GüncelMakaleler

RÖPORTAJ | “Kayıplarımızı Unutmayacağız, Unutturmayacağız ve Vazgeçmeyeceğiz”

Cumartesi Anneleri/ İnsanları geçtiğimiz haftalarda sınırlı sayıda da olsa meydana kayıpları için karanfil bırakıp açıklama yapmaya başladı. Biz de kayıp yakını İkbal Eren ve Cumartesi İnsanlarından Mukaddes Şamiloğlu ile bu süreci ve yürüttükleri mücadeleyi konuştuk

Cumartesi Anneleri/İnsanları kayıpları için, adaletin yerini bulması için 700. haftaya kadar Galatasaray Meydanı’nda oturma eylem yapmış ancak bu haftadan sonra devletin ağır saldırısına maruz kalmıştı. AYM’nin hak ihlali kararına kadar her hafta meydana çıkmak için yaptıkları eylem, polis saldırısı ve gözaltı ile sonuçlandı.

Bu kararla birlikte Cumartesi Anneleri/ İnsanları geçtiğimiz haftalarda sınırlı sayıda da olsa meydana kayıpları için karanfil bırakıp açıklama yapmaya başladı. Biz de kayıp yakını İkbal Eren ve Cumartesi İnsanlarından Mukaddes Şamiloğlu ile bu süreci ve yürüttükleri mücadeleyi konuştuk

700. hafta oturumundan sonra yasaklanan Galatasaray Meydanı’na ulaşmak için mücadele veriyordunuz. Ve iki haftadır sizlere 5 yıldır yasaklanan meydana çıkıyorsunuz. Bu duruma dair düşünceleriniz ve değerlendirmenizi alabilir miyiz?

İkbal Eren: Ben, 21 Kasım 1980’de gözaltına alınıp, kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşiyim, adım İkbal Eren Yarıcı. Galatasaray Meydanı’ndaki 700. oturmamızda polis şiddetiyle karşılaşmıştık. O günden bugüne kadar Meydan bize yasaklanmıştı.

Zaman zaman denedik tekrar çıkmayı ama hep engellendik. En son nisan ayında tekrar meydana çıkmak üzere karar verdik ve gözaltına alındık. Ve sonrasında sadece seçim haftasında ara vererek, yaklaşık 30 hafta gözaltına alındık. Gözaltına alınmamız ciddi anlamda kamuoyu yarattı. Vazgeçmeye de hiç niyetimiz yoktu, kayıplarımız ve Galatasaray Meydanı için. Çünkü Galatasaray Meydanı bizim kayıplarımızla buluşma mekanımız. Bize meydanı yasaklayanlar kayıplarımızı unutturmak, bu ülkenin hafızasından silmek için bunu yapmışlardı. Bizim de onları unutturmaya hiç niyetimiz yoktu.

Sonunda haklı olduğumuz –ki bunun yanında Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu iki tane karar var; hak ihlaline uğradığımıza dair, bu da bizim için önemli bir dayanaktı– anlaşıldı. Galatasaray Meydanı’na çıkmak için önemli bir sebepti bu kararlar da.

Zaten biz haklılığımızı biliyorduk ama bir de Anayasa Mahkemesi bunu tescilleyince artık oradan vazgeçmek mümkün değildi. Biz de bunu yaptık. Sonunda haklı olduğumuzu birileri gördü ve Galatasaray Meydanı’nı sembolik de olsa şimdilik bizlere açtı. Geçen hafta 10 kişiyle katıldık. Bu haftada da öyle olacak. Sanıyorum bir süre 10 kayıp yakınıyla Galatasaray Meydanı’nda olacağız. Ama her şey yoluna girecek.

 

“Biz ‘mağdur’ değiliz, mağdur edildik!”

– Meydanın sembolik de olsa açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen her hafta kelepçelenerek annelerin gözaltına alınması ciddi anlamda kamuoyu oluşturdu. Kamuoyunun önemli bir gücü var. Uluslararası düzeyde de ses getirdi. Meclis’te de ses getirdi. Milletvekillerinin meclise, basının kamuoyuna taşıması vb. hepsinin bileşkesi bize orayı açtı.

Tabi ki bizler için bu yeterli değil, bakan “Cumartesi Anneleri’nin mağduriyetini gidereceğiz” şeklinde bir cümle kurmuştu. Biz “mağdur” değiliz, mağdur edildik.

Bu yapılan da bizim mağduriyetimizi gidermiyor. Elbette bakan da bunu fark edecek. 700. hafta öncesindeki gibi kayıplarımızla Galatasaray Meydanı’nda buluşacağız ve onlar için adalet istemeye daha kitlesel olarak devam edeceğiz. Ama şimdilik böyle gitmek zorundayız. Her şey yavaş yavaş yoluna girecek. Kesinlikle kayıplarımızı unutmayacağız, unutturmayacağız ve vazgeçmeyeceğiz.

 “Mücadelemizin sonucu olarak attırdığımız bir adım!”

– Uzun zamandır gözaltına alındığınız meydan mücadelenizle açılmış oldu. Neler söylemek istersiniz bu konuda?

Mukaddes Şamiloğlu: Ben de Cumartesi İnsanlarındanım. 19 95’ten bu yana sürdürülen kayıpların akıbetlerinin sorgulanması, bulunması, adaletin aranması mücadelesi, sivil inisiyatif mücadelesi, sessiz eylem ama bu çığırtkan bir eylem. Uluslararası boyuta taşınmıştır bu süreçte. 26-27 yıldır süren bu süreçte maalesef ki kesintili bir dönem. Cumartesi Anneleri, Cumartesi Eylemleri maalesef devlet güçleri tarafından belli dönemlerde çok sık kesintiye uğratılmıştır.
700. Hafta özellikle 28 Haziran 2017 olması… 18 Mart’ı tarih o kadar tarihsel süreçler yaşıyoruz kronolojik anlamda, çok ağır süreçlere tanık oluyoruz. O tarihte –tırnak içinde “Soylu” diyeceğim– Soylu’nun, İçişleri Bakanlığı döneminde 700. haftada bayağı şiddetli bir saldırı, ailelerin gözaltına alınması, Cumartesi İnsanları’nın gözaltına alınması, annelerin saatlerce adalet arayışlarının sembolü olan Galatasaray Meydanı’nda polislerin şiddetine maruz kalması ve ailelere saldırı sonucunda maalesef Galatasaray yasaklanmıştı.

Kayıp aileleri özellikle Galatasaray’ı kayıplarla buluşturdu. Galatasaray Meydanı, aileler hem seslerini sessizce duyurabilme mekânı hem de kayıplarıyla buluşma mekânı olarak addedilmiştir. Böyle bir trajik bir durum var.
Yani düşünsenize bir insan eşinin, çocuğunun, babasının, annesinin devlet tarafından kaybedilen yakınının kemiklerine dahi ulaşamıyor. Kemiklerine dahi razı, en azından gidip anmasını yapabilecek, mezar başında konuşabileceği bir yer olacak… Bir mekânın olabileceği bir durumu talep etmek demek bu. Empati bile yapamıyorsunuz. Yani o kadar ağır bir durum, ağır bir travma.

  1. haftadan sonra İnsan Hakları Derneği’nin önünde o dar sokakta yapılmaya çalışıldı. O zaman bile polis baskısı sürdü, resmen derneğin içerisinde dernek üyeleri, derneğe gelen ziyaretçiler, dernek üyeleri kim olursa olsun giriş-çıkış yapmayı bile yasakladılar. O dönemlerde yani herkes bir tehdit altında, herkes bir baskı altındaydı zaten. Hasta tutsaklar için de biliyorsunuz F oturumları vardı. Onlar da yasaklandı, İHD önünde daha dar yapıldı ancak biz kamuoyu yaratmak istiyoruz. Kamuoyunun bilinçlenmesini, farkındalık yaratmak istiyoruz.

– Meydana bir şekilde çıkmış oldunuz, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Ben çok kazandık olarak göremiyorum. Ailelerin verdiği mücadele çok değerli. Biliyorsunuz siz de, 30 küsur haftadır yoğun gözaltılar yaşandı. Saatlerce psikolojik işkence, hastane falan derken en az 6 saat emniyet çerçevesinde tutuluyorsunuz. Şimdi eski İstanbul Valisi Ali Yerlikaya bakan ve kendince bir vizyon belirlemeye çalıştı. Yerlikaya’nın garip bir şekilde Cumartesi Anneleri için “Onları anlıyorum” demesi ve bir önceki hafta bizleri gözaltına almamaları, sonraki hafta da sayı anlamında sınırlandırarak 7 kişiyle Lisesi’nin oraya alınması durumu yaşandı. Maalesef ironik bir durum.

Ben şunu soruyorum; Ali Yerlikaya, Cumartesi Annelerinin, 30 haftadır Galatasaray’a ulaşarak bir karanfil bırakma girişimleri engellenirken İstanbul Valisiydi. Yani 30 haftadır bunu bilmiyordu da birdenbire bu hafta mı bilmeye başladı? Çok soru işaretleri var. Bunu artık dinleyenlere-izleyenlere bırakıyorum. Eminim ki herkes cevabı biliyordur. Bu anlamda cevap verme ihtiyacı duymuyorum. Bu nedenle kazanım olarak diyemiyorum ama tabii ki güzel bir adım. Mücadelemizin sonucu olarak attırdığımız bir adım ve bizim için önemli

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu