GüncelMakaleler

ANALİZ | 1915-2023: Soykırım ve Tehcir

Artsakh emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin çıkarları uğruna feda edilmiştir. 100 bin Artsakhlı Ermeni, bütün dünyanın gözleri önünde “modern tehcir”e tabi tutulmuştur.

Ermeni halkı yine -bir kez daha- çok zor tarihi bir süreçten geçiyor. 20. yüzyılın başında Osmanlı Türkiye’sinde 1.5 milyon Ermeni tehcir ve soykırım ile yurtlarında yok edilirken, aradan yüzyıl geçtikten sonra bu kez 2023 yılında benzer bir durum yaşandı. 21. yüzyılında bu sefer yine Türk ve Azerbaycan devletlerinin işbirliği ile Artsakh Cumhuriyeti’nde yaşayan 120.000 Artsakh Ermenisi bütün dünyanın gözü önünde, katliam ile tehcire tabii tutuldu.

Artsakh Cumhuriyeti dokuz aydır Azerbaycan devletinin ablukası altındaydı. On binler en temel insani haklarından mahrum bırakılarak teslim alınmak istendi. Aylarca süren abluka ve ambargo sonrasında Azerbaycan, 19 Eylül’de Türk ve İsrail devletlerinin desteğiyle Artsakh Cumhuriyeti’ne saldırdı. Sivil halktan çocuklara, yaşam alanlarına kadar yapılan saldırılardan sonra ağır kayıplar oldu. Halk, korku ve paniğe sevk edilerek, binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan, tıpkı IŞİD benzeri uygulamalarla terör estirilerek, Laçin koridorundan (Berdzor) tehcire zorlandı.

21.yüzyılda yaşanılan ve bütün emperyalist devletlerinin bilgisi dahilinde gerçekleşen tehcir ve soykırım gazete ve televizyonlardan adım adım izlendi. Türk subaylarının kumandasında hareket eden Azerbaycan ordusu, IŞİD’in bütün kirli yöntemlerini kullandı. II. Karabağ savaşından sonra bu sefer Artsakh’ın tümden ele geçirilmesi için, İsrail’den alınan ağır silahlarla Azerbaycan ordusu savaşa hazırlandı.

Bir kez daha soykırım amacıyla işgal edilen topraklarda, Azeri askerlerinin üniformalarında görülen, apoletlerde Enver Paşa’nın resimlerinin olması tesadüfi değildir. İsmail Enver katilinin resminin sembol olarak seçilmesi, bir soykırım suçlusunun ruhunun canlandırılarak, yeni yeni soykırımlar yapılmak istendiğini kanıtlamaktadır.

TC devleti yeryüzünde var olduğu müddetçe hiçbir zaman bir “Ermeni yurdu ile varlığına” tahammül göstermeyeceği 100 yıllık pratikle sabittir. Çünkü TC devletinin kuruluş temeli Ermeni, Rum ve Süryani soykırımı üzerinde yükselmiştir. Türk burjuvazisi sermaye birikimini Anadolu coğrafyasında binlerce yıldır yaşayan Hristiyanların mal ve servetlerine çökerek gerçekleştirmiştir. Bu nedenle soykırım gerçekliğini şiddetle reddetmektedir.

Bununla kalmamakta inkar etmekte ve hatta soykırıma uğrattığı halkı suçlu gösterebilmektedir. TC devleti sadece geçmişte değil günümüzde de başta Kürt ulusu olmak üzere bölgesindeki halklara düşman bir devlettir. Erdoğan bütün komşularını “bir gece ansızın geliriz” diye tehdit etmektedir.

TC devletinin Kıbrıs ile başlayan işgal saldırıları, Suriye’de, Irak Kürdistanı’nda sürmektedir. Bu işgal saldırılarından çıkardığı dersleri Azerbaycan’da Aliyev diktatörlüğüne destek olarak sunmuştur. Aliyev diktatörlüğü öğretmeninden iyi öğrenmiş ve dersine çalışarak Artsakh’a saldırmıştır.

Artsakh’ta yaşanılan kuşatma senelerdir, Rojava halkına karşı da uygulanagelmektedir. Savaş uçakları, İHA-SİHA saldırılarının olmadığı gün yoktur. Suriye toprakları işgal edilerek IŞİD artığı çeteler muhafaza edilmiş, yeni yeni işgaller için hazır kıta tutulmaktadır.

Emperyalist güçler tehcire yeşil ışık yaktı!

Tarihsel bir Ermeni yurdu olan Artsakh’ta yaşayan 100 bin Ermeni zorunlu olarak Ermenistan’a sığınmak zorunda kaldı. Geride çok az Ermeni kaldı. Aradan yüzyıl sonra Ermeni halkına deyim yerindeyse “modern tehcir” dayatıldı. Dağlık Karabağ Ermenileri binlerce yıldır yaşadıkları topraklarından soykırım mı-göç mü ikilemi içinde, “modern tehcire” tabi tutuldular.

Şimdi Artsakh topraklarının üzerinde 2000 yıldan bu yana yaşayan bir uygarlığın kalıntıları, (manastırlar-kiliseler-haçkarlar) tıpkı Türkiye’de olduğu gibi- kültürel soykırım ile bütün tarihi-ekonomik ve kültürel doku tersine çevrilerektir. Ermeni ve Hıristiyan doku değişikliğe uğrayacaktır.

Nitekim 2022 savaşında Paşinyan tarafından teslim edilen ve Şuşi ile sembolleşen tarihi kilise şu anda camiye çevirmek için inşaat halindedir. Artsakh ismi “Karabağ”, başkent ise “Hankendi” olarak bundan sonra anılacaktır. Ve tüm dünyaya “Türk toprakları” diye yutturacaklardır.

Artsakh’ın işgali ve Ermenisizleştirilmesinin uluslararası güçlerin göz yummasıyla gerçekleştiği açıktır. Nitekim Artsakh işgalinden önce İstanbul’da ABD-AB ile Rusya emperyalistlerinin yaptığı ve kamuoyuna her ne kadar “Artsakh’a yardımlar nasıl ulaşılacağı”nın konuşulduğu toplantının gerçek mahiyeti, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova ile Kremlin Basın Sözcüsü Dimitri Peskov’un basına yaptığı açıklamalarında ortaya çıktı.

Kremlin Basın Sözcüsü D.Peskov’un toplantıya dair ayrıntılara girmeden; “Karabağ konusunda bazı temaslar gerçekten gerçekleşti… Tam olarak haberde anlatıldığı konusunda bazı temaslar gerçekten gerçekleşti… Tam olarak haberde anlatıldığı gibi değildi. Bu materyalde birçok yanlışlık var” açıklamasından ve yine Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü M.Zaharova’a ise “Bu toplantıda gizli hiç bir şey yok” derken gerçekte Artsakh işgalinden önce Artsakh ile ilgili bir toplantı yapıldığını itiraf etmektedir.

Türkiye ile ABD birbirleri ile stratejik müttefik olduğu gibi, Rusya ile de Ermenistan birer stratejik müttefiklerdir. 1992 yılında altı ülke tarafından imzalanan KGAÖ’ne (Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü) Ermenistan’da üyedir. Bu anlaşma ile Rusya ile askeri savunma işbirliği içindedir. Fakat iki yıldan bu yana devam eden Rusya-Ukrayna savaşından sonra birçok yaptırım ve ambargo ile karşı karşıya kalan Rusya, Türkiye-Azerbaycan üzerinden yaptırımları boşa çıkartırken, (Rus ham petrolünün Azerbaycan’da rafine edilip dünya pazarına ihraç edilmesi), kurulan bu ilişkinin gereği olarak Arshakh’ın Azerbaycan tarafından işgaline göz yumuştur.

II. Karabağ savaşından sonra Laçin Koridoru’na yerleşen Rus “barış gücü” askerleri Azerbaycan’ın Artsakh’ı ablukasına ve saldırılarına sesiz kalmış ve nihayetinde işgale yeşil ışık yakmıştır.

Artsakh’ta yaşayan 120.000 Ermeni halkının Özgürce Ayrılma Hakkı (ÖAH) haklı ve meşru bir karardır. Fakat bu karar hiçe sayılarak, gaz ve petrol uğruna bir halkın-bir uygarlığın yok edilmesine göz yumdular. Bölgesel çıkarlar için yeşil ışık yaktılar. Müzakerelerde eli zayıf olan ve hiçbir zenginliği bulunmayan Artsakh’ın, petrol-gaz zengini olan Azerbaycan’a karşı hakları ve çıkarları emperyalist efendilerin bölgesel çıkarlarına kurban edildi.

1920 yılında ilan edilen Ermenistan ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’nde, coğrafik olarak Ermenistan topraklarında bulunan Nahıçevan, yapılan referandumla % 90 ile Azerbaycan’a bağlanmasına karar verilirken bugün yine 1989’dan sonra dağılan SSCB’den sonra ÖAH kullanan Artsakh halkının iradesi, zorla-kanla bastırılması uluslararası hukukun ne kadar iki yüzlü ve çifte standart uyguladıklarını göstermektedir.

Yine Rusya’nın 2008’den bu yana işgali altında bulunan Gürcistan’ın toprak bütünlüğü içerisinde bulunan Güney Osetya-Abhazya’nın, Rusya tarafından işgal edilerek, Rusya’nın dışında kimsenin tanımadığı özerk ve bağımsız bir devlet olarak kabul ederken, Ermenilerin yaşadığı topraklarda, Artsakh’ı Azerbaycan toprak bütünlüğü içerisinde gören Rusya, kendisi ile çelişirken; çıkarları için Artsakh’ın işgal edilmesine göz yumması çifte standarttır.

N.Paşinyan, emperyalizmin kullanışlı bir aparatıdır!

Elbette, Artsakh’ın bugün işgal edilerek bir Türk yurduna çevrilecek olması, bugünün problemi değildir. 100 yıldır evrilerek günümüze çözülemeyen sorun olarak gelmiştir. Ermenistan’da Petrosyan-Koçaryan-Sarkisyan iktidarları döneminde yaşanan ekonomik ve sosyal buhranlardan sonra, 2018 yılında “Kadife Devrimi” denilen toplumsal hareket ile iktidara gelen Paşinyan, Ermeni halkının çıkarları ile bağdaşmayan, iç ve dış politikalarda köklü değişiklikler yapmış, Ermenistan’ı batı emperyalizmine yakınlaştırmaya çalışmıştır.

Rusya’nın Artsakh’ın işgaline göz yummasında Ermenistan Paşinyan iktidarının batı emperyalizmine yanaşan politikaları da etkili olmuştur.

SSCB’nin dağılmasından sonra yaşanan 30 yıllık Ermenistan Cumhuriyeti dönemi, esas olarak Rusya’ya ekonomik-siyasi ve askeri olarak bağlı yarı sömürge bir ülke olarak şekillenmiştir. Ermenistan’da Petrosyan-Koçaryan-Sarkisyan iktidarları klik farklılıklarına rağmen Rusya yanlısı olmuşlardır.

Bu dönemlerde yaşanan yolsuzluklar -yurtdışına göçler- yoksulluk-mafya örgütlenmeleri -yeni doğan Ermeni oligarklar- ekonomik bunalımlara karşı halkın muhalefetini iyi kullanan N.Paşinyan iktidara gelmiştir. N.Paşinyan, beş yıl boyunca iktidarda olmasına rağmen, vermiş olduğu sözlerden hiçbirini yerine getirememiştir. Yeni oligarklar her geçen gün çoğalmışlardır.

N.Paşinyan ise esas olarak ABD-AB yanlısı olarak diğer yöneticilerden farklı olmuştur. Beş yıl boyunca yaşanan acı deney ve tecrübeler, Paşinyan’ın iç ve dış politikalarda, ABD-AB yanında yer alarak, ABD-AB’nin Kafkaslar’daki çıkarlarına hizmet etmek ve Ermenistan’ın Rusya’dan uzaklaştırılması için çalıştığını göstermektedir. Ve bu politikanın sonuçları ise Ermenistan için çok ağır olmuştur.

İsveç-Finlandiya’nın NATO’ya dahil edilmesi müzakereleri, 2008’de Gürcistan’ın NATO’ya dahil olmak için Rusya ile yaşanılan savaş ve bugün aynı sebeplerle Ukrayna-Rusya savaşı, NATO’nun Rusya’yı kuşatma hamleleridir. Paşinyan’ın bu politikalara alet olması, Ermenistan için felaket anlamına gelecektir. ABD ile Ermenistan’da yapılan tatbikatlar, Putin’in tutuklanması için Roma Anlaşması’nın Ermenistan Meclisinde onaylanması, bu yıl yapılması planlanan KGAÖ tatbikatlarının engellenmesi, Paşinyan’ın eşi Anna Hagopyan’ın insani yardım misyonu için Kiev’e göndermesi vb. gibi politikalar Rusya tarafından da “not edilmiş”tir.

Paşinyan’ın attığı bu adımlar ABD-AB politikalarının Kafkaslar’da uygulanmasıdır. Paşinyan’ın bu politikaları uygulamak için görevlendirilmesidir. İşte bu politikalar Rusya’yı rahatsız etmiştir.

N.Paşinyan, batı ile yakınlaşmak uğruna Artsakh için “Azerbaycan toprak bütünlüğünün bir parçasıdır” diyerek kendi geçmişini ve tarihini de inkar etmiş ve bu açıklamasıyla Artsakh halkının güvenliğini Türk-Azeri çetelerine emanet etmiştir.

Paşinyan’ın batı emperyalizmine yanaşma çabası beraberinde Artsakh’ın işgaline seyirci kalınmasını getirmesinin yanında batı emperyalizmi de petrol ve doğalgaz uğruna Artsakh’ın işgaline ses çıkarmamışlar, birkaç kınama açıklamasından öte bir tavır geliştirmemişlerdir.

N.Paşinyan’ın, Azerbaycan ile “barış” çabaları, Türkiye ile “normalleşme” görüşmeleri, AB ile “Ermenistan’ın güvenliği ve toprak bütünlüğü için Artsakh’ın teslim edilmesi” müzakereleri Artsakh’ın teslim edilmesi ile sonuçlanmıştır. Devamında Nahıçevan ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayan Zangezur Koridoru’nun teslim edilmesi Paşinyan’ın görevleri arasındadır.

Bütün Türki devletlerini birbirine bağlayan “Turan Yolu Projesi”, Türkiye ile Azerbaycan’ın Iğdır’da -Artsakh’ın işgalinden hemen sonra 25 Eylül’de görüşmeleri-, Zangezur Koridoru’nu “Zorla açarsın yoksa orayı da işgal ederiz” anlamına gelmektedir.

Artsakh emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin çıkarları uğruna feda edilmiştir. 100 bin Artsakhlı Ermeni, bütün dünyanın gözleri önünde “modern tehcir”e tabi tutulmuştur. Bu gerçekte gösteriyor ki ezilen ulus ve hakların kendi öz güçlerine dayanmaktan başka yolları yoktur. Çok güçlü, yenilmez gibi görünen emperyalistlerin ve uşaklarının oluşturduğu orduların, örgütlü ve silahlı halkın karşısında, nasıl hezimete uğrayacağını, Filistin halkının İsrail ordusunu hezimete uğrattığı son isyanla görülmüştür.

Filistin halkının başkaldırısı ve direnişi Kürt ve Ermeni halkına örnek olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu