EmekGüncel

EMEK | Agrobay İşçisi Kadınlar: “Tüm Kadınları Dayanışmaya Bekliyoruz!”

İzmir-Bergama’da faaliyet gösteren ve Türkiye’nin en büyük domates seralarından biri olan Agrobay Seracılık'ta kötü çalışma koşullarına karşı Tarım İşçileri Sendikası’na (Tarım Sen) üye olduktan sonra Kod 46 ile işten çıkarılan ve hakları gasp edilen direnişteki kadın işçilerle mücadelelerine ilişkin konuştuk.

İzmir’in Bergama ilçesinde faaliyet gösteren Agrobay’da çalışan ikisi mühendis 39 kişinin işten çıkarılmasına karşı başlatılan direniş devam ediyor. Kadın işçiler, şirketten haklarını alana kadar mücadele edeceklerini tekrarlıyor. Kadınlarla yaptığımız söyleşide üç işçi direnişle ilgili önemli noktalara değindi;

Behice: “Bizi esasta ayakta tutan birlik, birlikteliğimiz. Kararlıyız hepimiz kadınlar olarak. Hakkımızı alacağız, bırakmayacağız!

Şirin:Niye çözmüyorlar işimizi biliyor musunuz? Çünkü devlet bunların arkasında, bu Türkiye’de bilinen bir şey artık. Biz jandarmanın bize bakışını da polisin bakışını da gördük. Yani zenginden taraf herkes!

Ayten:Yıllardır serada eğilmişiz bükülmüşüz, ne isterlerse onu yapmışız. Ama bu direniş bana hakkımızı aramayı öğretti!

– Sizi iki aya yakındır direnişte tutan, güç veren nedir?

Behice: O kadar zor ki, kendi paramızla, kendi tazminatımızla sürünüyoruz resmen. Arzu hanım maaşımızı vermedi, çalıştığımız ve hakkımız olan tazminatımızla çektiğimiz çileye bakın. Dışarılarda yattık, sabahladık, asker-polisle karşı karşıya geldik. En kötüsü de, en acısı da İstanbul’a, Ankara’ya gitmiştim geçenlerde o sıra kardeşimi kaybettim, yasımı tutamadım. Kardeşimle buluşamadım, kızlarını kaçırdılar, o da kurtarmak istedi öldürüldü. Kardeşimin en küçük kızı lisede okuyordu. 14 yaşındaki kızını maalesef kaçırdılar. Kardeşim de “kızımı alacam” dedi, gidip aldı ama sonra pusu kurup kardeşimi vurdular. Ben de gitmiştim ve kardeşimi göremedim.

Tazminatımız yüzünden, ücretlerimizi alamadığımız için maalesef acımı da yaşayamadım. Her gün başka yerdeyiz, bugün de İzmir’e sigortaya geldim. Yani kendi paramızla rezil rüsva oluyoruz. Arzu hanım bana en büyük acıyı yaşattı. Kardeşimin cenazesine kavuşamadım. Ne diyebilirim ki? Bütün Türkiye’deki kadınlara çağrım bizim yanımızda olsunlar, bizi desteklesinler. Biz sonuna kadar, ne olursa olsun bunun arkasında olacağız. Hakkımızı kimseye bırakmayacağız. Direniş tabi ki zor ama biz yıkılmadık, devam ediyoruz, paramızı alacağız. Çünkü bu bizim hakkımız, o kötü şartlarda, sıcaklarda yani en zor şartlarda çalıştık biz.

Bizi esasta ayakta tutan birlik, birlikteliğimizdir. Kararlıyız hepimiz kadınlar olarak. Hakkımızı alacağız, bırakmayacağız. Biz gariban işçileriz, kimimiz kirada, kimimiz çocuk okutuyor. Ben örneğin düğün yaptım bir hafta sonra çıkış aldım, nasıl yapacağım? Eşimden de ayrıyım, tek başıma düğün yaptım, bir kadın olarak borç harç içindeyim. Maddi durum çok kötü, tabi ki tazminatımı alacağım, arkasında olacağım. Fazla bir şey istemiyorum ki, hakkım olanı istiyorum. Dimdik ayakta olacağım, sonuna kadar gideceğim ve paramı alacağım ne olursa olsun!

“Ne jandarma ne polis görmek istiyoruz!”

– Direniş sürecinde neler yaşadınız?

Şirin: Bir anda sendikalı diye arkadaşlarımızı attılar işten. Biz de ayaklanınca kendimizi kapının önünde bulduk. İki aydan bu yana direnişi sürdürüyoruz. Bu süre boyunca gözaltılar yaşadık, ayak parmağım kırıldı. Aslında iki aydan bu yana işkence görüyoruz Arzu hanımın yüzünden. Bizi haksız yere Kod46’dan işten çıkardı. İki beyaz yakalıdan başka, onların haklarını bile vermiş. Onları ahlaksızlıkla suçluyor ama haklarını vermiş. Ama bizi neden Kod46’dan çıkardı, onlarına Kod04’ten çıkardı ve haklarını da verdi. Bizi iki aydan bu yana süründüyorlar. Bir de kalkıp çiftçiler günü ile ilgili reklamlar yapıyor twitterda utanmadan. Bizi ise hiç görmüyor, gelip bir açıklama yapmıyor, o kadar seslendik, bağırdık hiç muhattap olmadı.

– Sizce patron neden böyle yaklaşıyor, en temel hakkınız olan maaşlarınızı, tazminatlarınızı ödememekte neden ısrar ediyor?

Şirin: Bizim taleplerimizin yerine getirilmesi 5 dakika ya! Beş dakikada işimiz çözülebilir. Niye çözmüyorlar işimizi biliyor musunuz; çünkü devlet bunların arkasında, bu Türkiye’de bilinen bir şey artık. Biz jandarmanın bize bakışını da, polisin bakışını da gördük. Yani zenginden taraf herkes. Jandarmanın bize saldırısını izlediniz mi bilmiyorum ama sanki düşmanın üstüne gelir gibi geldi. Kalkmış patron radyo programında “İşçi kadın kafa atıyor jandarmaya, kalkana” diyor. Benim parmağım kırılmış, bir de kalkanı yiyince yere düşmüşüm. O halde jandarmaya kafayı nasıl atayım? Yerimden kalkamadım. Yani düşünün İzmir’den albay mı, alay mı ne gelmiş. 10 kadın işçi için nereden baksan 200-300 tane jandarma yığmışlar.

Biz artık ne jandarma ne polis görmek istiyoruz. Eskiden ben jandarmayı görünce gururla bakıyordum ama şu anda görmek bile istemiyorum. Karşıma çıkınca “bunlar yine mi karşımızı çıktı” diyorum. Psikolojimizi alt üst ettiler. Bazen yalnız kaldığımda oturup ağlıyorum kendi kendime. Allah’a yalvarıyorum, sonra diyorum “Allah’ım sana isyan etmeyeyim!”

Ama bizim bu gözyaşlarımızda boğulacak o. Yeri gelecek bir lokma ekmek bulamayacak çünkü haksız yere yaptı bunları. 61 yaşında kadın var ya, ondan utansın. On sekiz senesini vermiş ve üç yılını da sigortasız çalışmış. O kadının tırnakları ne halde, oradaki ilaçlı sularla hasat yapmaktan. Temizlik yapmaktan tırnakları dökülecek hale gelmiş. Bana bakın, karaciğer enzimlerim çalışmıyor. Bunlar hep seradan kaynaklı oldu. Omurga kemiğimi kırdım, arabadan düştüm, bir emniyet kemeri bile yok. Biz bunları söyledik mi hanımefendinin zoruna gidiyor. Ama biz olanı söylüyoruz, başımıza gelenler bunlar. İş-kur’dan insan alıp çalıştırıp 2-3 ay birçok işini yapıp birer depik (tekme) vurdu ya. İş-kur bile işçi vermiyor. Orası cehennem gerçekten, ben size bunları anlatayım.

Biz o yüzden sendikaya üye olmaya karar verdik. Dedik birileri arkamızda dursun, bizi korusun, haklarımızı korusun, baktık kapı önündeyiz. Ama pişman mıyım değilim, hiç pişmanlığım yok. Çıktığıma seviniyorum. Duyduk diyormuş; “Haklarını vermeyeceğim ama işe geri alacağım!” Bana dünyayı verse ben yine girmem orada işe. İşten soğuduk zaten çünkü bütün patronları artık öyle görüyorum. Her yerde aynı şeyi yaşayacağız, ben öyle görüyorum. Eşim diyor “yeter çalıştığın, artık kendi evinin bahçesine bak”, o da emekli çalıyor zaten.

– Bir mesajınız var mı kamuoyuna, işçilere?

Şirin: İşçiler bir olsun, birbirini tutsun, kenetlensin birbirine. Bıraksınlar korkmayı. Bakın, Agrobay’ın içindeki işçiler şu ana kadar yanımızda olsaydı patron bize bir şey yapamazdı. Haklarımızı çoktan verirdi. Bir değneği kırmak kolaydır ama bir avuç kadar al, kırabilecek misin bakalım. Herkes başkaldırsın. Kimse aç kalmaz. Ekmek her yerde var ama bunlara boyun eğmeyeceksin. Ben zaten ülkenin gidişini hiç sevmiyorum, anlatmaya çalışıyoruz ama. Direnişte sesleniyoruz “sıra size de gelecek” diye mesela. Hani diyorlar ya “bana değmeyen yılan bin yaşasın” ama öyle olmuyor. O yılan bir gün mutlaka seni de sokacak.

“Direniş bana özümü hatırlattı!”

İki ay oldu, bu süre boyunca direniş nasıl devam etti, hayatınızda neler değişti?

Ayten: Aylardır bir muhatap yok karşımızda, iki aydır çadıra gidiyoruz, geliyoruz. Bir Ankara yürüyüşümüz olacaktı, savaştan dolayı yapamadık. Bir de çalışma bakanı ile SSK bir soruşturma açmış Agrobay hakkında. Eğer ondan da bir şey çıkmazsa artık üçüncü etabımıza geçeceğiz. İki ay boyunca tabi ki ara ara moralimi kaybettiğimiz oldu ama yine de kararlıyız. Zor bir süreç tabi, kadınlar olarak evde de işler oluyor. Çoluğumuz çocuğumuz var, eşlerimiz ara ara kızıyor ara ara destek veriyor. Ara ara “bırakın, baş edemezsiniz” diyor. Ama biz kararlıyız, çadırda durmaya devam ediyoruz. Belli görüşmeler yaptık. Kılıçdaroğlu patronumuz Arzu Şentürk ile yüzyüze görüşecek, sonuç bekliyoruz. Dün de bizi Çalışma Bakanlığı’ndan Bergama Kaymakamlığı’na çağırdılar. Orada da bütün süreci anlattım müfettişe. Yarın da İzmir’e gidip SSK ile görüşeceğiz.

– Bu direnişte siz neler öğrendiniz, neler hissetiniz?

Ayten: Vallahi ben bu kadar cesaretli olduğumu bilmiyordum. Yani biz kadınlar olarak sürekli sömürülmüşüz, Türkiye halkı biliyorsunuz sürekli geride kalmış. Ama bu direniş bana özümü hatırlattı. Yani bir insanın karşısında nasıl durabiliyorum güçlü bir şekilde, bunu gösterdi. Yıllardır serada eğilmişiz bükülmüşüz, ne isterlerse onu yapmışız. Ama bu direniş bana hakkımı aramayı öğretti.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu