlere yardım eden kişi ve kurumlara 1 milyon Euro para cezasının verilmesi, gemi, bot vb. ulaşım araçlarına el konulmasını bir yasayla onaylamış durumda. Yunanistan’da hükümet olan sağcı Yeni Demokrasi partisi, mültecilere ve göçmenlere yönelik saldırılarını artırmış durumdadır. Mültecilerin kaldığı işgal evlerine polis saldırıları sistemli olarak sürmekte, hükümetten yapılan açıklamalarda iltica talebi kabul edilmeyenlerin hemen sınır dışı edileceği ilan edilmektedir.

Tüm emperyalist güçler olası bir dünya savaşında üstün gelmek için muazzam bir şekilde silahlanıyorlar. Her yıl bütçeden ayırdıkları milyar dolar paralarla silahlanmaya devam ediyorlar. İşsizlik ve yoksullukla boğuşan milyonlarca insanın geleceği emperyalist tekellerin umurunda değil. Emperyalist devletler, içeride ekonomilerini güçlendirip, rekabette diğer rakiplerine üstün gelmeye çalışırken, aynı zamanda kendi uşakları vasıtasıyla da dünyanın diğer coğrafyalarında egemenliklerini daha da pekiştirmeye, yeni pazarlar ele geçirmek için iç savaşlar çıkarıp, darbeler yapmaya devam ediyorlar. Arap Baharı ile yaratılan ”demokrasi” havasının tersine, Libya’yı işgal eden, Suriye’de iç savaşı organize eden, Venezuela’da darbe tezgahlayan, ABD, Fransa, İngiltere ve Rus emperyalist güçleri oldu.

Faşizm Kendini Yeniden Örgütlemenin Yollarını Arıyor:

DEVRİMCİ ÇİZGİ TEK KURTULUŞ YOLUDUR!

Gelinen aşamada faşist TC rejimi de emperyalist kapitalist sistemin ekonomik krizinin kendisine sunduğu kimi kısmi hareket alanını da kaybetmiş görünüyor. Son derece ağır ekonomik kriz halkın yaşam standartlarını düşürmüş durumda. İşsizlik rakamları Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırmaktadır. Emperyalist kapitalist merkezlere olan dış borçlanma döndürülemez duruma gelirken, “borçlanma genel müdürlüğü” diye bir kurumun kurulmasına ihtiyaç duyuldu.

Rejimin kendi içinde yaşadığı derin çelişkiler ve çatışmalar 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında daha da belirginleşti. AKP yanına aldığı MHP ve Ergenekon artığı Vatan Partisi’yle iktidarını devam ettirmekte zorlanmaktadır.

AKP bütün “beka sorunu” propagandasına rağmen son girdiği yerel seçimlerde ve tekrarlanan İstanbul Büyük Şehir Belediye seçimlerinde oy kaybetmiş durumdadır. Bu durum AKP içinde yeni saflaşma ve kapışmaları gündeme getirdi. AKP içinden çıkartılacak yeni partilerle “çözüm” aranıyor. Öte taraftan da Kemalizm yeniden bir kurtuluş olarak parlatılılıyor, CHP yeniden bir umut olarak propaganda ediliyor.

Bu durum karşısında ise devrimci ve demokratik güçler dağınık haldedir. Kimi dönemler yakalanan ortaklıklar daha üst boyuta sıçratılamamaktadır. En önemlisi de faşizmin AKP-MHP kliğinde temsil olunan güçleriyle, CHP-İYİ Parti kliğinde temsil olunan güçleri karşısında bir üçüncü yol önerilmektedir. Bu yaklaşım her iki hakim sınıf kliğinin aynı zeminde, işçi sınıfı ve halk düşmanlığı zemininde durduğunu görememekten muzdariptir. Her iki klik de son tahlilde, işçi sınıfına, kadınlara başta Kürt ulusu olmak üzere çeşitli milliyet ve inançlardan halkımıza, LGBTİ’lere, çevreye düşmandır. Bu nedenle de Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkının önünde bir “üçüncü yol” değil, “ikinci yol” bulunmaktadır. Bu yolun pratikleştirilmesi ise devrimci çizgide ısrardan, birleşilebilecek bütün güçlerle birleşerek, demokratik devrim mücadelesini yükseltmekten geçmektedir.

Rejim Kürt Ulusuna Saldırı Üzerinden Kendini Var Etmek İstiyor

AKP, ırkçılık üzerinden geliştirdiği Kürt düşmanlığını da artırmış bulunuyor. Mayıs 2019 tarihinden bu yana savaş uçaklarıyla Kandil’e saldırmaya devam ediyor. Onlarca sivilin katledildiği bu saldırılar da, Kürt Ulusal Özgürlük güçlerini yok etmek istiyor. Irak Kürdistanı’nda onlarca Kürt köyü Türk ordusu tarafından işgal edilmiştir. Yerel işbirlikçi Kürtlerin de yardımıyla gerçekleşen işgalde Kürt köylüleri zorla yerlerinden edilmekte, boşalan köylere ise Türk işgalci güçleri karakollar kurup, stratejik yerlere yerleşmektedirler. Barzani’nin Peşmerge güçlerinin de yer aldığı saldırılarda hedef alınan gerilla güçleri belli kayıplar vermiş olsa da, faşist Türk ordusunun bir başarısı söz konusu değildir.

AKP iktidarı Suriye iç savaşında gelişmeleri iyi değerlendiren ve 2012’de Kobanê’de özerk bir bölge kuran Kürtlere karşı sürekli olarak saldırganlık politikası izledi. IŞİD’in Kobane’ye saldırmasıyla birlikte, her türlü desteği verdiği cihatçı örgütlerin başarısız kalması sonrasında kendi askeri güçleriyle saldırdığı Kürt bölgelerine yeni bir işgal planını dillendirmiş bulunuyor. Ağustos ayından bu yana dillendirilen “Fırat’ın doğusuna” saldırma planları yapan faşist Türk devleti, ABD ile “Müşterek Harekat Merkezi”nin kurulmasıyla 30-40 km’lik bir derinliği olan Kürt toprağını işgal etmek istiyor.

Dengelerin buna hala el vermediği politik bir ortamda, TC bir yandan Rusya’ya yakınlaşıp, S-400 anlaşması yaparak şantaj politikasıyla ABD’yi iknaya çalışarak 30-40 km bir alanı işgal edip Rojava’da Kürt ulusunun kazanımlarını boğmak istiyor.

Rojava’da özerklik kurarak geleceklerini kurmaya çalışan Kütler, Türk devletinin yeni saldırı planlarına karşı daha Nisan ayında YPG komutanı Rezan İbrahim’in verdiği bir röportaj da; “Türkiye’ye karşı bir tehdit değiliz. Sınır her ne kadar Kürtleri birbirinden ayırıyorsa da mevcut sınırlara saygı gösteriyoruz. Bu taraftan Türkiye’ye bir tehdit gelmesi mümkün değil. Türk halkı da Türkiye Kürtleri gibi kardeşimizdir” açıklaması yapmasına karşın, Kürt düşmanlığında ısrar eden faşist diktatörlük işgal ve saldırı planlarından vazgeçmiyor.

AKP, hem Rusya’ya hem de ABD’ye oynayarak, iki emperyalist güç arasındaki çelişkilerden yararlanıp tıpkı daha önceden Cerablus-El Bab ve Afrin işgalinde olduğu gibi Suriye Kürdistanı’nın bir bölümünü işgal etmek istiyor. Rusya’dan alınan S-400 füzeleri üzerinden geliştirilen ilişkiyle Rusya’yı başından beri yanında tutmaya çalışan Türkiye, diğer yandan da ABD’nin Kürtlerle geliştirdiği ilişkiyi boşa çıkartmak için ABD’yle anlaşma yaparak işgal planını hayata geçirmeye çalışıyor.

Devamı 29 Eylül tarihinde yayımlanacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu