Yorum

Katliamlarınızın üstünü örtemezsiniz!

10 Ekim günü TC, kanlı siciline Ankara’da 100 kişinin üzerinde insanın yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı bir kanlı katliamı daha ekledi.

TC’nin DAİŞ eliyle gerçekleştirdiği katliamla, Suruç Katliamı’nın üzerinden henüz sadece 4 ay geçmiş, 34 devrimcinin acısı ve öfkesi daha tazeyken bir kanlı halka daha Ankara ile eklenmiş oldu. Halka, yurtsever, devrimci ve demokratlara yönelik bu katliamın asıl amacı, kuşkusuz ki faşist TC devletine ve onun “saray politikalarına” karşı yükselen tepkilerin bastırılmasına ve elbette bu kesimlerin birlikteliğine yöneliktir.

TC, faşist karakterini bir kez daha ispatlamakta ve halkımızın haklı mücadelesine karşı en iyi bildiği şekilde, katliamlarla karşılık vermektedir! Katliamdan sonra faşist ağızlardan dökülen “taziye” ve “kınama” mesajları sadece onların yalan ve ikiyüzlülükle bezeli kişiliklerini ele vermektedir. “Ulusal yas”, ya da yaşamını yitirenlerin yakınlarına verilecek “kan parası” devletin suçunu örtme çabasından başka bir şey ifade etmiyor. Katliamdan hemen sonra faşist devletin sözcüleri, bakanları, ikiyüzlüce, aymazca, kitleler nezdinde bu kadar teşhir olmuşken kendilerini “aklayan” açıklamalarda bulundu.

Yaptığı katliamı, halka dönük her baskı ve sindirmeyi, her türlü zulmü saklamak gerek TC gerekse de diğer katliamcı devletlerin tümü açısından bir devlet geleneğidir. Yaşadıklarımız bize gösterdi ki, TC geleneği içinde AKP hükümeti, ikiyüzlülük ve sahtekârlıkta sınırları alabildiğine zorlamış, katliamların üstünü örtme ve yalan söylemede yüksek lisans yapmıştır. Katliamdan hemen sonra kameraların karşısına geçen AKP’nin İçişleri, Sağlık ve Adalet Bakanları, çeşitli “itiraflarda” bulunarak lisanslarını tamamlamaya çalışmaktadır.

İçişleri Bakanı Selami Altınok, gazeteciler tarafından sorulan “İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna “Güvenlik zafiyeti olduğunu düşünmüyorum” şeklinde cevap verirken, Adalet Bakanı Kenan İpek’in pişkince sırıtması bakanlar nezdinde devletin halka yönelik yaklaşımını açıkça göstermiştir.

 

İkiyüzlülük ve sahtekârlıkta yüksek lisans!

Katliam karşısında devlet yetkililerinin tavırları yukarıdan aşağı devlet gerçekliğini de ortaya koymaktadır.

R.T.Erdoğan, sıradan bir olaydan bahseder gibi, “her olayda istifayı gündeme getirmek doğru değildir” dedi; ayrıca dalga geçercesine, “saldırıda tren garı da zarar görmüştür” diyerek halkın acılarıyla alay etti adeta.

Ellerinde katillerin listesi olduğu ortaya çıkmasına rağmen, hükümet sözcüsü bakan bozuntuları “Güvenlik zafiyeti yok” diyebiliyor. Eğer güvenlik zafiyeti yoksa Ankara İl Emniyet Müdürü, İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Güvenlik Şube Müdürü neden görevinden uzaklaştırıldı? Hükümeti aklama gayretleri o kadar açık ki, fark edilmiyor sanıyorlar.

“İç Güvenlik Paketi” ile birlikte yüzlerce devrimci, yurtsever, demokrat “makul şüpheli” olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklanırken, devletin başbakanının ellerindeki bombacıların listesi için söyledikleri iki yüzlülüklerini bir kez daha ele vermiştir.     

Başbakan Davutoğlu; “Elinizde bu isimlerin katliam yapacağı bilgisi olmasına rağmen neden engellenmedi” sorusuna; “biliyorsunuz, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız. Türkiye sebepsiz yere insanların tutuklanabileceği bir ülke değil” sözleriyle verdiği yanıt bakış açılarını anlatmaktadır.

Katliamdan hemen sonra sosyal medya yavaşlatıldı. Havuz medyası DAİŞ’i aklamanın derdine düştü. Başbakan Ahmet Davutoğlu ise, Demirtaş’ı hedef gösteren açıklamalarıyla “Ülkemiz, halkımız, demokrasimiz büyük terör saldırısıyla hedef edinilmiştir” şeklinde mağdur siyaseti ile “hedef şaşırtmaya” devam etti.

Ankara Katliamı ile ilgili başlatılan “soruşturmada”, Ankara Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı Suçlar Bürosu’nun talebiyle Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından katliamdan bir gün sonra “gizlilik” kararı aldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, en az 106 kişinin katledildiği saldırıyla ilgili tüm haberlere yayın yasağı getirdi. Karar RTÜK’e gönderildi.

Katiller dün yapılan tüm katliamlarda olduğu gibi aynı söylem ve aynı yöntemlerle kendini aklama, ikiyüzlülüklerini saklama çalışmalarına devam ediyor. 4 ay önce 34 devrimci genç katledilmiş, ne istifa gündeme gelmiş ne olayın aydınlanmasına dair herhangi bir ilerleme kaydedilmiştir. 20 Temmuz Suruç Katliamıyla ile ilgili dosya savcıya gitmemiş, otopsi raporları bile bitmemiş, 23 Temmuz’da ise dosyaya gizlilik kararı getirilerek olayın üstü kapatılmak istenmiştir. Biz bu söylem ve yöntemleri dünden bugüne iyi biliyoruz.

Soma’da 301 işçi katledilmişken, Enerji Bakanı istifa etmeyip iki gün art arda giydiği ceketten bahsetmiştir. Biliyoruz ki katliamın gerçek sorumluları, iş güvenliği almayarak, patronun her istediğini yerine getirerek, kölece çalışma koşullarına göz yumarak kasalarını işçinin alınteriyle büyütenlerdir. İşçiyi katleden devlet, bugün yaptığı gibi ulusal yas ilan etmiş, işçi ailelerinin yakınlarına para yardımı vaat etmiştir.

Biz devletin bu ikiyüzlülüğünü sayısız örnekten gördük, biliyoruz. Yakın zamandan başka bir örnek Roboski’dir. 28 Aralık 2011 Roboski Katliamı’nda 34 Kürt  katledildi. R.T. Erdoğan, TSK’ya ve hava kuvvetlerine teşekkür etti. Ne TSK’dan ne de devlet görevlilerinden, siyasetçilerden istifa eden oldu. O zaman da katliama yönelik savcılık tarafından yayın yasağı getirildi.

11 Mayıs 2013 Reyhanlı Katliamı’nda Suriye’ye sınır, çetecilerin tehdidi altındaki ilçede yaşayan 54 kişi öldü. Siyasi sorumlulardan istifa eden olmadı. Yayın yasağı getirildi. 5 Haziran 2015 Amed Katliamı’nda 4 HDP’li katledildi. 400 kişi yaralandı.  Siyasi sorumlulardan istifa eden olmadı. Yayın yasağı getirildi.

 

Sizi bekleyen sondan kurtulamayacaksınız!

Roboski’den Amed’e, Suruç’tan Ankara’ya yaşadığımız tüm katliamlar AKP şahsında devletin yaşadığı açmazların, tıkanıklığın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

AKP, sadece Kürt ulusal mücadelesinin yarattığı baskı ile değil, öncü sarsıntıları Gezi’de ortaya çıkan halk hareketinin baskısı altında da ezilmektedir! Yeni kalkışmalara gücünün yetmeyeceğini bilmekte, daha başından hareketin öncülerini katliamlarla ezmeye çalışmaktadır. Bu sayede milyonlara “devlete karşı çıkmayın” mesajı verilmektedir. Ankara’da yaşanan katliam TC’nin, haksız savaş politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İşte bu yüzdendir ki, AKP bunun verdiği rahatsızlık ile dikkati başka yere çekmenin derdi, telaşı içindedir.

Devletin ve eli kanlı bakanlarının çabası nafile bir çabadır. Ne gerçekler saklanabilir halk kitlelerinden, ne katliamın gerçek sorumluları! Köşeye sıkışmışlığınızla daha fazla saldırmaya, katliamlara sığınmaya ve bunun üzerinden mağduru oynayarak kurtulma çabanız nafiledir.

Köşeye sıkıştıkça daha fazla saldırganlaşacak, daha fazla bomba patlatacaksınız üzerimizde ancak sizi bekleyen hazin sondan kurtulamayacaksınız!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu