GüncelManşet

Mustafa Koç öldü mü, “badem gözlü” oldu mu?

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç dün sabah (21 Ocak) saat 07.00 dolaylarında spor yaptığı sırada kalp krizi geçirdi ve 4 saat sonra da yaşamını yitirdi. Bugün ise tüm televizyon ve gazetelerde “kalbine yenilen genç işadamı” Mustafa Koç’un ölümü haberlerde ilk sıralarda yer aldı.

Bugün bir pastanede çay içerken sabah haberlerinde Mustafa Koç’un ölümü ayrıntılı olarak veriliyordu. Zaten elimdeki gazetenin, ki gazeteyi alırken diğer gazetelerin de ilk sayfalarına şöyle bir göz atmıştım, ve tabii ki diğer tüm burjuva basının manşetlerinde bu haber vardı. En önemli bilgi (!) olarak “Fenerbahçe’nin logosunu tescil ettiren” ve “Fenerium”u kurarak –sanki çok fakir bir kuruluşmuş gibi- Fenerbahçe’ye yeni bir gelir kapısı açan kişi olduğunu bu haberler ve gazeteler sayesinde öğrendim.

 

İşçilerden Koç muhabbeti

Haberlerde Koç’un kalp krizi geçirdiği anı “Sabah saat 07.00’de sabah sporunu yaparken fenalaşan Koç’a ilk müdahale yanındaki özel koruması ve spor hocası tarafından yapıldı” şeklinde aktaran ve ardından spor yapmadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmenin ne kadar önemli olduğunu konu edinen bir haberi de sunan haber spikerine –spiker duymasa da- pastanede oturan ve alelacele bir şeyler atıştırarak işe yetişmeye çalışan 2 işçi cevap veriyordu:

“Vay be! Yanında spor hocası da varmış!”

“Spora gitmeden önce doktor kontrolü çok önemliymiş! Yav biz ölsek de gitsek hastaneye, dönüp yüzümüze bakmıyorlar. Bu diyor ki, ‘spora gitmeden önce doktora gidin’! He tamam, giderim!”

Haber spikeri devam ediyor: “İlk olarak Beykoz Devlet Hastanesi’ne götürülen Mustafa Koç, buradaki müdahaleler yetersiz kalınca uçakla Koç Vakfı’na bağlı Amerikan Hastanesi’ne götürüldü. Ancak burada doktorların tüm uğraşlarına rağmen kurtarılamadı.”

Uçakla… Hem de kendi hastanesine… Vay be!

İşçiler poğaça ve çaydan oluşan kahvaltılarını sonlandırıp kalktılar, hesabı ödeyip televizyondaki Mustafa Koç’un görüntüsüne son bir kez bakıp çıktılar pastaneden…

 

Evimizin bir parçası Koç!

Zengin olmak böyle bir şey!

Sabah sporunu yaparken spor hocan ve özel koruman yanında olur. Hastalanırsan özel uçaklar, özel hastaneler (mümkünse kendi hastanesi) emrine amade olur. Ve ölürsen de bütün Türkiye “yas tutar” ya da “üzülür”!

“Milletimizin başı sağolsun”dur! Çünkü memleketimiz “iş dünyasının çok kıymetli bir evladını”, “Türkiye’yi uluslararası marka haline getiren genç bir işadamını yitirmiştir”!

Dünden itibaren olduğu gibi muhtemelen bugün ve cenazesinin toprağa verileceği 24 Ocak Pazar gününe kadar, bizlere, Mustafa Koç’un ve Koç ailesinin ne kadar zengin, Mustafa Koç’un ne kadar hayat dolu ve sosyal, ne iyi bir eş ve baba olduğuna dair haberler izlettirilecek ve okutulacak. Evimize giren beyaz eşya, arabalar vs. vs.lerle aslında bu adamın ne kadar da ailemizden biri olduğu anlatılacak ve en insani duygularımıza hitap edilerek bu “acı kayıp” için üzülmemiz istenecek!

Ama bu boyalı, burjuva basından hiçbiri Mustafa Koç’un ölümü vesilesiyle Koç ailesinin ne ara ve nasıl bu kadar zengin olduğunu sorgulamayacak. Türkiye’nin vergi rekortmeni olan Koç bünyesine bağlı şirketlerden 5’inin Türkiye’nin en iyi 10 şirketi içerisinde yer almasını, Koç ailesinin dünyanın en zengin 500 kişisinin içerisinde yer alan tek Türk olmasını “tüm milletimizin gurur kaynağı” olarak anlatacak ama onlar bu kadar zenginken aynı ülkede milyonlarca insanın açlık sınırı altında yaşamak zorunda kalmasının nasıl mümkün olduğunu sormayacak.

 

“Koç tarafından baskı ve haksızlığa uğrayan işçileriz”

Koç nasıl bu kadar zengin olabiliyor? Tabii ki işçilerin emeğini bir asalak gibi sömürerek… Tabii ki kâr elde edebilmek için işçilerin gerekirse ölmelerini emrederek… Tabii ki milyonlarca insanı daha fazla yoksulluk ve yoksunluğa iterek… Bunu sağlayan kapitalist sömürücü sistemin tekerinin dönmesi için elinden geleni yaparak…

Bunun başkaca bir yolu olabilir mi?

Kesinlikle hayır!

Türkiye’nin en zengin şirketi (şirketler topluluğu) olan ve Vehbi Koç, ardından Rahmi Koç’tan sonra başına Mustafa Koç’un geçtiği Koç Holding bünyesinde resmi olarak 100 bine yakın işçi çalışıyor. Ancak kurduğu ve resmi olarak kendisine direkt bağlı olmayan küçük şirketçikler aracılığıyla, taşeron ve merdivenaltı işletmelerle bu sayı çok daha yüksek ve sömürü çok daha katmerli… Her sabah yanı başında durması gereken özel koruması ve spor hocasının aldıkları maaş, işçilerin yıllarına mal olabilecek düzeyde…

En yakınımızda, hatıralarımızın en tazesinde duruyor işten çıkardığı Divan Pastanesi ve TOFAŞ işçilerinin yaşam ve hak alma mücadelesi… Keza Mustafa Koç’un ölümü vesilesiyle bir başsağlığı mesajı yayınlamış TOFAŞ işçileri ve demişler ki;

Koç Holding yönetim kurulu başkanı mustafa koç’un hayatını kaybettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bizler TOFAŞ’ta hak mücadelesi veren ve bundan dolayı da Koç Holding yönetimi tarafından baskılara ve büyük haksızlıklara uğramış işçileriz. Bundan dolayı Mustafa Koç da dahil Koç Holding yönetimine karşı ne öfkemiz biter ne de mücadelemiz. Fakat bizler emekçiyiz, insanız. İnsan hayatına değer veririz. Bunun için yaşadıklarımızdan bunca eziyetteki sorumluluğunu asla unutmayacağımız Mustafa Koç’un hayatını kaybetmesinden dolayı üzüntülerimizi bildiririz. Ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.

 

Mustafa da mı “badem gözlü” oldu?

Hazır Koç’tan bahsetmişken, Gezi İsyanı’nda Divan Oteli’ni açtığı için neredeyse “devrimci” ilan edilen Koç’un kurucusu olan Vehbi Koç’un 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası sırasında, Erdal Eren’in idam edilmesinden hemen önce, Kenan Evren’e gönderdiği mektubu da hatırlatalım:

vehbi kocun mektubu

Unutmamak lazım; Erdal Eren’in kanına giren Vehbi Koç’tan “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekiyor” diyen Ali Koç’a kadar bu tarih, onların! Patronların… Ki bu patronlar kendi kârları için devrimci ve muhalif tüm seslerin kısılması için her şeyi yapar ve bekçi köpekleri olan devletlerin askeri darbelerini, toplu katliamlarını destekler ve her türlü teçhizat için yardımda bulunurlar. (Ne de olsa devletin de bu patronların toplu işçi katliamlarında onların yanında yer alacağını biliyorlar. Örnek Soma, Ermenek, Davutpaşa…)

Ve bu durumlardan faydalanarak işçi ve emekçilerin aleyhine düzenlemeleri geçirirler.

Tıpkı 12 Eylül sonrası Vehbi Koç’un bu isteğinin ardından geçirilen 24 Şubat kararları, sendikal yasaklar gibi… Tıpkı bugün sokağa çıkma yasakları ve abluka ile katliamlar sürdürülürken meclisten geçirilen yasalar gibi…

Halkımız “ölenin arkasından konuşulmaz” der, ama… Onların katlettiği sayısız işçi ve emekçi varken, eşitsizlik ve adaletsizlik yayan çürümüş sistemleri ile hayatımızı dar ederlerken susmak olmaz.

Yapmayalım!

Mustafa Koç’u “badem gözlü” ilan etmeyelim!

 

Bir Özgür Gelecek okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu