GüncelManşet

(Rojava’dan izlenimler–5) YPJ: “Kadınlar, silahlara su-ekmek kadar ihtiyaç duyuyor”

IŞİD denilen, vahşet saçan örgüte karşı savaşan; iradeli ve cesur yürekleriyle dünyada destan yazan savaşçı YPJ’li kadınlar onlar. Beş bin yıllık erkek egemen sisteme karşı direnen, yok sayılan, görülmeyen emeğine karşı ve halkının çıkarları için ellerine silah alan kahraman kadınlar. Tilili sesleriyle IŞİD’e korku salanlar.

Kadının gücünü ve kararlılığı dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Rojava’da da savaşan ve direnen kadınlarda, YPJ’de somutlanıyor. Onların cesur ve savaşma istediğinden emin durma hali tüm dünyaya mesaj oluyor.

“Bir kadının erkekle tam anlamıyla eşit olabileceğine inanmazdım o zamana kadar. Örneğin; ailemde eşitlik anlayışı yoktu, erkek her zaman egemen sayılırdı ve ben o zamanlar bunu hayatın normal bir parçası olarak değerlendiriyordum, meşru görüyordum. Burada gerçek anlamda bir eşitlik ve özgürlük anlayışı var. Erkek egemenliğinin hayatın doğal bir uzantısı olmadığını tam tersine hayatın doğasına bir müdahale olduğunu YPJ saflarında kavradım ve bu bende müthiş bir özgürlük tutkusu yarattı” diyerek özetliyor YPJ’yi, bir kadın savaşçı.

Özgür Gelecek muhabirleri olarak destan yazan savaşçı kadınlarla, YPJ Zîn Taburu Komutanı Zîn Wan, ve Birlik Komutanı Faraşîn Gabar ile yaptığımız söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.

ÖG: YPJ nasıl bir örgütlenmedir, nasıl oluştu?

Zîn Wan: YPJ aniden ortaya çıkan bir zemin üzerinden kendini örgütleyen bir harekettir. Genel bir kadın mücadelesi olarak baktığımızda genel kadın mücadelemizi köksüz ele almıyoruz. Eğer köksüz ele alırsak tarihte mücadele eden sisteme erkek egemen sisteme karşı mücadele etmiş kadınlara haksızlık yapmış oluyoruz. Onun için kadın olarak mücadelemizin tarihsel bir gelişimi vardır. Anaerkil toplumdan bugünlere gelindi.

Tarih, erkek egemenlikli bir tarih olduğu için kadının ismi geçmez ama asıl gerçek tarihe indiğimizde yüzlerce kadının mücadele etmiş olduğunu görürüz ve kadın mücadelesi böylece bugünlere kadar gelmiştir. Bu nedenle, YPJ’nin kökünü tarihe dayandırıyoruz. YPJ, 4 Nisan 2013 tarihinde Rojava somutunda ya da Suriye somutunda gerçekleşen bir harekettir.

— Kuruluş amacı tam olarak nedir?

— Önceden Rojava’da bir halk devrimi gerçekleşti, YPJ de o zemin üzerine gelişti. Eğer bir kadının savunma ve askeri gücü olmasa, o kadın hiçbir zaman ne ideolojik ne sosyal haklarına sahip çıkabilir. Rojava’da bir genel savunma güç zaten vardı ama kadının da savunma gücüne ihtiyaç duyuldu. Bundan dolayı YPJ kuruldu. Bundan dolayı, burada var olan potansiyeli bir kadın ordusuna aktarmak gerekiyordu, YPJ de bunu esas alarak kuruldu.

YPJ’yi YPJ yapan belli bir potansiyel vardı. YPJ kurulduğundan beri direk bir savaş içerisindeydi. YPJ toplum içerisinde nasıl örgütleyecek gibi tartışmalara çok zaman ayıramadı, güçlü bir şekilde savaşa girdi. YPJ savaşla beraber kendi sistemini de yarattı. YPJ sadece bir ordu değildir. Biz YPJ’liler, aynı zamanda toplumu düşmanın bütün yaklaşımına karşı da korumak zorundayız; kendimizi böyle görüyoruz.

— Gelişim süreci nasıl ilerledi?

— Sıcak savaş sayesinde taburlar, eğitim alanları kurularak kendi sistemini gerçekleştirdi.

YPJ’ye bağlı akademilerde ideolojik, siyasi ve sosyal eğitimler veriyoruz. Hepimiz yerelden katılan güçleriz çok köklü bir eğitimimiz yok. Hem siyasi hem askeri alanda savaş sayesinde kendimizi geliştirdik. Bir kadın ideolojik/ siyasi anlamda bir şey kazanmamışsa savaşta da zorlanır. Burada yerelden kadınlar, sistemin güvenmediği kadın eline silah alamaz dediği sisteme başkaldırdı. Sistem de gördü; tüm kadınlar bu savaşta yer aldı, düşmana karşı savaştı. Birçok arkadaşımız şehit düştü ama bu bizim vazgeçmemize neden olmadı. Erkek egemen zihniyete karşı, çetelere karşı savaşmaya devam ettik.

— Suriye’de kadınları hedefleyen TV programları var, gün boyu kendi kültürleri dışında bir kültür bombardımanına maruz kalıyor. Sonuç olarak asimilasyon gerçekleşiyor ve kadınlarda doğal olarak bir özenti olabiliyor. YPJ, savaşçılarında bu konularda nasıl gözlemler yapıyor?

— Kürdistan tarihine baktığımız zaman hep yakınımızda olan bütün kültürlere özentilik oldu. Bugün Kürtlerde oluşan bu özentilik Kürt dilinin ve Kürt kültürünün sürekli aşağılanmasıyla bağlantılıdır. Yıllardır kulağına birleri bunu fısıldamaya çalışır. “Sen yoksun kültürün, tarihin geçmişin yok” diye aşağılanan, kendi gerçekliğinden uzak tutulmaya çalışılan; kendi özünden, toplumsal ve tarihsel gerçekliğinden uzaklaştırılmaya çalışılan bir toplum var. Kürtler bu psikolojiyle yaşadığı, sömürüldüğü için güçlü olmak adına belki de özendikleri kültürlerden biri olmak lazım diye düşünebiliyor.

TV’yle savaş özel savaşın alanıdır. Bir dizini dahi, yayınlanırken toplumu kendi özünden çıkarma gibi etkisi oluyor. Kadınlarda da erkeklerde de bu özentiliğini görebiliyoruz. Ama savaşçılar o kadar çok kendi gerçekliğinden uzaklaştırılmış ki, bunu bir şekilde eğitim yoluyla kırmaya çalışıyoruz.

Biz milliyetçi duygularla eğitmiyoruz. Türk halkının da Arap halkının dili vardır ama bizim de vardır. Eğiterek Kürt tarihini ve dilinin öğreterek aşmaya çalışıyoruz.

— Burada biraz da YPJ’nin rolü üzerine durmak istiyoruz. YPJ’nin direnişi çok ses getirdi. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Bu nasıl başarıldı?

— Bu soruyu savaş alanındaki tesiri ve toplumsal anlamdaki tesiri olarak iki yönlü ele almak gerekir. Demokratik, eşit ve ahlaki-politik bir toplumun inşasında kadının öncü bir rolü var. Çünkü toplumsallığın yaratıcısı kadındır. Toplumun ana kurucu unsurudur. Kadının doğurganlığının ve yurtseverliğinin rolü toplumda çokça olmuştur. Kobanê özgülünde düşündüğümüzde feodalizmin etkisinin çok olduğunu söyleyebiliriz. YPJ’yi burada kurduğumuz ilk zamanlar çok sıkıntı yaşadık. Ama kurulduktan sonra da kadınların en çok katıldığı kent, Kobanê oldu. İrade olabileceğini gördü Kobanê kadını.

— Nasıl zorluklar yaşadınız? Biraz açabilir misiniz?

— Aileler zorluk çıkardı. Bu bölgede hala feodalizmin tesiri olduğunu söyledik. Mesela Kobanê’de hala kadın için “eksik” kavramı kullanılıyordu. Bu da bu toplumun kadın üzerindeki baskısının bir tezahürü. Kadını hala çocuk yapma aracı ve evin işlerini gören basit bir insan olarak görme anlayışı var. Ama Önder Apo’nun dediği “Düşmenin en çok gerçekleştiği yerde en büyük çıkışlar gerçekleşir” sözü burada bir kez daha ispatlandı. Mesela küçük yaşta evlendirme, beşik kertmeliği, yaşça büyük erkeklerle evlendirme bunların hepsi var. Bazı savaşçılarımın hikâyelerini dinlediğimde çok şaşırıyorum. 21. yüzyılda hala kadınların okuma-yazma oranı çok düşük. Fakat Rojava Devrimi başladığında en çok kadın katılımı burada oldu. Bunun etkisi de çok oldu. Birçok arkadaşımız IŞİD’in eline düşmemek için bombalarını bedenlerinde patlattı. Bu sözünü ettiklerim 3–4 aylık savaşçılar. IŞİD karşısında savaşmanın herhangi bir güç karşısında savaşmak olmadığını biliyor. Çünkü IŞİD’in zihniyeti kölelik döneminin zihniyetidir. Kadını insan olarak görme yok bir kere. Hatta kadınlar tarafından öldürüldüklerinde cennete gitmeyeceklerine inanıyorlar. Mesela geçen seneki çatışmalarda bazı arkadaşlarımız fazla kayıp vermeyelim diye öndeki mevzilerde kalmayalım şeklinde bir öneri sunmuşlardı. Ama kadınlar olarak gidip ön cepheleri tuttuk. Erkek arkadaşlar gururlarına yediremeyip gelip mevzilere girdiler. Yani diyebilirim ki; kadınların bastırılmışlığı burada çok fedai bir ruh çıkardı ortaya. Savaşçı bir kadın profili çıkıyor ortaya. Düşmanla savaşmada bir sorunumuz yok. Tek sorun bazen çok fazla gözü kara düşmanın üzerine gitmemiz. Örneğin; Kendalê savaşında 3–4 aylık olan bir arkadaşımız yerler çamurlu olduğu için ayakkabılarını çıkararak hücum ediyor. Bu yazılmamış bir destan. Son kelebeğin ateşe doğru gitmesi gibi bir şey. Çünkü bir defa özgürlüğün tadını almışlar. Yani YPJ’de kadınlar özgürlüğün tadını aldı. Nasıl özgürleşeceğini biliyor. Bu ruh çevresini de çok fazla etkiliyor. Örneğin çoğu kimse “niye kadınlar gidiyor da biz gitmiyoruz” diyor.

 

Şengal’de YPJ örgütlenmiş olsaydı, kadınlar tecavüze uğramazdı

— Şengal’de kadınların yaşadıklarını biliyoruz. Siz oraya savunmak için gittiğinizde, kadınların size yaklaşımı nasıldı, gözlemleriniz neler?

— Bugün Şengal’in yaşadığını bizler de yaşayabilirdik.  Bugün Şengal’de kadın örgütü olsaydı, 1500 kadın kaçırılmazdı, getirip pazarlarda satılmazlardı. İslamiyet döneminde kadınları cariye olarak kullanmışlardı. IŞİD’in kadınlara yapmak istedikleri, dayattığı bakış açısı bu düzlemdedir. Şengal’de kadınlar, bu zihniyetten dolayı öldürüldü, tecavüze uğradı. YPJ olarak Şengal’e müdahale edildi ama geç kalındı.

YPJ’nin daha güçlü bir yapı olabilmek için sürekli kendini yenileme, ileriki süreçte bütün kadınları nasıl kapsayacağına diye düşünceleri de vardır. Sistemde olması gereken tüm birimlere göre hazırlanıyoruz. YPJ aktif olarak her yerde yer alacaktır.

Biz beş bin yıllık erkek egemen zihniyetten, ailenin kurusallaşmasından bahsediyoruz. Kadınlar üzerinde ne kadar etkili olduğu görebiliyoruz, burada da o yaklaşımlar var. Cepheden inmeyen savaşan kadına güven duyulabilir ama bir yandan da kadını tam olarak güç görmeyen zihniyette, baskı oluşturan sorunlar da var; YPJ bunlarla da savaşıyor. Amacımız; sadece kadınlar için savaş değil, asıl/temel sorunlarını da çözmektir. Burada çalışan bütün kadınlara silah eğitimi, kendini koruma eğitimleri veriyoruz. Bir çocuk annesi de buraya gelip eğitim almak istiyor; çünkü artık Kürt kadını savunmasız, bütün saldırılara açık olduğunun bilincinde. Savunmanın, bilincin olduğu yerde saldırılar olamaz; o yüzden bütün kadınlar silah eğitimine su ve emek gibi ihtiyaç duyuyor.

— YPJ’nin sömürüye maruz kalan kadınlara söylemek istediği bir şey var mı?

— Toplum savunmasız kaldığı yerde müdahaleye açık kaldı ve müdahale edildi. Toplum için ilk yaşam kültürü oluşturan kadınlar saldırıya maruz kaldığında doğada, insanlıkta, tarihte saldırılara maruz kaldı. Biz bunu böyle yorumluyoruz. Erkek egemen zihniyetin kadın karşısında verdiği savaş kadın köleleştikten sonra toplum köleleşti.

Savunmaz kadın her zaman bütün saldırılara maruz kalacaktır. Biz bütün kadınlara demiyoruz “Hepiniz gelin elinize silah alın” diye. Keşke bütün kadınlar o bilinçte olsa da silahlansa, kendi hakkını koruyabilse. Ama bilinçlendirme illa silahla olacak bir şey değildir, bilinçlenmeleri de yeterlidir.

Bütün kadınlara sesleniyoruz bütün kadınlar örgütlenmeleri kendi örgütünü oluşturabilmeli. Kendi özünü, gücünü savunabilmeleri için kadınların örgütlenmeleri gerekiyor. Kadının kadından başka dostu yoktur. Biz silahı öldürmek için almıyoruz, kendi savunmamızı kendimizi toplumumuzu savunmak için alıyoruz.

 

“Amacımız, kadınların kendilerini savunmak için savaşmayı öğrenmesidir”

— Rojava’da ki devrimin mimarı kadın savaşçılarıdır. Bir kadın savaşçı olarak düşmana doğru giderken neler hissediyorsunuz, bunları biraz kelimelere dökebilir misin?

Faraşîn Gabar: Yoldaşlarımızın şahadetlerinden düşmana karşı duyduğumuz kin ve öfke daha da güç veriyor içimize… Düşmanı hangi tarz ve taktiklerle yeneceğimizin çalışmalarını yapıyoruz. Çoğunlukla gerilla taktiklerini kullanarak savaşıyoruz.

Zafere ulaşmanın en güçlü nedeni yoldaşlık bağlarıdır. Onurluca gittiğin bir yolda hiç tereddüt etmiyorsun çünkü şahadete ulaşırsan arkanda sağlam bir halk ve yoldaşların var. Bir şehit yoldaşımızın kanını asla yerde bırakmayacağız sözünü vererek ilerliyoruz. Rojava’da kadın öncülüğünün her alanda yeri var.

— Rojava’da bir kadın olarak nasıl bir etkin rol aldın? Neler yaşadın?

Ben nasıl durabilirim diye sordum kendime. Bir kadın olarak benim de bu devrimde yer almam gerekiyordu.

Amaç ediniyorsun savaşmayı, bir duruş olarak etrafındakileri etkileme durumunda oluyorsun. Her şey sadece savaş alanlarında yaşanıp bitmiyor, bir kadın olarak yaşam içerisinde öncü olabilmek ve yön verebilmek de çok önemli.

— YPJ hakkında bilgi vere bilir misin? Ne zaman ve nasıl kuruldu?

YPJ kadın savunma birlikleri olarak adlandırılıyor. Devrimin ilk zamanlarında her şey gizliydi kadınların yer aldığı bilinmiyordu. Sonra YPJ birlikleri ilan edildi. YPJ sadece “git gel, yerine otur” anlayışıyla hareket eden bir askeri yapılanma değil, kadınların bulunduğu mevzilerde kendini savunma gücüdür. İrade, güç ve özgüven… Bizi bir nevi tek başımıza ayakta tutan bunlardır. Bu eğitimlerle kadınlar burada değişime uğruyorlar ve devrimci oluyorlar.

— YPJ’ de eğitim nasıl oluyor? Çok katılım oluyor bu katılımları nasıl düzenliyorsunuz? Yerelden katılan kadınlarla olumlu/olumsuz ne gibi durumlarla karşılaşıyorsunuz? Suriye’de kadının bağları sistemle ve aile ile çok güçlü, nasıl bir çözüm yolu buluyorsunuz?

— Her bir alanımız eyalet olarak sistemlendirildi. Cizîre Kantonu’nda 4 eyalet var ve bu eyaletlerde alanlar var. Bu alanlara katılan YPJ üyelerine yeni savaşçı eğitim devrelerimiz var ve ayda bir bu eğitim devrelerini tamamlıyorlar ve taburlara geçiyorlar. YPJ merkezleri var, bu merkezleri ailelerin ziyaretleri ve katılım çalışmaları için kullanıyoruz. Tabur sistemlerinde ise askeri, ideolojik eğitim görüyorlar.

Rojava’da ki YPJ üyelerimizde katılım konuları irade istiyor. Sistem içerisinde oldukları için aileden ve sistemden kopamama gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Meseleyi çözebilmek için bu eğitimler yetmediği zaman daha farklı alanlarda akademi eğitimleri oluyor. Aile ve sistemi tahlil etmeleri için de eğitim çalışmaları oluyor.

Devrime ilerledikçe birçok aile çocuklarını devrimde yer alsınlar diye partiye veriyor. Kimse kendisi için yok bir halkı savunuyoruz. Bugün Rojava yarın başka bir yer olabilir. Bunun için her türlü hazırlık içinde olmamız gerekir. Biz sadece Rojava’da sınırlı değiliz.

— Zulme uğrayan tüm diğer kadınlara bir mesaj verecek olursanız, neler söylemek isterdiniz?

— Her şey savaşmak değil gerçekten ama her bir kadına diyebileceğimiz; irade, özgüven ve güçtür. Her gün haberlerde görüyoruz yüzlerce kadın katlediliyor, tecavüz ediliyor ve şiddet görüyor. Artık buna dur demeliyiz, her bir kadının bu devrime adım atmasını diliyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu