Güncel

Çıraklıktan Ustalığa: Ankara’dan dağlara uzanan gerilla Ethem

Rojava/Hasret Kaya: Ethem Karker, Karadenizli bir HPG gerillası. Onunla bir kampta karşılaştık. Samimi bir tanışmanın ardından ismini nereden aldığını sordum. O da ismini, ismiyle birlikte hikayesini anlattı.

Rojava/Hasret Kaya: Ethem Karker, Karadenizli bir HPG gerillası. Onunla bir kampta karşılaştık. Samimi bir tanışmanın ardından ismini nereden aldığını sordum. O da ismini, ismiyle birlikte hikayesini anlattı. Heval Ethem, ustasını anlatırken öyle heyecanlı, bazen sesi titriyor. Beni en çok şaşırtan ona Ethem’in hastane sürecini sorduğumda, bana “Ne hastanesi, ne yaralanması, ne ölümü” dedi. Bir anlık şaşkınlığımın ardından gülümseyerek “Ustam ölmedi ki, bak Ethem burada yaşıyor işte” dedi.

Ailesinin geçimini sağlamak için gittiği Ankara’da Ostim’de Gezi İsyanı şehidi Ethem Sarısülük’ün “çırağı” olmuştu. Emeğini bilinçle buluşturmasını sağlayan ustasının ismini alan Ethem Karker bu kez silahlı mücadelede ustalaşmak, Ethemleşmek için çalışmaya devam ediyor. Ethem’i anlatmak, mücadelesinin bir parçası olmuş. Heval Ethem anlatmaya, ben dinlemeye başladım.

“Ethem’den bahsedeceksek eğer Ethem bir sırdır, ama ifşa edilmesi gereken bir sırdır. Onu taşıyanla beraber ancak yaşayabilir Ethem. Bu dağlarda binlerce Ethem’in hikayesi var. Savaşın ve mücadelenin olduğu her yerde Ethem’i anlatabilmek için önce Ethem olmak gerekir. Biz de bu umutla, bu inançla bir çorbanın tuzu olmak için geldik, bir şeyler yapabilmeye… Mümkünse ağlayan bir çocuğun gözyaşlarını dindirebilmeye… Annelerimizin hikayesini tamamlamaya… Bu adaletsiz ve karanlık dünyayı aydınlatabilmeye… Bazen yolumuz çöllere, bazen dağlara düşerken yaşamı yaşarken anlatmaya çalışıyoruz.”

“Koşulların bizi namluların ucuna götüreceğini biliyordum”

“İlk katılım yaptığımda arkadaşlar sordular, ‘kim olmak istersin’ diye. Ben de ‘Ethem olmak isterim’ dedim. Arkadaşlar da ‘başarabilirsen ne mutlu’ dediler. Bazen kahkaha sesleri bazen türküler marşlar bazen mermi bomba sesleri. Bazen bu seslerin sebebi bizdik, bazense düşmandı. Hatırlamaya çalışıyorum İstanbul ve Ankara sokaklarında buna benzer sesleri ve her seferinde aklıma Ethem geliyor. Ustamı anlamak, ustamı anlatabilmek ve onun hikayesini bir akan dereye bile anlatabilmek muhteşemdir. Gezi ayaklanmasında çekingen halimizle ‘Hepimiz Ethem’iz, öldürmekle bitmeyiz’ diye slogan attığımızda mücadelenin koşullarının bizi namluların ucuna götüreceğini biliyordum. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu dünya böyle bir yer olmasaydı, ben bir karıncayı dahi öldürmek istemezdim. Hala istemiyorum doğrusunu istersen, ama insanlığa karşı olan her zerreye karşı müthiş bir öfke duyuyorum.”

“Ellerimle kendi mezarımı bile kazabilirim”

“Nasıl tanıdım Ethem Ustamı? Ankara’ya ilk gittiğim zamanlar oraların soğuk ve bilmediğim bir iklimi vardı. Kendimce kurduğum düşlerim vardı. Çalışmam gerekiyordu, emeğimi satmam gerekiyordu, kardeşlerim vardı. Bildiğim tek şey gazeteden iş ilanlarına bakmaktı. Vasıfsız eleman arayan bir iş bakıyordum. Tabii kimse beğenmiyor, işe almıyor beni çelimsiz halime bakıp. Bana diyorlar ki ‘bu demirleri kesecek kadar kabalaşabilir misin?’ ‘Tabii’ diyorum, ‘ben kendi ellerimle mezarımı bile kazabilirim.’ Sonra girdiğim işte bir abi tanıdım. Uzunca boylu, yiğitçe bir arkadaş. Bizden farklıdır ama kendimden bir parça görüyordum onda. Nasırlı olmayan ellerim var. Ustam diyor ki ‘bu eller nasırlaşacak.’ Yavaş yavaş öğreniyorum işleri. Ustam geliyor yanıma iş çıkışlarında, çay ısmarlıyor, bana Marx’tan, Lenin’den bahsediyor. Emek ve sömürüden, emeğimin çalınmasından bahsediyor. Ustamın saçları uzuncana. Son mohikana benziyor. Bir gün bana ‘Devrim bir trene benzer, yolculuk başladığında tıka basa doludur, tren yol aldıkça yavaş yavaş azalmaya başlar. Ama o tren mutlaka tüm içindekilerin sabrıyla gideceği yere varır’ demişti. Bugün bu sözü daha iyi anladım.

Eylemlere katılmaya başladım, onlar gibi bağırmaya çalışıyorum, biraz farklı oluyor tabii, alışkın değiliz. Bazen duyuyoruz iki sokak altımızda bir patlama olmuş, oraya gidiyoruz. İşçilerin bedenleri parçalanmış. Ustama diyorum ‘usta onlar için bir şeyler yapmamız gerekiyor.’ Ustam diyor ‘sen de, ben de onlar gibiyiz, farklı değilsin. Yapacaksan önce kendin için bir şeyler yap.’

Katıldığım eylemlerde yediğim copları hemen gelip ustama övünç kaynağı gibi anlatıyordum. Bir gün bana dedi ki ‘şu karşıdaki çırakları görüyor musun, işte şimdiye kadar öğrendiklerini gidip onlara anlat.’ ‘Dünyada bazı insanlar vardır, adları yoktur tarihte, devrimin hamallarıdır onlar’ diyor mağrurca duruşuyla. ‘Varsın bilinmesin isimlerimiz, ben hamallığı seviyorum’ diyorum O’na.”

“O zaman anladım ki bizde mermi atmalıyız”

“Gezi ayaklanması… Bir sosyalistin en büyük hayalidir milyonların ayakta olması. Her kesimden insanlar bir arada. Ustamı görüyorum gaz bulutlarının, Tuzluçayır’dan aşağıya inen mahşeri bir kalabalık içinde. Sarılmak geçiyor içimden o kalabalığa. Ustamı görüyorum kırmızı bir şal bağlamış yüzüne. Ustam boyludur, posludur heybetlidir, ne mümkün o kırmızı bez onu gizlemekten ziyade ona bir güç bir efsanelik katmış. Düşman saldırmış hepimiz bir yerdeyiz. Bir söz dolaşıyor ortalıkta. ‘Biri vurulmuş’, diyorum ‘kim, niye, nasıl? Biz onlara mermi atmadık sadece taş attık. Kim bize mermi sıkar?’ İşte o zaman anladım ki biz de mermi atmalıyız. Ustamı anlatıyorlar cebinde son 20 lirası var. O parayla soda alıyor. Soda attığın canavarlar sana kurşun sıkıyor. Gidiyorum yanına ustam yerde yatıyor. Günlerce hastanede misafir oldu. Sonra şehit düştüğünü haber aldım.

Ankara’daki hikayemi İstanbul’da sürdürmek için bir kamyonun kasasında yola çıktım. Orada da eylemlere katıldık. Aldığım soda şişelerini polislere tüm öfkemle atıyordum. Sonra diyorum ki, bize mermi atanlara karşı soda şişeleriyle mi cevap vereceğim? Ustamı kara toprağın altında düşünüyorum. Sonra diyorum ben de yanına geleceğim, ama bir şeyler yaptıktan sonra.

Düştüm yola gittiğim yerde bir gerilla karşılıyor beni. Tek kelime Kürtçe bilmiyorum, sadece aldığım ismi söyleyebiliyorum. Ethem. Birlikte geldiğim arkadaşım Tolhildan da şehit düştü Rojava’da. Tıpkı binlercesi gibi onu da Ethem’in yanına yolcu ettik.

Dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım Ethem’i. Herkese anlatıyorum O’nu. Devrimci yoldaşlarıma, size söyleyeceğim; bazen atacağınız bir taş, bir soda şişesi bazen bir Molotof, bazen bir kızgın namlu olur. Devrim, insanların düşleridir, düş kurdukça, o düşü gerçekleştirmeye çalıştıkça devam eder. Ümit ediyorum, devrimci yoldaşlarımız Ethemleşecektir, İbrahimleşecektir, Ali Haydarlaşacaklardır, Mahir ve Denizleşeceklerdir. Binlerce kahramanımızın intikamını alacak namlular olacaklardır. Biliyorum ki, birbirini tetikleyen bu mevsimler beraberinde mücadelemizi büyütecek geliştirecek, düşlerimiz kötüleştirilmiş bu dünyanın üzerinde bir onur nişanesi olarak kalacaktır.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu