GüncelManşet

OHAL patron lehine, işçinin aleyhine…

15 Temmuz darbe girişiminin ardından 21 Temmuz’da OHAL ilan edildi. Meclis’te OHAL kararının geçmesinin ardından teşekkür konuşması yapan Binali Yıldırım, “Devlet millete değil, kendisine olağanüstü hâl ilan etmiştir” demişti. Ancak OHAL’in ilanından sonra KHK rejimi işçi-emekçilere, kadınlara-gençlere, LGBTİ’lere dönük topyekun saldırıların gerçekleştiği bir süreç olarak önceden de olduğu gibi devam etti. 

İşçilerin can bedeli kazanımları bir bir elinden alınmak istendi. İşçi ve emekçilere dönük saldırıları her ay raporlaştıran İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, özellikle de OHAL’le geçen yedi ayı, geçen yılla kıyasladığımızda iş cinayetlerinde yüzde 14’lük bir artış olduğunu açıkladı. Yani OHAL ilanı sonrası ilk uygulamaların işçi ve emekçilerin iş güvencelerini koruyan yasaları fiilen ortadan kaldırmasıyla, OHAL’in işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki uygulamaları, iş cinayetlerinin artmasının temel nedenidir.

 

İş cinayetleri sayısı 2 bine ulaştı

Halbuki 2013 yılında uygulanmaya başlanan 6331 Sayılı İSG Yasası AKP iktidarı tarafından öyle bir müjdelenmişti ki artık işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlar çözülecek, iş cinayetleri hızla azalacaktı. Aksine iş cinayetleri hızla arttı ve Soma, Ermenek, Torunlar ve Şirvan’da toplu iş cinayetleri yaşandı. Tespit edilebilen iş cinayetleri sayısı 2000’e ulaştı. (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi)

İş cinayetleri sonrası adaletsizlik, cezasızlık sürmekte. OHAL sonrası iş cinayetleri sürekli bir biçim almış ve bütün sanayi kollarında ölümler artmıştır. % 14’e ulaşan iş cinayetlerindeki artışta mahkemelerde açılan davalarda işçilerin aleyhine sonuçlar çıkarılmakta ve asıl sorumlular mahkemeye çıkartılamadığı gibi tali sorumlular kısa süreli hapis cezalarına çarptırılmakta ve bu cezalar para cezasına çevrilmektedir.

 

Saldırıların merkezileşmesi adımları

Hal böyle iken 15 yıllık AKP iktidarı döneminde işçi ve emekçilerin haklarına dönük saldırıların OHAL ilanı ardından her geçen gün artması da pek tabidir. Onun için zorunlu BES kesintisi yapılması ve kiralık işçilik düzenlemesi uygulamaya konuldu ve çalışma standartları ile sosyal haklar daha da geriletildi.

Bununla beraber Temmuz ayı sonunda gündeme gelen ve sonrasında yasalaşan “Varlık Fonu” topluma ait olan kamu kaynaklarını Bakanlar Kurulu’nun himayesinde sermayenin kullanımına olanak sağlamak için işlevli hale getirildi. Yani AKP iktidarı “Varlık Fonu” ile birlikte sermayeden alınan vergileri olabildiğince azaltacak işçi ve emekçilerden alınacak vergilerle devlet kasasını doldurulup, daha sonra teşvikler vb. yollarla yeniden sermayenin hizmetine sunacak. Bütçe yetmezse devreye BES ve İşsizlik Sigortası Fonu girecek.

 

Halka ve işçilere “OHAL yok” yalanı

İşçilerin örgütlenmesi birçok şekilde engellenmeye çalışılırken bu durumun OHAL’le birlikte iyice keyfileşmesi, yani devletin tepesinin ifade ettiği “halka ve işçilere OHAL yok” söylemi sadece sözde kalarak, OHAL koşulları patronlar lehine ve işçiler aleyhine devam ediyor.

Hal böyle iken yaşanan ekonomik kriz, iç ve dış politikada atılan pervasız adımların faturası emekçilere çıkarılacak ve emekçilerin olası tepkisini önlemek için yönetim erki giderek merkezileştirilmeye çalışılacaktır. Tam da bunun için referandum sürecini de bu noktada anlamlandırmalıyız. Bu yüzden 16 Nisan Referandumu işçilerin kazanımlarının korunması ve daha boyutlu gerçekleşecek olan saldırıların öngününde tamamen patronların lehine olacak bir sistemi OHAL-KHK sürecinin süreklileşmesini engellemek için “Hayır”da birleşelim.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu