Makaleler

KORKUSUZ SAVAŞMAK…

Savaşanlar korkusuz insanlardır. Savaşın en önünde, en ilerisinde olanlar kaybedecek bir şeyi olmayanlardır. Sistemin en ağır sömürü yükünü omuzlarında taşıyanlar, en ağır zulmünü çekenler kendini feda etmeye daha fazla hazır olur. Daha fazla adanmış devrimciliği kuşanır. Bundandır ki herkesten daha fazla özgürlüğü ve kurtuluşu arar. Ve bunun mücadelesini vermeye çalışır.

Maden ocaklarında kölece çalışma koşullarına zorlananlar, yollarda can veren yoksul Kürt kadın-erkek tarım işçileri, sokaklarda tacize, tecavüze uğrayan kimsesiz kadın ve çocuklar, adalet ve özgürlük arayan analar, ağır sömürü koşullarında grev ve direniş hakkı elinden alınan işçiler, en çok özgürlük ve kurtuluş ihtiyacı olanlardır. Değişime, devrime herkesten fazla ihtiyaç duyanlar her zaman sömürünün en ağırı yükünü, zulmün en acısını yaşayanlardır. En fazla değişime ve devrime ihtiyaç duyanlar, toplumun en altındakileridir. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar bakır renkli ve toprak kokulu insanlardır. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların savaş alanlarındaki duruşu, kararlılığı ve devrim isteği herkesten daha fazla olur. Direnç ve kararlılığı herkesten daha önde gelir.

Savaşta korkusuz olanlar özeleştiri de korkusuz olur. Çünkü onların kitabında kibir-kendini beğenmişlik ve gösteriş gibi lekeler ve devrimci olmayan yükler yoktur. “Ben bilirimcilik” yazmaz yoksulların kitabında. Çünkü hakikate en çok ihtiyaç duyanlardır. Ekmek ve sudan daha fazla özgürlük ve kurtuluşa ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden onların devrimcileşme adımları ve çabaları daha güçlü olur. Bilinç ve duygu dünyalarında karmaşıklık ve çekilmez ağırlıklar yoktur. Kendileriyle demokratik halk devrimi arasında kalın geçilmez duvarlar, anlaşılmaz engeller yoktur. Küçük burjuvaziye ait tutarsız-kararsız-değişken-karmaşık düşünce ve duygular yoktur. Yalın, açık ve samimidirler. Kendilerine ait hiçbir özel mülkiyet düşüncesi ve onun duygu dünyası yoktur. Sadece mülksüzlerin ideolojisi ve hayal dünyası vardır.

En fazla kurtuluş arayanlar, sosyalizm davasına daha sadık, proletarya partisine daha güçlü bağlı olur. Cesaret ve aklını daha fazla mücadele pratiğine koyar. Daha fazla çaba ve emek ortaya koyar. Yoldaşlarını yürekten dinler, onlara herkesten daha çok saygıyla yaklaşır. Aydınlık dolu gelecek beklentileri herkesten fazla olduğu için yoldaşlarla ve görevlerle ilişkileri ciddi ve sağlam olur. Hedefe daha fazla kilitlenir. Kendini davası için adamaya daha fazla hazırlar.

Küçük burjuva düşünce-yaşam ve duyguyu yaşayanlar, etkisinde fazla kalanlar ise özgürlük ve kurtuluş davasına güçlü sarılmazlar. Düşünsel ve duygu dünyalarında taşıdıkları ağırlıkları dava ve görevlerine yansır. Görevlerine dört elle sarılmazlar. Kendi geriliklerinden kaynaklı olarak devrimci eğitime ve şekillenmeye en fazla direnç gösterenlerdir.

Savaş algı ve alışkanlıkları kolay elde edilmiyor. Bunun için kapsamlı bir devrimci eğitime ve onun sistemi içinde ciddi bir şekillenişe ihtiyaç vardır. Devrimci eğitimin bir sistem içinde ele alınıp yürütülmesiyle devrimci anlayışın egemen olduğu bir ortamın yaratılmasıyla, ortaya çıkan ve çıkacak olan sorun ve engellerin savaşçı bileşenle birlikte çözüm arayışıyla atılacak düşünsel ve pratiksel adımlar sonucunda devrimci şekillenme maddi bir güce dönüşür. Nitelikli bir sonuç elde edilir.  Militanların birlikte çalışmasıyla eğitilenlerin ve eğiticilerin eğitime ve yaşama birlikte ortak katılımı ve paylaşımıyla gerçek anlamda devrimci bir ortam yaratılır. Ve devrimci dönüşüm başlar.

Devrimci eğitim sisteminden bahsederken öncelikle amaç ve hedefler konusunda netliğin ve berraklığın olması gerekir. Neye karşı, nasıl ve kimlerle savaşılacaktır? Bu sorular kadar bu amaç için gerekli olan ideoloji-politika-strateji ve taktikler neler olacaktır? Ortaya çıkacak sorun ve engeller hangi ideolojik yöntem ve uygulamayla çözülecektir.

Devrimci eğitim sisteminde en önemli temel anlayış görev ve sorumlulukların kolektif yapılması gelir. Eğer her eğitici aynı zamanda eğitilen olması gerektiği fikrini her eğitilenin de aynı zamanda eğitimci rolünü ve görevini birlikte başarırsa gerçek anlamda “Eğitenlerin de eğitilmesi, eğitilenlerin de eğitmesi” devrimci ilkesi gerçek halini alır. Eğer sadece bir avuç seçkin eğitimci insan devrimci eğitim vermeyi sürdürürse eğitim boyunca en az birkaç savaşçıyı eğitim verecek düzeye getirememişse orada düşünsel ve uygulama düzeyinde ciddi sorun var demektir. Her savaşçı aynı zamanda bir komutan adayı olarak devrimci eğitimi ele almalıdır. Her bir komutan ise aynı zamanda birer savaşçı gibi öğrenmeye-gelişmeye açık ve istekli olmalıdır. Devrimci savaşın öğrenilmesi gereken konuları nasıl ki sınırsız ise komutanların düzey ve seviyesi ne kadar ileri olursa olsun öğrenme ve uygulama konusunda sınırsızlığa ve sonsuzluğa erişmek için yani öğrenmek için çaba ortaya koymada sınır çizmemeleri gerekir. Sınırlar ve çizgiler çeken bir komutan devrimci savaş konusunda gelişime kilit vurmuş demektir.

Hangi düzeyde olursa olsun komutanlık düzeyine varmış biri bile önce bilgilenmesi (öğrenmesi) gerektiğinin bilinç ve sorumluluğuyla hareket etmelidir. En çok da savaşçılardan halktan ve düşmandan öğrenmesi gerektiğini bilmelidir. Bunu asla unutmamalıdır. Keza başarısızlık ve yenilgilerinden daha ileri ve gelişkin bir düzeyde öğrenme pratiği içine girerek öğrenmelidir. Hatta doğanın ve hayvanların her bir hareketinden bile öğrenmesi gerektiği şeyler olduğunu unutmamalıdır.

Savaşçılar ise öncelikle iyi bir savaşçı olmayı amaçlamalıdır ve öğrenmesi gereken çok şeyler olduğu sorumluluğuyla hareket etmelidir. Hem komutan hem de savaşçıların kolektif çaba ve sorumluluğuyla yaratılan devrimci eğitim programı ve pratiği başarıyı tüm bileşenlere daha güçlü mal eder. Keza eleştiri-özeleştiri bilinç ve sorumluluğu devrimci eğitimin ve şekillenmenin ateşleyicisi olur. Hata ve zaaflarla, yetmezlik ve geriliklerle “uzlaşmazlık” temelinde geliştirilecek bilinç ve sorumluluk sınıf düşmanlarına karşı savaşmayı daha nitelikli ve gelişkin bir düzeye çıkarır. Gerilla kendi içinde ne kadar “uzlaşmazlık” bilinç ve sorumluluğuyla hareket ederse o kadar sınıf düşmanlarına karşı kalıcı ve etkili darbe indirebilir. İdeolojik sağlamlık ve netlik sadece MLM ideolojiye sahip olunarak elde edilemez aynı zamanda bu ideolojiye dayanan sağlam devrimci bir sistem kurularak ideolojik şekilleniş kazanılır. İdeoloji tek başına ele alındığında yeterli değildir. Kurulacak sistemle ideoloji etkin ve aktif bir rol oynar. Yanılgıların en başında sistem kurmadan ideolojiyle her şeyin başarılacağı fikri gelir.

Her militan yaptıklarından ve yapamadıklarından dolayı hem hesap vermeyi öğrenecek ve hem de nasıl hesap verilmesi gerektiğini savaşçılarına öğretecektir. “Öğretirken öğrenmek-öğrenirken öğretmek” ilkesi esas alınmalıdır. Keza “Eleştirirken-özeleştiri vermek, özeleştiri verirken-eleştirmek” ilkesi savaş alanlarında olağan bir hal almalıdır. Bu yolu ve yöntemi izleyen hareket başarıyı mutlak olarak kucaklayacaktır.

Kendi pratiğini-eylem ve hareket tarzını- davranışını-görev kavrayışını-uygulama biçimini-sonucunu değerlendirmesi gerektiğini kavramayan bunu bir bilinç ve sorumluluk olarak görmeyen bir hareket gelişemez. Her düşünce-eylem-uygulama proletaryanın bilimsel dünya görüşü doğrultusunda sorgulanmalı-değerlendirilip-eleştirilmelidir. Yerinde- zamanında, bilinç ve sorumlulukla uygulanan eleştiri (ideolojik sorgulama ) devrimci eğitim-şekillenme ve uygulamanın güçlü parçası olur.

Kendi hata ve zaaflarına karşı mücadeleyi düşmana karşı mücadelenin parçası ve bileşeni haline getiren bu mücadele çizgisi üzerinden devrimci eğitimi uygulayan ve yaşamı örgütleyen bir hareket başarıyı kendi kapısının girişine asmış demektir. “Diyalektik materyalizmden (doğru düşünme-bilgilenme-değerlendirip-yorumlama-karar verme-mevzilenme) düşmanı imha etme fikrinden-özeleştiriyi günlük savaş yaşamının doğal, olağan bir parçası haline getirme” ilkelerinden vazgeçilmediği sürece düşmanın zafer hevesi kursağında kalacaktır. (Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu