GüncelMakaleler

GÜNCEL | Irak’ta Yerel Seçimler

"Kuruluşundan beri merkezi-güçlü bir devletin kurulamadığı Irak'ta her aşiretin/kabilenin kendi egemenlik alanı (toprağı, şehirleri, kasabaları vs.) ve kendi iç hukuku, kanunları, dengeleri vs. bulunmaktadır"

1932 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde bağımsızlığını ilan eden Irak devletinin günümüze kadar merkezi-güçlü bir devlet ve birleştirici bir ulus inşa edemediği rahatlıkla söylenebilir.

Politik arenanın çoğunlukla Kürt Sünni aşiretler, Arap Sünni kabileler, Arap Şii kabileler ve tarikatlar tarafından biçimlendirildiği Irak’ta sınıfsal, dini, etnik ve eril/cinsel kimlikler, daima politik dengelerin merkezinde yer alır.

Kurulduğundan beri fiilen üç ayrı bölgeye (Kürt, Arap Sünni, Arap Şii) ayrılmış olan Irak’ta, 1991’de Kürtler, federatif bir yapı kurarak politik arenadaki konumlarını güçlendirmişlerdir. 2003’teki ABD emperyalizmi işgali ile birlikte -kuruluşundan beri Arap Sünni yönetimlerin tahakkümü altında bulunan- Arap Şiiler, devleti ele geçirdiler. Bu üç bölgenin de aşiret/kabile dolayımıyla kendi içlerinde ayrı ve daha küçük egemenlik alanlarına sahip oluşu, politik dengeleri karmaşıklaştırıyor ve kırılganlaştırıyor.

Arap Sünnilere karşı, Kürt Sünnileri ve Arap Şiileri tampon olarak kullanmaya çalışan ABD, Barzani ve Talabani’nin aşiretleri dolayımıyla, Kürtlerin büyük bir kısmını kendisine bağlamayı başarmıştı ancak Arap Şiilerin önemli bir kısmının Şii-İmamiye’yi esas alan İran devletine meyledip onunla ortak hareket etmesiyle Irak’taki dengeler karmaşıklığını korumuştur. Bütün seçimlerde olduğu gibi son yerel (vilayet) seçimlerde de, bu karmaşa ve politik atmosfer, dengelerin merkezinde yer alacaktır.

Vilayet seçimlerinin vilayet yönetimlerinin (yerel yönetimlerin) çok geniş yetkileri olması dolayısıyla, pek çok ülkeye nazaran önemi çok büyüktür. Sadece federatif yapıya sahip olan Kürtler açısından değil, bütün vilayetlerde, belediyelerde vs. güç dengelerini değiştirebilen bir etkiye sahip olan vilayet seçimleri, hükümet ve devlet içerisindeki dengeleri etkileyebilmesi boyutuyla da öne çıkıyor. Milletvekili seçimlerini etkileyerek meclisteki sandalye sayısının belirlenmesinde rol oynadığından dolayı vilayet seçimleri, pek çok ülkede bulunmayan bir politik etkiye sahiptir.

 

Seçimlerde çoklu denge…

Kuruluşundan beri merkezi-güçlü bir devletin kurulamadığı Irak’ta her aşiretin/kabilenin kendi egemenlik alanı (toprağı, şehirleri, kasabaları vs.) ve kendi iç hukuku, kanunları, dengeleri vs. bulunmaktadır. Kuzey Irak’ta egemen olan Kürtler arasında en fazla öne çıkan Barzani ile Talabani aşiretleri, şehirleri ve federatif yönetimi kendi aralarında paylaştırmıştır. Ancak birçok muhalif Kürt partisi ile birlikte Kürdistan İşçi Partisi’nin Kuzey Irak’taki politik gücünü artırması sonrası iki cepheli Kürt politik arenası, çok cepheli bir yapıya kavuşmuştur.

Bu çoklu dengelerin vilayet seçimlerine doğrudan damgasını vurması kaçınılmaz olmaktadır. Talabani’nin aşireti ve partisi (KYB), birçok muhalif parti ile uzlaşma/ittifak yolunu seçerken Kürdistan İşçi Partisi ile kurduğu ittifak ile Barzani’nin aşireti ve partisine (KDP) karşı elini güçlendirmiştir.

Zaten ABD’nin desteğine sahip olan KYB, yerel seçimlerle elini daha fazla güçlendirerek Bağdat’ta da daha güçlü bir konuma gelmek istiyor.

2003’teki ABD işgali ile birlikte Irak devletindeki güçlerini kaybeden Arap Sünni kabilelerin bir kısmı, IŞİD’e destek verip eski güçlerini geri kazanmak istediler. Ancak IŞİD’in yenilgisiyle daha da zayıflayan Arap Sünni kabilelerin bir kısmı, ABD karşıtlığını bırakıp, meclis ve seçimler yoluyla yeniden güçlenmeyi denediler. En azından eldekini koruma refleksiyle hareket eden bazı Arap Sünni kabileler, Körfez’deki Arap Sünni devletlerin desteğini artırma eğilimine girerek konumlarını güçlendirme eğilimindedir. IŞİD’den umduğunu bulamayan pek çok Arap Sünni kabile, Arap Sünni devletleri yeniden güçlenebileceği bir alan olarak görüyor.

Arap Şiiler, 2003’teki işgal ile birlikte devleti ele geçirdiyse de birlik oldukları söylenemez. Hem kabile hem parti hem tarikat bağlamında çok parçalı olan Arap Şiilerin, İran sınırına yakın olan egemenlik alanlarının da etkisiyle yüzyıllardır Şii İran devleti ile güçlü dini bağlara sahiptirler.

Şii-İmamiye kolunun “takip inancı” dolayımı ile her Şii’nin (birey, aile ve kabilenin) bir Molla’ya, her Molla’nın da bir Ayetullah’a bağlı olup onu takip etmesi zorunluluğu, dini-sosyal birliğin yanı sıra ekonomik ve politik birlik de yaratabiliyor. Bu birlikleri kendi lehine ustaca kullanabilen İran devleti, 2003’ten sonra pek çok Şii grubu ve kabileyi kendisine çekmeyi başarmıştır. Ancak ulusal birlik ve ulusal bağımsızlık yanlısı Sadr vb. gruplar, İran devletine tabiiyeti reddediyor. İran devletine karşı olan bu Arap Şiilerden bazısı ABD’ye karşı iken bazısı pragmatist tarzda her iki devletten faydalanmaya çalışsa da bir taraf seçme zorunluluğu politik arenada sürekli olarak dayatılmaktadır.

TC, Irak’taki politik dengelerde etkili olmaya çalışıyor

Vilayet seçimlerinde Kerkük gibi Irak petrolünün yaklaşık % 40’ına sahip bir vilayet ayrı bir öneme sahiptir. 1991’de kurulan Kürt federe yönetimi ile Irak-Bağdat hükümeti arasında sürekli olarak ihtilaf konusu olan Kerkük’ün statüsü, vilayet seçimlerinde bir güç gösterisi anlamı da taşıyor.

Adeta Irak’ın egemenliğini kimin temsil ettiğinin sembolüne dönüşen Kerkük bu sebeple sık sık el değiştirmiştir. Ekonomik, politik ve demografik açıdan Irak’ın genelinde bir etki yaratabilen Kerkük’ün ele geçirilmesi, bütün seçimlerin ana hedefleri arasında yer alıyor. En son 2013’te yapılan (yani yaklaşık 10 yıldır yapılmayan) yerel seçimlerin sonuçlarının bu açıdan da çok yönlü etkisi olacaktır.

Irak’taki Kürtleri zayıflatma politikasını esas alan TC devleti, Sünni Türkmenler veya Barzani aşireti ile yapılan ittifak dolayımı ile Irak’taki politik dengelerde etkili olmaya çalışıyor. Dolayısıyla yerel seçimlere büyük ilgisi oluyor. TC devleti, elini güçlendirmek için her seçimde mağdur Türkmen kartını ve Irak’ın toprak bütünlüğü demagojisini öne sürüyor. Ancak Sünni Türkmenlerin sayıca ve politik olarak zayıf oluşu, Barzani’nin aşireti ve partisinin hızlanan bir şekilde zayıflamaya devam etmesi ve Şii Türkmenlerin çoğunlukla İran devletini hami görmesi dolayısıyla TC’nin istediği etkiyi yaratabilmesi zor görünüyor.

Sahip olduğu etnik, dini ve sınıfsal eksenli politik atmosferle Ortadoğu’nun prototipi sayılabilecek olan Irak’ta, merkezi-güçlü bir devlet ya da ulusal birliğin yakın zamanda da kurulması pek olası görünmüyor.

Tersine ABD’nin “yarım kalan” büyük Orta Doğu Projesi’ni hızlandırmaya dair açıklamasının ardından İsrail devletinin Gazze’de yürüttüğü katliam dolayımıyla Netanyahu’nun “Ortadoğu’nun sınırları yeniden çizilecek” açıklamasını Irak’ın sınırlarına atfen okuyabiliriz. Suriye ve Lübnan gibi çok parçalı ve çok kırılgan olan politik atmosferin Irak’ı daha da parçalı hale getirebileceği söylenebilir.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu