EmekGüncel

EMEK | Mücadele Sokakta Kazanılacak!

21 yıllık AKP iktidarı döneminde Türkiye bir asgari ücretliler ülkesine dönüştürüldü. Her iki çalışandan birinin açlık sınırının altındaki ücrete mahkum olduğu gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 53. yıldönümünü geride bıraktığımız günlerden geçiyoruz. 15-16 Haziran 1970 tarihinde Türkiye’de işçi sınıfı sendikal haklara yönelik saldırılara karşı işçi sınıfı üretimden gelen gücünü kullanarak, fabrikalarda üretimi durdurarak sokaklara çıktı, fabrika işgalleri gerçekleştirdi.

DİSK’in çağrısıyla sokakları işgal eden işçiler, büyük bir yürüyüş gerçekleştirdiler. İki gün devam eden yürüyüş, direniş ve işgaller sonucu işçiler iktidara geri adım attırdılar. Direniş, görünüşte sendikal bir yasanın geri alınması için yapılan bir eylem olmakla birlikte esasta politik bir taleple işçiler sokaklara çıkmış ve kazanmışlardı. Bu direnişin bugüne örnek olması gereken yanı sokağın kazanmasıdır.

İşçiler, politik bir taleple sokağa çıktılar ve mücadeleyi bedel ödeme pahasına kazanımla sonuçlandırdılar.

 Asgari ücret; Bir seçim yatırımı!

14 Mayıs’ta yapılan seçimlerde sandıkta değişim yapacaklarından çok emin olanlar seçimden yenilgiyle ayrıldılar. Millet İttifakı adaletten, hukuktan çokça bahsedip kötü giden ekonomiyi düzelteceklerinden bahsetmesine rağmen seçimi kaybetti. Sanki 21 yıldır iktidarda değilmiş gibi davranan AKP-MHP ve R.T.Erdoğan da halktan beş yıl daha iktidar olmak için oy istedi. Ve seçim yatırımı olarak da EYT’lilere, emeklilere, işçilere, deprem bölgesindeki halka vaatlerde bulundu.

Bu vaatler arasında asgari ücreti temmuz ayında yükseltmek de vardı.

Seçimin hemen akabinde ekonomide ortaya çıkan tablo, tam bir iflası göstermektedir. AKP-MHP faşist iktidarının seçim nedeniyle döviz kuru ve zamları baskılamasının faturası ağır oldu diyebiliriz. Dövizdeki artış beklenenin çok üzerinde olunca benzin, motorin ve LPG’ye yapılan zam aldı başını gitti. Devamında otomobil ve elektronik eşyaların her markasına da yüksek miktarlarda zam yapıldı.

Çaya % 43 zam yapılırken ekmek 10 TL’ye yürüyor. Halkın deyimiyle söyleyecek olursak ”iğneden ipliğe” her şeye zam geliyor. Nasıl gelmesin! Türk Lirası her gün yabancı para birimlerinin karşısında değer kaybediyor. Seçimlerden sonra yeni kabinesini açıklayan R.T.Erdoğan, ekonominin başına daha önceki yıllarda da AKP iktidarı döneminde görev yapan Mehmet Şimşek’i getirdi. M.Şimşek, AKP’nin ilk dönemlerinin ekonomi politikalarının uygulayıcılarından biri.

IMF politikalarının uygulayıcılarından, AKP döneminde yapılan özelleştirmelerde imzası olan bir bakan ayrıca ”kemer sıkma” politikalarıyla işçiye ve memura zor günler yaşatan eski bir AKP’li. Bakan olduğu dönemde hem dış yatırımcıların-sömürücülerin- hem de ülkedeki patronların takdirini kazanmış bir kişi.

Şimşek göreve geldiği ilk gün ekonomiyi “rasyonel zemine” çekme açıklamasında bulundu. Bu açıklamanın geniş halk kesimleri açısından olumlu bir anlamı yok. Zira rasyonel zemin diyerek kademeli faiz artırımından bahsettiğini ve kemer sıkma politikasını uygulayacağının sinyalini verdiğini söyleyebiliriz. Bu durumda işsizliğin artacağından, yoksulluğun derinleşeceğinden hiç şüphe yoktur.

Burada önemli bir nokta daha var; Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın M.Şimşek’e verilmesinin yanısıra Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığına da Cevdet Yılmaz getirildi. C.Yılmaz da ekonomi çalışmalarından sorumlu bir kişidir. Yılmaz’ın da ilk açıklaması, cari açık ve enflasyon sorununa yönelik adımların en kısa zamanda atılacağı oldu.

Mücadele-sokak-kazanım!

Tüm bu gelişmeler yaşanırken TCMB’dan yapılan açıklamaya göre ise TCMB’nın net rezervi swap hariç yaklaşık olarak eksi 60 milyar dolar seviyesinde (15 Haziran 2023).

Yıllık enflasyon ise TÜİK’e göre % 39 (tabii bu rakam Mayıs ayındaki doğalgaza sıfır fiyat üzerinden), ENAG’a göre ise % 109. Burada hemen şu haberi verelim; DİSK üyeleri TÜİK’in açıklamasını ardından TÜİK binasının önüne giderek protesto eylemi gerçekleştirdiler. Asgari ücret dahil tüm ücretlerin TÜİK verilerine göre belirlenmesine karşı çıktıklarını açıkladılar. “Bu bir tezgahtır” dediler.

Enflasyon ve zamlarla ilgili bir açıklama da Birleşik Metal-İş’ten geldi. Birleşik Metal-İş (BİSAM) Mayıs ayı açlık ve yoksulluk verilerini açıkladı. BİSAM raporuna göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Mayıs ayında 10 bin 72 liraya yükseldi. Üstelik bu tutar sadece gıda alımı için. Yoksulluk sınırı ise 34 bin 838 lira olarak açıklandı.

Ekonomik olarak ülkenin içinde bulunduğu duruma kısaca değinmeye çalıştığımız yukardaki tabloda üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilen R.T.Erdoğan, kendisinin oluşturduğu kabineyle ekonominin ele alındığı ikinci toplantısını gerçekleştirdi. Ve “Geçen haftaki açıklamamız sonrasında asgari ücret komisyonumuz görüşmelerine başladı… Bütün tarafların içine sinecek hayırlı bir gelişmeyle sonuçlanacağına inanıyorum. Memur maaş artış oranlarıyla ilgili meclis sürecini de başlatıyoruz” dedi.

Memur maaş artışıyla ilgili seçim öncesi yapılan açıklamalarda da maaşların en az 22 bin TL olacağı “müjde”si verilmişti. Asgari ücrete yapılacak artışı için de Temmuz ayı işaret edilmişti.

Burada bir konuya daha değinmek gerekiyor: 21 yıllık AKP iktidarı döneminde Türkiye bir asgari ücretliler ülkesine dönüştürüldü. Her iki çalışandan birinin açlık sınırının altındaki ücrete mahkum olduğu gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

AKP-MHP faşist iktidarı ekonominin başına M.Şimşek’i getirmiş olsa da memur maaşlarını 22 bin lira yapacağı sözünü verse de, asgari ücreti 500 dolar seviyesine getirse de bunların hiçbiri yukarıdaki ekonomik veriler değişmediği sürece halkın yarasını saramaz, derdine derman olamaz. Zira biliyoruz ki, asgari ücret kitlelerin koşullarına, açlık ve yoksulluk rakamlarına bakarak değil patronların kârına bakılarak hesaplanıyor.

Söylemler değişse de, aktörler değişse de, iktidar değişse de çarklar patronlar lehine dönmeye devam etmektedir. Zenginlerin, patronların iktidarından işçiler, emekçiler için adalet, insanca yaşayacak bir ücret beklemek hayaldir.

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’yle başladığımız bölüme tekrar döner ve yazımıza noktayı buradan koyarsak, yapmamız gereken seçim-sandık propagandası ya da umutsuzluk yayan propaganda değil mücadele-sokak vurgusudur. Bu mücadeleye birleşik güçler olarak hazırlanmalı ve sokakta direnişi yükseltme ve kazanımlarla yürüme göreviyle karşı karşıya olduğumuz bilinciyle örgütlenmeliyiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu