Güncel

OCAK AYI | ANI/ANLATI: Dilek Konuk Yoldaşa…

"Ekmeğini yediği suyunu içtiği toprağa düştüğünde koynunda babasına yollayamadığı yazılı mektup saklı kaldı. Annesine, kardeşlerine, ailesine, halkına söylemek isteyip söyleyemediği kelimeler kaldı asılı kaldı dudaklarında."

Gerillanın buğday tenli, Karadeniz’in ay yüzlü yoldaşıdır, Dilek Konuk. Meral yoldaş ismini onurla taşıdı. Büyük emekle, mücadeleyle isme layık oldu. Her şeyden vazgeçerek tutundu özgürlüğe. Kendini kuşatan kalın zincirleri parçalayarak uzandı dağlara.

Çünkü her yerden daha güçlü bir dağ rüzgarı esiyordu. Esen özgürlük rüzgarına döndü yönünü. Yüzünü silahtan başka kurtuluş yolunun olmadığına inanan serüvencilere çevirdi.

Çünkü biliyor ve inanıyordu ki, başka hiçbir silah bu denli güçlü kurtaramazdı ne emeği ne kadını. İnanmış, maviye sevdalı yüreklerin estirdikleri özgürlük rüzgarı Karadeniz’in yoksul emekçilerini uyandırıyordu. Kuruyan bozkırlara kıvılcım olmak için dağlarda çoban ateşini tutuşturuyorlardı.

Emeğin, özgürlüğün düşmanlarını, karanlığın efendilerini en çok korkutan, uykularını kaçırtan kadın gerillaların varlığıdır. Kadınların dağlara çıkıp silah elde hesap soruşudur. Patronlar, ağalar, generaller her şeye belli ölçüde anlayış gösterip sınırlar içinde kabul edebilirlerdi.

Ancak dağa çıkıp silah kuşanan özellikle de kadın savaşçıların zılgıtlı direnişlerini asla kabul edilemediler. Bundandır ki, tüm askeri güçlerini seferber edip çoban ateşlerini söndürmeye silah çatan kadın gerillaları susturmaya çalıştılar. Korkuları uykularını kaçırdı.

Dilek Konuk yoldaş gerillaların silah sesi ve özgürlük sloganlarıyla uyandı. Ve baktı sesin geldiği yöne ve kulak verdi dağdan yankılanan sözlere. Kimdi ellerinde olan modern çağın spartakları? Ağır darbe alma toprağa düşüp tohum olma pahasına patronlara beylere haramilere meydan okuyan bu cesur yürekli insanlar kimdi? Bu cüreti nereden ve kimden alıyorlardı? Dağlarda gezen Kürt gerillalarını işitip duymuşlardı.

Ya bu adına TİKKO’cu gerillalar nereden çıkmıştı? Ne isterlerdi bu pantolonları yamalı gerillalar? Dertleri, kaygıları neydi? Bunların bir kısmının kendi topraklarının, köylerinin insanları olduğunu daha fazla duyuyordu.

Hatta bir kısmını dağlara yazılı isimlerini bile duymuşlardı. Dilek Konuk yoldaşın özgürlük özlemi ve kendini bulma arayışı gerillayı tanıma merakı onu dağlara sürdü. Ne edip onları mutlaka bulmalıydı.

Buldu da! Ve yoldaşları ona en güzel silahlardan birini uzatmışlardı ince bilekli ellerine. Ve artık o yavaş yavaş silahla yaşamaya başlamıştı. Ancak bir türlü aklından çıkaramıyordu, çok sevdiği babasını. Üzülmesin diye son sözünü söyleyemeden, bir veda konuşması bile yapmadan kaçmıştı evden.

İçinde tarifi zor bir acı vardı. İnsan en çok sevdiklerine kendisini en çok sevenlere böyle mi davranırdı, bir söz bile söylemeden çekip gider miydi?

İçten gelen derin sızı bir nebze olsun diye babasına mektup yazma kararı verir.  Mutlaka bir mektup yazmalıydı babasına. Gerillaların içinde en yaşlı olan yoldaşa durumunu ve mektup yazma talebini anlatınca saçlarına ak düşmüş yoldaşı önce Meral (Dilek) yoldaşını dinledi. Neler söylemek istediğini sordu.

Meral yoldaş biraz mahcup, biraz çekingen, biraz yanlış anlaşılmamak için zorlanarak neler yazılması gerektiğini yoldaşına anlattı.

Ve mektup yazılıp bitince Meral yoldaşın yüzünde çocuksu bir gülümse dile getirilmeyen bir sevinci paylaşarak yoldaşına teşekkür etti.

Dilek Konuk yoldaşın hikayesi Anadolu’nun, Karadeniz’in emekçi kadınların yazılmamış mektubu, yarım kalmış özgürlük sözleri gibidir. Tanımı zor yürek acıtan sızı gibidir. Dile getirilemeyen sevda yüklü bir veda cümlesidir.

Ekmeğini yediği suyunu içtiği toprağa düştüğünde koynunda babasına yollayamadığı yazılı mektup saklı kaldı. Annesine, kardeşlerine, ailesine, halkına söylemek isteyip söyleyemediği kelimeler kaldı asılı kaldı dudaklarında.

Ben gerillayım! Özgürlük ateşini elleri yanarcasına tutmaktan korkmayan kadınların özgürlük DİLEĞİYİM.  Kurtuluş şarkıları söyleyen MERALİM. (Bir yoldaş)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu