GüncelMakaleler

YORUM | “Zindanlar Boşalsın, Tutsaklara Özgürlük!”

"Bugün politik tutsaklara sahip çıkmak günün acil ve ertelenemez bir görevlerinden biridir. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada politik tutsaklara özgürlük hep bir ağızdan atılması gereken temel slogandır"

Hapishaneler tarihleri boyunca, iktidarı yönetenlerin elinde halka karşı kullanılan bir silah olmuştur. Ülkemiz tarihinde de zindanlarda baskı, zulüm ve işkence nedeniyle binlerce tutsak katledilmiş, sakat bırakılmış ve sayamayacağımız kadar toplu katliamlar yaşanmıştır.

Tarih ileriye doğru yaşanır, geriye doğru anlaşılır. Tarih 24 Ocak 1980… Emperyalizmin dünya ekonomisini kendileri lehine düzenleyen Dünya Bankası ve IMF, Türk hakim sınıflarının eline 24 Ocak Kararları olarak anılan bir dizi yeni ekonomik karar tutuşturdu.

Bu kararları uygulayabilmek için önce sıkıyönetim ilan edildi, sekiz ay sonrasında ise Askeri Faşist Darbe yapıldı. Çok az bir kesim dışında tüm toplumsal muhalefet susturuldu. 650 bin kişi gözaltına alındı, bunların yüzde 95’i işkenceye tabi tutuldu, işkencede 171 kişi öldürüldü…

Tarih 22 Aralık 1999. Tekrar IMF ile 22 milyar 105 milyon dolarlık bir kredi anlaşması imzalandı. IMF ile yapılan yeni Stand-By anlaşmasının ülkeye getireceği ağır şartlar ve reçetenin uygulanması gereği buna karşı çıkacak muhalefet odaklarının da ortadan kaldırılmasına bağlandı.

IMF kararlarını uygulayabilmek için sokağı teslim almak, sokağı teslim almak için ise hapishanelere hakim olmak zorundayız şeklinde açıklama yapan Başbakan Bülent Ecevit, 18 Haziran 1980’de alınan IMF kararlarının sorunsuz uygulanabilmesi için gözaltına alınıp hapis yatmak zorunda kalmıştı. Emrini kendi verdiği 19 Aralık Katliamının üçüncü günü 21 Aralık 2000’de IMF, 3 milyar 439 milyon dolarlık ek ödeme yaptı. Üç gün süren operasyon sonucunda 30 devrimci tutsak katledildi, yüzlerce tutsak da yaralandı.

Bu iki örnekten anlaşılacağı üzere sistemin ekonomi-politiği ile hapishaneler arsında direkt bir ilişki vardır. Buradan hareketle; “Bütün burjuva iktidarların hapishane politikası ‘özel’dir. Başta komünist, devrimci ve yurtseverler olmak üzere tüm toplumsal muhalefeti baskı, işkence ve izolasyonla halktan koparma ve teslim almaya yöneliktir” diyebiliriz.

Bugün tüm dünyadaki politik tutsaklar ağır baskı ve izolasyon koşulları altında yaşıyor. Faşist diktatörlükle yönetilen ülkelerde ise durum daha ağır. Ülkemiz hapishaneleri ise direnişlerle olduğu kadar katliam, zulüm, işkence, haksız uygulamalarla dolu kara bir tarihtir. Tutsak edilmek, genel anlamda özgürlüğün kısıtlanması, toplumdan izole edilmek anlamında olmasına karşı özellikle siyasi tutsaklar bakımından hemen her günün işkence ve baskıyla yaşanması demektir.

Özellikle 19Aralık 2000 katliamından bu yana hasta tutsaklar üzerinde sistemli bir zulüm ve işkence politikası uygulanmaktadır. Bugün açısından 500’e yakını ağır olmak üzere 1.400 hasta tutsak vardır. Bunlar Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından tutulan raporlu tutanaklardan alınmıştır. ATK bir devlet kurumudur ve en ağır vakalara mecburen “Cezaevlerinde Kalamaz” raporu vermek zorunda kalan bir kurumdur.

Kolları-bacakları olmayan, görmeyen, kalp, kanser hastaları, bir başkasının yardımı olmadan yaşamayan vb. yani günlük yaşamını hapishanede sürdürme olanağı olmayan tutsaklar için bir dizi güçlükler çıkartılarak verdiği raporlardır bunlar. Normal koşullarda ilgili bir bilim kurumunun raporunu varsa, devlet politikası bile ona uymak zorundadır.

Ancak, TC, savcılara özel yetkiler vermiş ve bir tutsağın serbest bırakılması dahi savcı inisiyatifine bırakılmıştır. Ve bugün 1.400’e yakın hasta tutsağın serbest bırakılması iktidar politikası gereği savcılar tarafından engellenmektedir. Bu tutsakların, en azından 200’ü her an ölüm riski içerisindedir. Ki, buna son örneklerden biri 10 Ocak 2020 tarihinde yaşanmıştır. Siirt F Tipi Hapishane’de tutsak edilen 74 yaşındaki, şeker ve tansiyon hastası Nebi İlhan, ameliyat edildiği Siirt Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirmiştir. Nebi İlhan, tahliye edilip özgür koşullarda tedavi edilmesi gerekirken hapishanede öldürülmüştür.

Hapishanelerde hastaneye gitmenin, doktor kontrolünün ne denli ağır bir işkence olduğu ayrı ele alınması gereken bir konudur. Faşizmin hapishanelerde yarattığı durum kısaca böyledir.

Covid 19 salgınına karşı insanlık amansız bir savaş veriyor. Her gün binlerce insanın ölümüne şahit oluyoruz. Ve bu salgının ne kadar süreceği ve daha kaç cana mal olacağı henüz kestirilemiyor.

Tüm dünyada salgının en çok etkileyeceği ve en fazla can kaybının yaşanacağı alanların başında hapishaneler geliyor. İktidarlar bu durumun farkında oldukları için bir kısım tutsağın salıverilmesini gündemlerine aldılar. Politik tutsaklar ise egemenlerin gündeminde bile değil. Onlara bir kez daha sağlıksız ve faşizan hapishane koşullarında ölüm dayatılıyor.

Bugün politik tutsaklara sahip çıkmak günün acil ve ertelenemez bir görevlerinden biridir. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada politik tutsaklara özgürlük hep bir ağızdan atılması gereken temel slogandır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu