GüncelMakaleler

PUSULA | AKP-MHP, Devlet Teröründe Israrlı

"Geniş yığınlar, yokluktan, yoksulluktan, işsizlikten, iş güvenliğinden, demokratik hak ve özgürlüklerden söz ediyorlar. Bu istemler doğrultusunda pratik tutumlar geliştiriyorlar. Ama Sarayın kulağı tüm bu gerçekleri duymaya kapalıdır."

Durumun son derece karmaşık ve mücadelenin de bir o kadar zor olduğu bir bölgede- coğrafyada yaşıyoruz.

Dolayısıyla siyasal iktidar mücadelesi perspektifine uygun olarak kararlıca yürüyebilmek için ideolojik bir derinliğe, siyasal netliğe, asgari düzeyde bir askeri birikime ve örgütsel tecrübeye sahip olmamız gerekiyor. Dahası sınıf düşmanlarımızın artarak devam eden kapsamlı saldırılarını dikkate aldığımızda sözünü ettiğimiz ana başlıklarda sürekli bir gelişmeye, değişmeye ve her yeni duruma uygun olarak tutum almaya ihtiyaç olduğu bir gerçektir.

Diğer bir anlatımla mücadele biçimlerinde, ittifak politikalarında tutucu değil, yaratıcı ve birleştirici olmalıyız. Keza inisiyatif ve sorumluluk alma konusunda daha cesur ve cüretli davranmalıyız. “Zor dönemin devrimciliği” bunu gerektiriyor.

Zorluklarla nasıl mücadele edileceğinin hazır bir reçetesi yoktur. Dünya komünist hareketinin tarihi tecrübelerinden, kendi tarihimizden, devrimci hareketin mücadele tarihinden öğreneceğiz-öğreniyoruz da. Ama her şey gelişiyor, değişiyor. Ezilen yığınların eğilimlerinde değişimler oluyor. Tüm bu değişimler yeni söylemleri, yeni pratik duruşları zorunlu kılıyor. Eğer varolanla çare bulamıyorsak, değişime, devrimci yaratıcılığa başvurmak zorundayız. Tüm bu görevler, güçlü proleter bir ideolojik şekillenişle başarılabilir. Çünkü her zaaflı duruşumuza, her başarısızlığımıza kaynaklık eden burjuva ideolojisidir. O halde geri-zaaflı duruşlarımızda kurtulmanın yolu bu burjuva anlayışlardan kurtulmaktan geçer.

Bugün iktidar her direniş odağını dağıtmaya ve bir çöl sessizliği yaratmaya çalışıyor. Bu nedenle son dönemde çıkarılan “sansür yasası”yla, karşı devrimci şiddetle yaşamın her alanında susturulmuş, umudunu yitirmiş bir toplum yaratılmak isteniyor.

Sıkça limanlarında tonlarca uyuşturucu yakalanan, intihar vakalarının, kadın cinayetlerinin, rüşvet ve yolsuzluğun sıradan vakalar haline geldiği bir coğrafyada, hakim sınıf sözcülerinin “ahlaktan, adaletten, yalan haberleri önlemekten” söz etmeleri en büyük yalandır.

R.T.Erdoğan’ın “rüşvet ve yolsuzlukla mücadeleden” dem vurması geniş yığınların aklıyla alay etmektir. Yani hırsız diyor ki: “Hırsızlık var. Ama bunu engelleyecek tek güç yine de benim.” Lafta da olsa “çalmama sözü veriyor.” Ama bu mümkün değil. Kapitalist-emperyalist sistem bir sömürü ve soygun düzenidir. Bu düzen varlığını artı emeğin gaspına borçludur. Yol haritaları yalan ve talan üzerine kuruludur. Yalan ve talanın olduğu her yerde karşı devrimci şiddet vardır. Bunlar adata zincirin halkaları gibidir.

Ama şu da bir gerçek ki; Geniş yığınlar ne sonsuza kadar yalanla aldatılabilir ne de şiddetle susturulabilir. İran’da mollalar, yıllarca bu karşı devrimci politikaları uyguladılar. Ama yine tarih bildiğini okumaya devam etti.

Kadınların öncülüğünde başlayan direniş, toplumun tüm ezilen kesimlerini etkiledi, yaygın bir şekilde sokaklara akmasını sağladı. Hiç kuşkusuz tüm bu gelişmeler bölgede yalnız kadın mücadelesi açısında değil, tüm ezilenlerin mücadelesi açısında olumlu sonuçlar doğuracaktır. Dinsel gericiliğin-tarikatların yaratmış olduğu bu karanlık tablo ancak mücadelenin ışığıyla aydınlatılabilir. Gerçek manada özgürlük böyle kazanılır.

Geniş yığınlar, yokluktan, yoksulluktan, işsizlikten, iş güvenliğinden, demokratik hak ve özgürlüklerden söz ediyorlar. Bu istemler doğrultusunda pratik tutumlar geliştiriyorlar. Ama Sarayın kulağı tüm bu gerçekleri duymaya kapalıdır.

Bu gerçekler karşısında kör, sağır, dilsiz olan Sarayın, yine aklına “aile ve baş örtüsü” geldi. Yaklaşan genel seçimler dikkate alındığında, R.T.Erdoğan ve suç ortakları yukarıda altını çizmeye çalıştığımız gerçekleri, baş örtüsü vb. tartışmalarla yine örtmeye çalışıyorlar.

Tüm bunlar, bu yalan ve talan üzerine kurulu olan düzenin sürmesi için yeterli mi? Buna evet diyenlerin İran sokaklarında gerçeğin diliyle haykıran kadınların pratiğine bakması gerekir. Elbette ki ortaya çıkan bu tablo, ortaçağ zihniyetiyle beslenen bu güçlerin korkularını daha da büyütüyor. Hiç kuşkusuz gerçeklerden uzak bu köhnemiş zihniyetin yaratmış olduğu bu karanlık tablo, başta kadınlar ve gençlik olmak üzere tüm ilerici-devrimci güçlerin militan mücadelesiyle dağıtılacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu