Makaleler

Cizre’nin ateşi herkesi yakar!

4 Eylül’de başlayan ve 12 Eylül’de sona eren “sokağa çıkma yasağı” ile devlet, bizlere bir kez daha Kürt halkı üzerindeki baskı, zulüm, imha ve inkar politikalarını göstermiştir. 90’lı yılları aratmayan görüntülerle devlet bir kez daha perdeyi indirmiş, aralarında bebeklerin ve yaşlıların da bulunduğu onlarca sivili katletmiş, cenazelerin gömülmesine dahi izin vermemiş ve tüm ezilenlere bir mesaj vermek istemiştir. Fakat Cizre halkı onurlu direnişi ile ve sokaklarda yaktıkları isyan ateşleri ile bizlerin yolunu bir kez daha aydınlatmış ve umuda bir adım daha yaklaştırmıştır. 

HDP’nin 7 Haziran seçimlerinde barajı geçmesi ve Türkiye kamuoyunda önemli bir yer edinmesi TC’nin adeta ayarlarını bozmuş ve saldırılarını daha da artırmasına sebep olmuştur. Kobanê direnişi ile destan yazan halk, TC-DAİŞ işbirliği ile yapılan saldırıları boşa çıkartmış; YPG/YPJ ve PKK’ye halkların nezdinde meşruluk kazandırmıştır. İşte tüm bunlara bir de başkanlık sisteminin olmayışını eklediğimizde TC iyice kendini kaybetmiş ve çareyi saldırıları artırmakta bulmuştur. Çünkü var olan iktidarı sarsılmıştır. İşler ters gitmeye başlamıştır. Günümüzde yaşanan tüm katliamların temelinde iktidarda kalabilme kaygısı yatmaktadır ve bu kaygı hiç de yabana atılacak bir kaygı değildir. 

Tanıyıp tanımamak “senin sorunun”

HDP’nin barajı geçmesi ile başta MHP gibi azılı faşist partiler olmak üzere faşist partiler HDP’yi, Kürtleri ve onların yanında olan ezilenleri tanımadığını ilan etti. Aslında bu malumun ilanıdır. Çünkü zaten bu anlayışlar, tarihten bu yana yok sayma politikası üzerinden var olmayı sürdürmüşlerdir. AKP çözüm süreci adı altında kanlı yüzünü maske ile kapatmaya çalışsa da var olan direniş onların maskesini düşürmeye yetmiştir. Biz devrimciler o maskeyi en başında görmüş olsak da ezilenler bu gerçeği bizzat pratikte görmüş ve göreceklerdir.

İşte tam da bu “tanıma” meselesi üzerinden Kürt halkı öz yönetim bölgelerini ilan ederek tanımama durumunu “tanımamışlardır.”  Başta Cizre olmak üzere birçok yerde öz yönetim ilan edilmiş ve Kürt halkı bir kez daha ayağa kalkmıştır. Rojava ve Kobanê gibi bölgelerde öz yönetimin başarıyla uygulanması durumu T. Kürdistan’ında da ilan edilmesine olanak ve cesaret sağlamıştır. Bir halkı tanımamak tam da TC’nin yapısına uygun bir davranıştır. Durum böyle olunca kendini tanıtmak da Kürt halkına düşmüştür ve öz yönetim zılgıtlarla ilan edilmiştir. Geçmişte olduğu gibi bugün de Kürt halkı onurlu mücadelesi ile dosta düşmana bir kez daha kendini tanıtmıştır. 

Dünyadan “bihaber” devlet

Devlet, Cizre başta olmak üzere birçok şehri adeta abluka altına almış ve “sıkıyönetim” uygulamıştır. Sokağa çıkma yasağı ile birlikte elektriği, suyu ve iletişimi keserek katliam yapmıştır. Hem oradaki direnişi kırmak hem de dışarı ile bağlantısını kesmek adına yaptığı bu uygulamaları direniş bir kez daha boşa çıkartmıştır. Dışarıdan binlerce insan Cizre’ye doğru yollara düşmüş ve orada yaşananları tüm engellere rağmen dünyaya duyurmuştur. Bir haber programına katılan kukla başbakan A. Davutoğlu Cizre’de sivil ölümleri sorulduğunda  “böyle bir durum söz konusu değildir, hiçbir sivil ölmemiştir” şeklinde ifadelerle gerçeğin bir kez daha üstünü örtmek istemiştir. Aynı kişi,  aynı saatlerde 13 yaşındaki kızının ölmüş bedeni çürümesin diye ağıtlar eşliğinde buzlarla korumaya çalışan annenin resmini gözlerden saklarken hastaneye gidemediği için hayatını kaybeden 35 günlük bebeğin çığlıklarının kulaklarımıza ulaşmaması için elinden geleni yapmıştır. 

Ambulanslara bile saldıran devlet, yaralıların alınmasını engellemek ve sağlık imkânlarını kısıtlamak adına polis aracından sağlıkçılara tehditler yağdırmış, yaktığı bir ambulans aracının şoförüne “PKK yaptı dersen tüm mağduriyetini gideririz” şeklinde tekliflerde bulunmuştur. Onlarca sivili katleden devlet ve bu katliam emirleri veren liderler büyük bir aymazlıkla imha-inkâr politikalarına devam etmektedirler. 

Öyle olsaydı böyle olmazdı

Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’den yaşanan olaylara dair tehdit ve uyarı niteliğinde bir sürü açıklama geldi. “400’ü verseydiniz bunlar olmazdı” sözü belki de her şeyi özetler nitelikte. Bunun dışında daha birçok kanlı ağız “öyle olsaydı böyle olmazdı” tadında açıklamalarda bulunarak aslında “ezilenlerin yanında olursanız ve bize itaat etmezseniz böyle olur” demişlerdir. Bu tehditler seçim öncesi sinyallerini vermişti. “HDP’nin barajı geçmesi felaket olur, geçmemeli” gibi cümlelere hiç de yabancı değiliz. Bu sözler aynı zamanda bir itiraftır. Kendilerini ele veren bir itiraftır.  “Bizim ayarlarımızı bozarsanız biz de katliam yaparız”ın itirafı…

Ne kadar katliam yaparsanız yapın; ne kadar baskı ve zulüm politikalarınızı artırırsanız artırın; bizler, yani ezilenler Cizre’de olduğu gibi direnişin olduğu her yerde isyan ateşini yakmaya devam edeceğiz. Ta ki güneşi avuçlarımıza alana dek!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu