Makaleler

AKP’nin yastık altı “İşsizlik Fonu”

Ekonomideki kötü gidişat sonucu işten çıkarmalar başlayınca emekçilerin gelirinin azalması sonucu ekonomide talep düşmeye başlar. Düşen talep, fiyatları düşürür ve üreticilerin iş hacminin küçültmesine ve daha çok kişiyi işten çıkarmasına neden olur. Bu durum, talebi daha da zayıflatarak işsizliği artıran ve GSYH(Gayri Safi Yurt İçi Hasıla)’yı küçülten bir döngü halini alır.

İşsizlik sigorta fonu, işten çıkarmalar başladığı anda ekonomideki talebin hızla zayıflamasını önleyerek işsizliği daha da artıracak bir döngü halini almasını bir nebze de olsa engeller.

Mart dönemi yıl bazında İşsizlik Sigortası Fonu varlığına ilişkin veriler şu şekilde; işsizlik fon varlığı, 2013 yılında 70 milyar 351 milyon 633 bin lira, 2014 yılında 81 milyar 393 milyon 90 bin lira, 2015 yılında 93 milyar 74 milyon 90 bin lira, 2016 yılı Mart ayına kadar olan dönemdeki verilerinin ise 98 milyar 283 milyon 790 bin lira. Ancak fon bu kadar yüksekken dağıtılan harcırah sadece 13.6 milyar lira. Fon bu kadar birikmişken ödenen ücretin bu derece az olması ne anlama geliyor? Cevap çok şaşırtıcı değil, fondan biriken bu kadar para, devlet tahviline yatırılıyor. Yani devlet, cari harcama yapabilsin diye fonda biriken bu para devlet bünyesinde eritilip gidiyor. Peki devlet fonda biriken paraya neden ihtiyaç duyuyor?

Ekonominin yan geliri “Emekçinin emeği”

Bir süredir ülke gündemini meşgul eden doların yükselme durumu ve ülkedeki dolar açığının, ekonomiyi sarsma durumunda devlet belirli alternatiflere başvurmak zorunda. FETÖ operasyonlarıyla başlayan süreç ülkedeki tüm demokrat, devrimci, yurtsever kesime yöneldi. Ülkede bankalara el koyma, patronları tutuklayıp sermayelerini kamulaştırma politikaları ülke ekonomisini kurtarmaya yönelikti. Ancak bu yeterli olmadı ve AKP hükümeti bir türlü düzeltemediği ekonomiyi düzeltmek için başka yöntemlere başvurdu.

AKP hükümetinin dış politikasıyla birlikte ülkenin yatırım yapılamayacak hale gelmesi yabancı yatırımcıların da sermaye ihracını çekmesiyle birlikte, ülkede dolara olan talep tavan yaptı. Ancak dolar arzı, talebi karşılamayınca dolar ciddi bir şekilde yükseldi ve rekor fiyatlara evrildi. Hal böyle iken Merkez Bankası’nın elindeki dolar rezervi de dolar açığını bırakın karşılamayı, kendi ihtiyacı olan döviz ihtiyacını bile karşılamazken beklenen oldu ve faizleri artırdı. R. T. Erdoğan’ın merkez bankasına tepkisi aslında kitle nezdinde iyi görünmeye çalışmasından başka bir şey değil. Şu an yabancı yatırımcıların ülkeye yatırım yapmasının önünü açmaya çalışacak olan tek hamlenin faizleri yükseltip yatırımcıların iştahını kabartmak olduğunu çok iyi bilen Erdoğan sadece halkın dostu olduğu mesajı vermek için Merkez Bankası’yla bir mücadele içerisine girişmiştir.

İşsizlik Fonundan para alınamamasının sebebi de bundan ibaret. Devletin şu an ekonomiyi toparlaması için sıcak paraya ihtiyacı var, bunun için de her zaman olduğunu gibi işçi ve ezilenlere sırtını yasladı ve işsizlik fonundaki parayı kendi bünyesine tahsis ediyor. Bu tarz ekonomik buhran dönemlerinde egemenler her zaman sömürü koşullarını artırmıştır. Böylesi süreçlerde sömürü koşullarının daha da artacağı aşikardır. Böylesi süreçlerde OHAL uygulamalarının devam etmesi de “devletin bekası” için gerekli görülmektedir. Çünkü ekonominin kötü gidişatının işçi sınıfına ve tüm ezilenlere yansıması olası isyanlara evrilebilir. Olası isyanlara karşı kendini sağlama almak isteyen devlet böylesi uygulamalar devam edecektir. Açıktır ki işçilerin emeklerine daha çok göz dikeceklerdir ve buna karşı tek çözüm OHAL uygulamalarına karşı direnmektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu