DünyaGüncelMakaleler

ANALİZ | Ç“K”P’nin 20. Kongresi Üzerine…

Çin emperyalizmi, belli ki ABD emperyalizmi ile yalnızca Tayvan'ın değil bütün Asya-Pasifik bölgesinin kontrolü üzerine bir çatışmaya girmeye hazırlanıyor.

Çin’de Mao Zedung önderliğindeki Çin Komünist Partisi (ÇKP), Çin gericiliğine, Komintag yönetimine karşı zafer kazanarak Demokratik Halk Devrimi’ni gerçekleştirdi. ÇKP, tüm dünyaya Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan ettiğinde takvimler Ekim 1949’u gösteriyordu. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından ÇKP, ülkede sosyalizmin gerçekleştirilmesi doğrultusunda çalışmalarını yoğunlaştırdı.

Tarihler 1966’yı gösterdiğinde Çin’de devlet ve parti (ÇKP) içerisinde palazlanan ve bazı mevkileri ele geçiren yeni burjuvaziye karşı Başkan Mao, Kültür Devriminin ateşini yaktı. Başkan Mao’nun “Revizyonist karargahları bombalayın” çağrısına önce gençlik ardından Kızıl Muhafızlar ve Çin halkı yanıt vererek ayağa kalktı. ÇKP önderliğindeki bu Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) sadece Çin’de değil tüm dünyada yankısını buldu.

Diyebiliriz ki, Çin’de gerçekleşen bu devrimci mücadele, tüm dünyayı etkisi altına aldı.

“Demokrasi” ile yönetildiklerini ilan edilen Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Asya ve Latin Amerika’da da kitleler özgürlük ve demokrasi istemiyle ayaklandılar. Fransa’da üniversite öğrencileri Sorbon Üniversitesi’nde boykot ve işgaller gerçekleştirdi, ardından işçi sınıfı ayaklanarak grevler, fabrika işgalleri gerçekleştirdi. Fransa tarihindeki en büyük işçi eylemleri gerçekleşti. Milyonlarca işçi grev yaptı. Bu eylemler nedeniyle Fransa cumhurbaşkanı sarayından kaçarak bir askeri birliğe sığınmak zorunda kaldı.

Fransa’da başlayan öğrenci ve işçi eylemlilikleri tüm Avrupa’yı sardı. Türkiye işçi sınıfı ve öğrenci gençliği de Çin’de gerçekleşen BPKD’nin etkisiyle okullarda boykot ve işgaller gerçekleştirdi. İşçiler, grev ve fabrika işgalleriyle patronlara meydan okudu. İşçi sınıfı, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’yle tarihteki yerlerini aldı. 15-16 Haziran’da özellikle Marmara’daki tüm fabrikalar boşaltılarak işçiler İstanbul’a doğru yürüyüşe geçtiler. Hakim sınıflar, sıkıyönetim ilan ederek ancak önüne geçebildiler.

Başkan Mao önderliğinde ÇKP, bir kez daha dünya işçi sınıfı ve ezilen halklara örnek oldu ve moral verdi.

Başkan Mao’nun ÇKP’sinden Xi’nin Ç“K”P’sine

Çin’de Demokratik Halk Devrimi’ni gerçekleştiren ve ardından da “sosyalizmde geriye dönüş tehlikesi”ne karşı ilk kez proletarya diktatörlüğü altında devrimi sürdürme teorisi ve pratiğinin ürünü olan BPKD’yi gerçekleştirerek kendi ülkesinde ve dünyada özgürlük ve demokrasi fırtınasını estiren Çin “Komünist” Partisi (ÇKP) 16-22 Ekim 2022’de 20. Kongresini gerçekleştirdi.

Ekim 1949’da Çin’de Demokratik Halk Devrimi’nin, 1966’da Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin gerçekleşmesine önderlik eden ÇKP ile bugün 20. Kongresi’ni gerçekleştiren Ç“K”P aynı değildir.

Başkan Mao’nun önderlik ettiği ÇKP ile bugünün Ç“K”P’si bambaşka iki partidir. Sadece isimleri benzerdir. Günümüz Ç“K”P’sindeki komünist ifadesi sahtedir. Günümüz Ç“K”P’si söylemde “Çin’e özgü sosyalizm” adı altında, kapitalizmi uygulamaktadır. Günümüz Ç“K”P’si önderliğinde Çin devleti sosyal emperyalist bir güce dönüşmüştür.

Mao Zedung yoldaşın ölümünden sonra ÇKP’nin yönetimini bir darbe ile ele geçiren Deng Sioping revizyonist kliği Çin’de kapitalist restorasyonun önünü açmış ve süreç içinde Çin kapitalist bir ülkeye dönüşmüştür. Bugün açısından Çin, emperyalist bir güce dönüşmüş durumdadır. Dünya pazarlarının ele geçirilmesi yarışında da başta ABD olmak üzere diğer emperyalistlerle mücadele halindedir.

Mao önderliğindeki ÇKP, dünyadaki mazlum ulusların özgürlük mücadelelerine karşılıksız yardımlar yaparak bağımsızlıklarına kavuşmalarına katkı sunmuştu. Örnek olarak Afrika ülkelerinden Cezayir, Gine, Zambiya, Angola, Mozambik verebiliriz. Kapitalizmde demirleyen bugünün Ç“K”P’si de ABD, Rusya ve AB emperyalistleriyle Afrika’nın zengin pazarlarını kendi denetimlerine almak için yarışıyor.

Çin emperyalizmi “Bir yol, Bir Kuşak” veya “Kuşak ve Yol” olarak adlandırdıkları projeyle Asya’dan başlayıp Afrika’yı da kapsayan ülkeleri denetime almak, sömürmek için yarışmaktadır.

 

  1. Kongre: Emperyalist dalaşta daha saldırgan bir Çin!

16-22 Ekim tarihleri arasında 20. Kongresi’ni gerçekleştiren Ç“K”P böyle bir partidir. Bu kongrede Ç“K”P’yi ve Çin’i 5 yıl boyunca yönetecek kadro belirlendi. Xi Jinping, ikinci döneminin sonuna geldiğinde üçüncü kez göreve gelmek için, parti içerisindeki siyasi gücünü de kullanarak bir anayasa değişikliğine gitmiş ve cumhurbaşkanı için iki dönem kuralını kaldırtmıştı. Devlet başkanlarının görevlerini iki dönemle sınırlayan anayasal düzenlemenin kaldırılması ile üçüncü dönem seçilmesinin önü açılan Xi Jinping, Ç“K”P Genel Sekreteri ve Cumhurbaşkanı olması, kongrede seçilmesi kesinleşmiş oluyordu.

Kongre öncesi ülkede uygulanan ”Sıfır Kovid” politikası sonucu Şanghay karantinası tam tersi bir sonuç vererek işsizliği ve iflasları artırdı. Kentli orta sınıfın yönetime desteğini azalttı. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta Çin esas olarak tarafsız kalmayı başardı. Çin’in bu tavrına rağmen ABD bu savaşı bahane ederek Çin’e karşı tavrını sertleştirdi. Tam bu dönemde ABD Temsilciler Meclisi başkanı Pelosi’nin Tayvan ziyareti ile ilgili gelişmeleri Tayvan’a yönelik bir askeri gözdağı ile geçiştirdi.

Çin’de büyük oranda halkın ifade özgürlüğü denetim altına alınmış bir durumda, sosyal medya dahi denetleniyor. Kongre öncesi yaşanan ve yönetimi ciddi anlamda sıkıntıya sokan bir olay ise Pekin’de meydana geldi. Pekin’in teknoloji ve üniversite bölgesinde trafiğin en yoğun olduğu bir zaman diliminde ”Kovid testi değil, yemek istiyoruz. Kısıtlama değil, özgürlük istiyoruz. Lider değil, oy istiyoruz. Köle olmayarak, vatandaş olabiliriz” yazılı bir pankart açılması gündem oldu. Gerçi trafikte açılan bu pankart kolluk güçlerinin maharetiyle kısa bir sürede kaldırıldı.

Ama pankartta yazılanlar geniş bir kesim tarafından kabul görüp, yaygınlaşmasına olanak sağladı denilebilir.

Kongrede yaşanan gündemlerden biri de başbakanın kim olacağıyla ilgiliydi. Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in kendi adayının dışında iki aday daha vardı ama bu adayların Kongre sırasında elenmesinin sonrasında cumhurbaşkanının adayı olan Li Qiang’ın seçilmesiyle Cumhurbaşkanı Xi Jinping parti içerisindeki gücünü pekiştirmiş oldu.

Ç“K”P’nin 5 yılda bir toplanan parti kongrelerinde, partinin politbüro merkez komitesini ve politbüro üyelerini parti içerisinden seçen bir toplantı olmaktadır. Bu toplantıda oluşturulan parti kabinesi ekibi, daha sonra hem parti içerisindeki çalışma gruplarını hem de ilerleyen süreçlerde hükümeti de belirlemektedir.

Daha önceki kongrelerden farklı olarak bu seferki açılış konuşmasında “vatan ve güvenlik” konuları ön plana çıktı. Daha önceki kongrelerde genellikle ekonomi, refah, reform ve kavramlar ön plana çıkardı. Xi, Çin’e ve partiye tehditlere odaklanarak güvenlik konularına konuşmasında sıkça yer verdi. Xi, Çin’in sağlıktan ekonomiye ve dış politikaya kadar pek çok alanda tehditlerle, tehlikelerle karşı karşıya olduğunu belirterek, ülkeyi kendisinin güvende tutacağına vurgu yaptı.

Xi Jinping, konuşmasında Çin’in Tayvan’ı kendisine bağlama hamlelerini devam ettireceği ve askeri güçlenme projelerinin hayata geçirileceği, diğer taraftan da teknolojik olarak kendisine yeten bir Çin inşa edeceklerini vurgulaması kongrede öne çıkan mesajlar olmasının yanında sıra ABD’nin Çin’e karşı manevralarına yanıt verileceğini göstermesi açısından önemliydi.

Diğer taraftan ”sosyalist” uygulamalara devam edeceklerini söyleyen Jinping aynı zamanda hem iç hem de dünya çapında ticarete önem vereceklerini söylemesi, ticari ilişkilerin geliştirirken kimi sosyal devlet uygulamalarıyla Çin işçi sınıfı ve emekçilerine bir miktar sus payı verileceği anlamına geliyor.

Kongrede Xi Jinping’in yaptığı konuşmalarda geleneksel kalkınma yerini güvenliğin aldığı görülmektedir. Güvenlik konusunda sadece askeri güvenlik olarak kastedilmemektedir. Aynı zamanda ekonomik ve sosyal politikaların kalkınma değil güvenlik meselesi olarak tanımlanması Xi’nin yeni dönemde Çin’in daha korumacı ve aynı zamanda emperyalistler arasındaki pazar dalaşında daha fazla öne çıkacak politikalar izleyeceği anlamına gelmektedir.

Kongre raporlarının içeriğinde de öne çıkanlar arasında ”sıfır Kovid” politikalarının devam edecek olması, bileşim sektörü ve yeşil politikalara verilen önem yer almaktaydı. Nüfusun yaşlanması ve yoksullukla mücadele gibi sosyal politikalar ve teknoloji odaklı eğitim politikaları, emlak sektörünün ve yerel yönetimlerin kontrol altına alınması gibi politikaların önümüzdeki süreçte gündemde olacağı anlaşılmaktadır.

Dış ilişkilerde ise ABD ile ilişkilerde teknoloji sektörünü korumaya alma ve Tayvan’ın anakaraya katılması konusunda bir kararlılık gösterileceği anlaşılmaktadır.

Çin’in en önemli hedeflerinden birisi de Tayvan’ı Çin’e katmak. Çin emperyalizmi, belli ki ABD emperyalizmi ile yalnızca Tayvan’ın değil bütün Asya-Pasifik bölgesinin kontrolü üzerine bir çatışmaya girmeye hazırlanıyor. Gelecekte oluşacak dünya düzeni de bu çatışmanın sonuçlarına bağlıdır. ABD de Çin’in yükselişini yavaşlatmak için her yerde fırsat kolluyor.

Aralarındaki çelişkiler, rekabet şimdiye kadar siyaset, ekonomi ve teknolojiyle sınırlı kaldı ama çatışma önümüzdeki süreçte askeri alana sıçrayabilir. Zaten Xi Jinping’in kongrede yaptığı konuşmada sıkça ülkenin güvenliğini vurgulamasının nedeni bu olsa gerektir.

Nitekim Rusya emperyalizminin lideri V.Putin’in “önümüzde 2. Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana en tehlikeli 10 yıl var derken (28 Ekim), emperyalist güçler arasındaki rekabet ve çıkar dalaşının ulaştığı aşamayı ve çelişkilerin keskinleşmesini kastetmektedir. Ç“K”P 20. Kongresiyle önümüzdeki yıllar için daha saldırgan, daha agresif bir politika izleyeceğini kararlaştırmış durumdadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu