31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul’da CHP-İYİ Parti adayı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Belediye Başkanlığına seçilmesini kabul etmeyerek, ucube YSK kararıyla seçimi iptal ettiren AKP-MHP kliği Türk tipi “demokrasi”nin nadide örneklerinden birini vermiş, 23 Haziran’da seçimlerin yenilenmesine dair karar aldırmıştı.
31 Mart öncesi İstanbul adayı kendisiymişçesine sonucu hiç de iyi olmayan bir çalışma içine giren Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, 23 Haziran öncesinde belediye başkan adayanın Binali Yıldırım olduğunu “hatırlayarak” bir adım geri çekilmiş ve hem büyük olasılıktaki başarısızlığın yükünü Yıldırım’a yüklemiş hem de halk nezdinde yıpranan imajını makyajlamaya çalışmıştı. Ancak seçime günler kala İstanbul gibi hem politik hem ekonomik rant merkezinin karşı kliğe geçme olasılığının yükselmesi üzerine Erdoğan, bir kez daha sahnelere çıkıp doğrudan yalan-aldatmaca-çirkeflik üzerine kurulu siyaset tarzıyla meydanlarda arz-ı endam etmeye başladı.
Yalan üzerine kurulu burjuva siyaset çukurunun sonunun olmadığı, Erdoğan nezdinde bir kez daha halk kitlelerine eğitim çalışması yaptırır gibi bu seçim sürecinde görülmeye devam ediyor. İki klik de, blok oylarının ve hitap ettikleri kesimlerin dışında hakim olamadıkları Kürtlerin oylarının belirleyiciliğini biliyorlar ve ona göre manevra yapmaya devam ediyorlar.
CHP’nin 31 Mart seçimlerinde de aldıkları Kürt seçmenlerin oylarını garanti gördükleri için, İmamoğlu kampanyasının temelini Karadenizlilere oturturken HDP de 31 Mart seçimlerinde aday göstermeyerek verdikleri desteği somutlamış ve açıktan E. İmamoğlu’nu destekleyeceklerini açıklamıştı. Kemalizm ve CHP ile hiç de güzel “anıları” olmayan ve CHP’nin Kemalist faşist yüzünü cumhuriyet tarihi boyunca deneyimleyen Kürtlere İmamoğlu’na oy verdirmenin zorluğu ortadayken, HDP’nin, doğrudan KCK’nin, ardından Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla Kürtlerin “İmamoğlu’na, bağırlarına taş basıp” bir kez daha oy verecekleri tüm manipülasyonlara ve sosyal medya trollerine karşın çoktan netleşmişti.
Bu durum elbette AKP-MHP kliği açısından çok şanssız bir durumdu ve Binali Yıldırım’ın bol “Kürdistan” söylemli Amed gezisinden verilen mesajlar, A. Öcalan üzerindeki tecritin kısmi olarak da olsa kaldırılması gibi hamlelerden sonra AKP-MHP cephesinin bombası son günlere saklanmıştı. 18 Haziran günü Erdoğan, sevincini bastıramayan bayram çocukları gibi müjdeliyordu bir sonraki gün gündeme oturacak konuyu açmadan: “Yarın medyada çok önemli bir şey göreceksiniz!!!!”
Dün gördüğümüz en önemli şey ise AKP iktidarının yan kuruluşu Anadolu Ajansının SON DAKİKA haberi oldu. AA’nın haberine göre “terörist başı” Abdullah Öcalan HDP’ye İstanbul seçimlerinde tarafsızlık çağrısı yapmış, Öcalan avukatlarına teslim ettiği mektupta AA’nın haberine göre “HDP’de vücut bulan demokratik ittifak anlayışı güncel seçim tartışmalarına taraf ve payanda yapılmamalıdır. Demokratik ittifakın önemi ve tarihsel anlamı mevcut ikilemlere kendini angaje etmemesi ve şimdiye kadar olduğu gibi seçimlerdeki tarafsız çizgisinde ısrar etmesidir” demişti.
Anadolu Ajansı’na yalan haber yaptırarak, Öcalan üzerinden siyaset yapmaya zorlanması, AKP-MHP kliğinin her türlü çürümüşlüğünü göstermesinin yanında sıkıştığı köşenin ne kadar sağlam olduğunu da gözler önüne sermiş oldu. Bunun anlamı çöküş’tür. Yani Erdoğan’ın “Yarın çok önemli şeyler göreceksiniz” diye medyaya bakıldığında görünen tek şey “çöküş” olmuştur.
