GüncelMakaleler

ANALİZ | Rojava Devrimi Faşizmin Saldırılarına Boyun Eğmeyecek!

"Emperyalistlerin seçim öncesi “Erdoğan’ı kurtarma harekatı” olarak değerlendirebileceğimiz işgale onay verip vermeyeceği, önümüzdeki dönem daha da netleşecektir."

13 Kasım’da İstanbul İstiklal Caddesi’nde halkı hedef alan bombalı saldırıda 6 kişinin katledilmesinin ardından “terör kokusu alıyoruz” diyen R.T.Erdoğan, hemen ardından G-20’ye katılmak üzere Endonezya’ya gitti. G-20’ye giderken yaşanan-yaşattıkları diyelim– patlamanın G-20’de emperyalistlerle yapılan görüşmelerde elini bir hayli güçlendirdiğini, dönüşünde Rojava’ya yönelik hava saldırılarının başlatılmasının talimatını vermesinden anlıyoruz. İstiklal’de yaşanan patlamanın ardından faşist TC devletinin sözcülerinden S.Soylu’nun direkt olarak saldırıyı yaptığı iddia edilen kişiye talimatın Kobane’den geldiğini söylemesi, uzun süredir TC’nin Rojava’ya yönelik saldırı planlarının zeminini oluşturmak için yapıldığı ilk elden akla gelen oldu. Keza sonrasında ortaya koydukları mizansen, bunu açıkça ortaya koydu. Patlamanın ardından ortaya çok sayıda bilgi saçıldı. Bu durum her ne kadar, patlamanın devletin eline yüzüne bulaştırması olarak değerlendirilse de bunu devlet içindeki farklı egemen kliklerinin çatışmasının sonucu olarak değerlendirmek gerekir.

Günlerdir Derik’ten Kobane’ye Şehba’dan Asos’a kadar çok geniş bir alanda ve tüm sınır hatları boyunca faşist TC’nin çok yoğun havadan ve karadan saldırıları sürmektedir. Hedefler arasında sadece askeri güçler değil, okul-hastane-buğday siloları-petrol rafineleri ve elektrik santralleri de dahil halkın yerleşim yerleri de var. Bu saldırılar karşısında başta Medya Savunma Alanlarında gerilla, Rojava’da da Afrin Özgürlük Güçleri ve QSD’nin, saldırılara cevap niteliğinde çok sayıda eylem gerçekleşti, TC bu eylemlerde ciddi kayıp verdi.

Faşist TC’nin bir taraftan keşif ve savaş uçaklarıyla diğer taraftan karadan ağır silahlarla gerçekleştirdiği saldırılarda QSD savaşçıları şehit düşerken, bir taraftan da halk hedeflenmiş, saldırılarda çok sayıda sivil katledilmiştir. Faşist TC, Rojava’da yaşayan halkı hedefleyen saldırılarında aynı zamanda alt yapı tesislerini de hedef alarak devrimi ekonomik olarak da boğmaya çalışmakta, halkın göç etmesi sonucu bölgeyi insansızlaştırmayı amaçlamaktadır. Ancak bölgede yaşayan halk, her gün sokaklara dökülerek saldırılara karşı topraklarını terk etmeyeceğini ve QSD’nin yanında olduklarını haykırarak tavrını çoktan ortaya koymuştur.

“Erdoğan’ı kurtarma harekatı!”

Bildiğimiz gibi geçen yıldan bu yana AKP-MHP faşist iktidarı Kobane ve Minbiç üzerinden işgal tehditlerini sürdürüyordu ancak ne ABD’den ne de Rusya’dan karadan işgal saldırılarına onay çıkmamış, ancak her iki emperyalist devlet de TC’nin SİHA saldırılarına izin vermişti. Zaten uzun süredir, Kürt hareketinin öncülerine ve halka yönelik SİHA saldırıları sürmekteyken, günlerdir yüzlerce savaş uçağıyla da saldırılarını devam ettirmektedir. Rojava’nın hava sahası, ABD ve Rusya arasında paylaşılmıştır. Bir kuş uçsa dahi bilgileri olurken, hava sahalarına girip bu saldırıları yapan TC’nin savaş uçaklarından ne hikmetse bihaberler! Haseke’de QSD ile ABD’nin ortak kullandığı karargaha yapılan saldırıda iki YAT savaşçısı şehit düşerken, Tıl Temir’de ise QSD ile Rusya’nın ortak kullandığı karargahta Rusya hava saldırısı öncesi yerlerini terk etmiş, saldırının sonrasında yine yerlerine dönmüşlerdir. Bu saldırıların ardından yaptıkları açıklamalar ikiyüzlücedir. Emperyalistler hava sahasını açarak TC devletinin saldırılarına açıktan verdiği desteği, söylemde “kaygılı” olduklarını ifade ederek kapatmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu ikiyüzlü tutumları Rojava’da yaşayan Kürt, Arap, Süryani, Ermeni halkı tarafından çoktan anlaşılmış, halk tarafından emperyalistlerin TC’ye desteği her gün alanlarda teşhir edilmektedir. Bu saldırılarda direniş güçlerinden daha fazla kayıpları olan Suriye rejimi ise ciddi bir tepki göstermemiştir.

Yapılan hava saldırıları hız kesmeden sürerken bir taraftan da egemen sınıfların sözcüleri karadan işgal operasyonlarının yapılması gerektiği üzerinden sürekli burjuva medya üzerinden ırkçı faşist propagandalarını sürdürmektedirler. Güya AKP-MHP faşist bloğuna “muhalefet” eden CHP-İYİP gibi faşist partiler de R.T.Erdoğan’ın peşine takılmış, konu Kürtler olunca tek bir ağızdan devletin “bekasını” korumaktan bahsetmekte ve halkı manipüle etmeyi sürdürmektedirler. R.T.Erdoğan her dönem kullandığı “Bir gece ansızın gelebiliriz” söylemiyle uzunca süredir Kobane, Minbiç ve Tıl Rıfat’ı hedef göstermektedir. Yaptığı son açıklamalarda ise işgal etmek istediği bölgeleri yineleyerek “Hava harekatlarımızı kesintisiz sürdürürken, bizim için en uygun vakitte karadan da teröristlerin tepesine bineceğiz” sözlerini sarf etmiştir. Afrin, Serekaniye ve Tıl Abyad’ı işgal ettikten sonra özellikle Kobane ve Minbiç, R.T.Erdoğan tarafından sürekli işaret edilen bölgelerdir. Yıllardır bir türlü “uygun vakit” bulamaması da bölgedeki emperyalist devletlerden icazet alamamasıyla ilgilidir.

Bugün ortaya çıkan tabloda yana yakıla işgal için onay beklemesine rağmen, henüz kendileri açısından olumlu bir yanıt alamamış, sadece hava saldırılarıyla sınırlandırılmış şekilde onay verilmiştir. Hedef gösterilen bölgeler, Rusya’nın hava sahası içindedir. Aynı zamanda bölgede rejim güçleri de konuşlanmıştır. Rusya’nın bu işgale onay verip vermeyeceği tamamen egemenlerin çıkarlarının kesişmesiyle ilgili bir durumdur ve önümüzdeki dönemde de devam edecek olan hava saldırılarıyla birlikte faşist iktidar, yine İstiklal ve Karkamış gibi devlet eliyle gerçekleştirilecek provakasyonlarla elini daha fazla güçlendirmeye çalışacaktır. Kısacası, emperyalistlerin seçim öncesi “Erdoğan’ı kurtarma harekatı” olarak değerlendirebileceğimiz işgale onay verip vermeyeceği, önümüzdeki dönem daha da netleşecektir.

Erdoğan’dan DAİŞ’e can simidi!

Faşist TC devletinin bu saldırılarında dikkat çeken bir diğer yan ise DAİŞ çetelerinin ve ailelerin kaldığı Hol Kampı’na yönelik saldırılar olmuştur. Kampın güvenliğini alan güçlere yönelik gerçekleşen saldırıda, 8 QSD savaşçısı şehit düşmüş, kampın bazı bölgeleri de vurularak kampta yaşayan çete ve ailelerin kaçmasına olanak yaratılmak istenmiştir. Faşist R.T.Erdoğan hükümeti, bu saldırılarla DAİŞ’e can suyu taşımış; çetelerin kendini yeniden örgütleme, toparlama ve saldırıya geçmesinin zeminini oluşturmak istemiştir. Bu anlamıyla bölgede aynı zamanda DAİŞ tehdidine yönelik de tedbirler alınmakta, halk bazı bölgelerde geceli gündüzlü nöbet tutarak mahallerini savunmaktadır. Özellikle hapishanelerde ve kamplarda tutulan çetelerin kaçırılmasına, serbest kalmasına yardım etmek için nasıl ki bu yılın başlarında Haseke’de bulunan Sına Hapishanesi’nden çetelerin kaçması için planlama ve buna dönük pratik gerçekleştirdilerse, bu ve benzeri olayların tıpkı bugün Hol Kampı’nda olduğu gibi devam edeceği tehlikesi sürmektedir.

Rojava ya da daha genel tabiriyle Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar karşısında halkın eylemlere katılma düzeyi çok yüksektir. Hem faşist R.T.Erdoğan hükümetine hem bu saldırılara onay veren ABD ve Rusya’ya karşı öfkelerini sokaklara akıtmaya devam etmektedir. Aynı zamanda tüm bölgede devlet şiddetinin en ağır biçimleriyle yüzyüze gelen kadınlar 25 Kasım’ı işgale, erkek ve devlet şiddetine karşı direnişi büyütme şiarıyla her alanda yaygın eylemlerle ve yürüyüşlerle karşıladılar. Rojavalı kadınlar, erkek devlet şiddetinin en ağır ve en çıplak saldırılarının yaşandığı bu 25 Kasım’ı işgale geçit vermeyeceklerine dair iradenin ortaya çıktığı bir gün olarak ortaya koydular.                                                                                                                                                                                                                                           

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu