H. Merkezi: Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 45’inci yıl dönümü vesilesiyle Kolombiya Maoist örgütlenmesi bir açıklama yayımladı. Yayımlanan açıklamada, ”İbrahim Kaypakkaya, hem yaşamı sırasında hem de ölümünden sonra her zaman, devrimin her tür düşmanının hedefi olmuştur“ denildi.
“Kaypakkaya zamanın büyük komünist liderinden”
Gerici Türk devleti tarafından katledilişinin 45. yılında İbrahim Kaypakkaya’nın teorik ve politik olarak Türkiye Komünist Partisi/MarksistLeninist(TKP/ML) kuruluşunda Türkiye’de Kruşçev revizyonizme karşı mücadelede, öncü lider olduğu belirtilen açıklamada, “Türk rejiminin zindanlarında hapsedildi, işkence gördü ve 18 Mayıs 1973’de katledildi. Gerçek bir Komünist Parti’nin inşası mücadelesinde, bugün devam eden Halk Savaşı’nın başlangıcına yönelik mücadelesinde ve revizyonizme karşı mücadelede yer alarak, zamanın büyük komünist liderlerinden biri oldu” denildi.
“Gerici Türk rejimi tarafından gözaltında tutulduğu sırada yoldaş İbrahim Kaypakkaya, korkakça katletti. Öldüğünde yoldaş Kaypakkaya sadece 24 yaşındaydı; yine de, Türkiye’de devrimci hareketinin gelişimine büyük katkılarda bulunmuştur” denilen açıklamada, ölümü ile Türkiye proletaryasını, çalışkan ve teoride olduğu kadar pratikte de önemli katkıları olan bir öğretmenden mahrum bırakıldığı söylendi. Kaypakkaya’nın enternasyonal komünist hareket açısından da büyük bir kayıp olduğu ifade edilen açıklamada, “Proleter çizgi içinde bulunan İbrahim Kaypakkaya’nın, proleter çizgisinin gücü ölümünden sonra, bugün de gerek Türkiye Devrimci Komünistleri gerekse birçok ülkede, anısı yaşatılmakta ve onun öğretilerinden öğrenilmeye devam edilmektedir” denildi.
“Türkiye’de halk savaşını başlatmaya yönelik ilk ciddi girişimleri yaptı”
İbrahim Kaypakkaya’nın Türkiye’de devrime olan katkısının savunulması meselesinin sadece tarihsel ya da akademik çıkarlarla değil, proleter devrimin ilerlemesi için hayati önem taşıyan konularla yakından ilgili olduğuna dikkat çekilen açıklama şu şekilde devam ediyor; “İbrahim Kaypakkaya’nın kısa ama son derece yoğun yaşamı, 1960’larda devrimci Marksizm ile karşı-devrimci revizyonizmin dünya ölçeğinde gerçekleşen, dünya çapındaki mücadelesine bütünüyle bağlıydı. Yoldaş Mao Zedung’un başlattığı Kültür Devriminden ilham alarak, dünya çapındaki devrimciler, ideolojik, politik ve örgütsel cephelerde revizyonizme karşı öfkeli bir mücadele başlattı. Bu durum, uzun zamandır devrim iddiasını terk etmiş, yaşlı revizyonist partilerle bir kopuşa ve Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesine [bugünkü haliyle Marksizm-Leninizm-Maoizm] dayanan devrimci partilerin kurulmasına yol açmıştır.”
Türkiye’de bu süreci tüm aşamalarında yönetenin, İbrahim Kaypakkaya olduğu belirtilen açıklamada, Kaypakkaya’nın cephede revizyonizme karşı bir dizi açık ve yıkıcı eleştirilerinin olduğunu ve dahası bu politik çizgiyi hayata geçirmede -Türkiye tarihinde- hakiki bir halk savaşını başlatmaya yönelik ilk ciddi girişimleri yaptığı ifade edildi.
“Türkiye’deki devrimin ilerlemesi Kaypakkaya hattının savunmasıyla doğrudan bağlantılı”
İbrahim Kaypakkaya’nın Türkiye’de, Mao Zedung hattının en eksiksiz savunucusu olduğu kaydedilen açıklamada, hızlı bir şekilde Mao Zedung tarafından gerçekleştirilen Büyük Proleter Kültür Devrimin, dünyadaki tarihsel önemini ve Marksizm-Leninizm biliminin gelişimini anladığı dile getirildi.
“Bütün bu nedenlerden dolayı İbrahim Kaypakkaya, hem yaşamı sırasında hem de ölümünden sonra her zaman, devrimin her tür düşmanının hedefi olmuştur. Devrimin gelişmesine karşı çıkanların mutlaka İbrahim Kaypakkaya’ya açıkça ya da dolaylı olarak saldırmaları gerekiyordu” diye ifade edilen açıklama şöyle devam ediyor; “Öte yandan, Türkiye’deki devrimin daha da ilerlemesi İbrahim Kaypakkaya’nın hattının savunmasıyla doğrudan bağlantılı olduğunu kanıtladı. Çünkü yoldaş Kaypakkaya’nın yüksek prestiji karşısında, kendilerini ikiyüzlülük ile “Bolşevik” ilan edenler ve diğer dönekler İbrahim Kaypakkaya çizgisine karşı tam bir saldırıya geçtiler. Bu “Bolşevik”lerin mevcut acınası durumu o hattın içeriğiyle ilgili açık bir göstergedir.”
“Kaypakkaya ve izinden gelenler Türkiye proleter devrimi yolunu aydınlatmaya devam edecek!”
Revizyonizm ile ilk kopuş deneyimlerinin ve silahlı mücadelenin başlangıcında hata ve zayıflıklar olduğu gibi yeni ve doğru şeylerin de gerçekleştiğine dikkat çekilen açıklamada, Devrimci Enternasyonalist Hareketin Bildirgesi’nde belirtildiği üzere, 60’larda ve 70’lerin başında Çin’deki Kültür Devrimi’nin etkisi ile dünyanın devrimci yükselişinin bir parçası olarak birçok ülkenin Marksist-Leninist güçleri, kitleleri silahlı mücadeleye kattığını söyledi.
Bazı ülkelerde, Marksist-Leninist güçlerin devrimin bayrağı etrafında nüfusunu hatırı sayılır bir orana ulaştırdığını ve Marksist-Leninist parti ve vahşi karşı devrimci baskıya rağmen kitlelerin silahlı kuvvetlerini ellerinde tuttuklarını dile getirdi. Emperyalistler ve revizyonist olanlardan yararlanmak istemenin şaşırtıcı olmadığına dikkat ekilen açıklama, “Yeni Marksist-Leninist partiler kurmak ve silahlı mücadeleye atılmak için bu erken girişimler bazı ilkellik ve ideolojik ve politik zayıflıklara sahiplerdi, kaçınılmaz hatalar ve zayıflıklar ‘ultra solcuların’ ya da daha kötüsü devrimcileri kınamak için bahane edildi. Ancak genel olarak bu tecrübeler, hareketin ilerlemesi için zemin hazırladı, dolayısıyla Marksist-Leninist mirasın önemli bir parçası olarak savunulmalıdırlar. Bu tutum ve yaklaşım İbrahim Kaypakkaya yoldaşın büyük katkılarını değerlendirmek için tek doğrudur. Yoldaş Kaypakkaya ve izinden gelenler Türkiye proleter devrimi yolunu aydınlatmaya devam edecek!” sözleriyle sonlanıyor.
