GüncelMakaleler

SENTEZ | Ermenistan’da Durum; Nikol Paşinyan Dönemi  (2/2)

"Şu soru sorulmalıdır: Ermenistan’ı yoksullaştıran, yağmalayan, talan eden yapı alternatif olabilir mi? "

Sarkisyan liderliğindeki ECP hükümetine muhalif olan Paşinyan seçimleri kazandığında roller değişir. Bir dönem eleştirdiği yönetimin yerine, artık O ve O’nun oluşturduğu yönetim gelmiştir.

Artık O hükümet başındadır. Muhalif olduğu dönem eleştirdiği ve sorunların muhatabı olan hükümetin yerini almıştır. Dolayısıyla muhalif olduğunda ülke sorunlarını eleştiren, mevcut yönetimi teşhir eden, hatta kitle hareketlerinin başına geçerek yönetimi düşürmenin aracı olarak kullanan Paşinyan, yönetime geldiğinde artık eleştiren konumdan, eleştirilen ve sorunların muhatabı olan konuma gelmiştir.

Paşinyan hükümeti de kapitalist hükümettir. Dolayısıyla sömürüyü, yoksulluğu, işsizliği, yolsuzluğu, rüşveti vb. sorunları yok edecek ve emekçi halkın çıkarlarını yerine getirecek bir hükümet değildir. Tersine mevcut yapıyı devam ettirecek hükümettir. Ve giderek teşhir oldukça halkın gözünde o sorumlu olacaktır. Kısacası Paşinyan Hükümeti de bu minvalde olan bir yönetimdir.

Ancak yönetimini devraldığı ülkenin iç ve dış politikalarında bazı değişikliklere giderek ve devlet kurumlarına müdahale ederek birtakım girişimlerde bulundu. Ancak bu girişimler ülkenin ittifaklar politikasıyla ilintilidir. Amaç yapacağı müdahalelerle Ermenistan’ı, Rusya yörüngesinden çıkarıp ABD devletine bağımlı kılmaktır.

Yeni hükümete aynı düşüncede ve kafa dengi olanları alır. Ayrıca ulusal güvenlik servisi ve polis teşkilatı başkanlarını değiştirir. Yukarıda değindiğimiz gibi, Ermenistan’ın iç politikalarıyla beraber dış politikasında atacağı adımlara ilişkin bir takım girişimlerde bulunur ve bazı mesajlar verir.

Bu durum, Rusya ve Rusya ile içli-dışlı olan devlet kademelerinde yer alanları, oligark ve burjuvaları rahatsız eder. Giderek Paşinyan hükümeti ile araları açılır. Aralarında oluşan çelişki giderek tırmanır. Paşinyan’ın hükümet oluşturması ve devlet kurumlarına yeni atamalar yapmasına rağmen, esas etkinlik Rusya yanlılarındadır. Rusya da giderek ağırlığını koyar Paşinyan’ı diplomatik dille uyarır. Kısacası, Paşinyan parlamentoda çoğunluk oluşturmasına ve hükümet kurmasına rağmen, devletin diğer kademeleri, ordusu, Rusya askeri üssü, vb. kurumlar Paşinyan karşısında set oluşturmuşlardır.

Ermenistan böylesi bir döneme girdiğinde Azerbaycan Dağlık Karabağ’a-Artsakh’a saldırır. Bu saldırıda Türk devletinin Azerbaycan’a açık desteği vardır. Bunun sonucu Azerbaycan’ın yanında yer alır. Nitekim kullanılan silah ve uçakların önemli bölümü Türkiye’den tedarik edilir. Rusya askeri olarak “tarafsız” görünür. Oysa savaşın perde arkasındadır. Ve bölgeye yeni bir jeo-politik müdahalenin yönlendiricisi konumundadır. Çıkan savaş askeri olarak bir taraftan Türkiye, Azerbaycan-Ermenistan savaşıdır. Ama diğer taraftan savaş ve saldırı Ermenistan topraklarında değil, esas olarak Karabağ topraklarında oldu. Saldırı Karabağ’a ve Ermenilere yapıldı. 27 Eylül 2020’de başlayan savaş, 10 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın devreye girmesiyle sonuçlandı.

Bu savaş Rusya’nın politik insiyatifindedir. Bir müddet savaşı seyretmiş, sonra siyasi olarak öne çıkmış ve ateşkes ilan ettirmiştir. Böylece Rusya yeniden dizayn ettiği bölgede kendi hegemonyasında tarafları masaya oturtmuştur. Bunun sonucu çizilen haritayla Karabağ’ın Şuşa bölgesi ve güney tarafları Azerbaycan sınırlarına dahil edildi. Kuzey bölgesini kendi denetimine aldı, yeni askeri üs kurdu, Karabağ’ın kuzeyi ile Ermenistan arasında Laçin üzerinden geçen yol yapımı kararı alındı. Ayrıca Nahçıvan ile Azerbaycan arasında da yol yapımı kararı alındı.

1988-’93 yıllarında süren savaş ile Ermeniler tarafından tampon bölge olarak işgal edilen topraklar bu anlaşmayla tekrar Azerbaycan’a iade edildi. Görüldüğü gibi savaşa askeri olarak katılmayan Rusya, 44 gün sonra ilan ettiği ateşkes ile mevcut hengamede tarafları masaya oturttu ve kendi çizdiği sınırları kabul ettirdi.

Türk devletinin desteğinde Azerbaycan devletinin saldırısına maruz kalan, toprakları işgal edilen ve ateşkes ile yeni sınırların çizilmesi sonucu Karabağ Ermenileri savaşın hedefi oldular. Karabağ halkı savaş ortamında göçe zorlandılar. Savaş sonuçlandığında topraklarını terk ettiler.

30 yıl önce çıkan savaşta Azeriler de Karabağ’dan göç etmişlerdi. Nüfus olarak azınlıkta olduklarından Karabağ’ı terk etmişlerdi. Yapılan ateşkesle Azeriler terk ettikleri topraklara döneceklerdir. Topraklarına dönmeleri onların hakkıdır. Ama diğer taraftan Dağlık Karabağ’ın çoğunluğunu oluşturan Ermeniler tehcire zorlanmakta, toprakları gasp edilmektedir. Binlerce yıl yaşadıkları topraklardan tasfiye edilmekte, bölük pörçük bir yaşama itilmektedirler. Kısacası saldırının ve çizilen yeni sınırların faturası Karabağ Ermenileri’ne çıkarılmıştır.

Burjuvazinin önderliğinde pazar dürtüsüyle yapılan savaşın bedeli halklara ödetilmiş ve beraberinde onları karşı karşıya getirmiştir.

Oysa Sovyetler Birliği döneminde Azeri ve Ermeni halklar iç içe ve birlikte yaşamışlar. Yaşamı her alanda paylaşmışlardır. Azerbaycan’da Ermeniler, Ermenistan’da Azeriler beraber yaşam sürdürmüşlerdir.

Çarlık yönetimine karşı 1917 Ekim Devrimi’nde birlikte yer almışlardır. Devrimin hemen akabinde Almanya, Türkiye, İngiltere, Fransa, Japonya gibi emperyalist devletlerin saldırılarına karşı da birlikte, aynı mevzide savaşmışlardır. İkinci Paylaşım Savaşı’nda Alman emperyalizminin hunharca saldırısına karşı Azeriler ve Ermeniler yine aynı safta beraber savaşmışlar, yüzbinlerce şehit vermişlerdir. Kısacası sosyalizm döneminde her alanda yaşamı ve sorunları paylaşmış, hayatı birlikte idame ettirmişlerdir. Ta ki, kapitalizm sosyalizmin yerini alana dek…

Kapitalizmin giderek sosyalizmin yerini almasıyla, bir dönem birlikte yaşayan sosyalist uluslar ve emekçi sınıflar, yerini burjuva iktidarlara ve burjuva uluslara bırakırlar. Ve bunun sonucu mevcut konjonktürde burjuvazinin önderliğindeki çıkar kavgası, savaşlar, önyargılar, bağnaz milliyetçilik, düşmanlıklar vb. dürtüler, Ermeni ve Azeri halkları karşı karşıya getirmektedir.

Yaşanan bu süreçte en zararlı Ermeniler çıkmıştır. Ermeni yönetimi toplumun çıkarları doğrultusunda hareket etmedi. Önceki hükümetler gibi, Paşinyan Hükümeti de bağımsız hareket etmedi. Paşinyan’ın anlaşmayı kabul etmesi ile savaşın ağır bedeli Ermeni toplumuna mal edildi. Denilebilir ki, Paşinyan bağımsız Ermenistan için yurtsever tavır takınabilir miydi? Hayır!

Yukarıda da değindiğimiz gibi 30 yıl önce kurulan Ermenistan devleti bağımsız ve yurtsever temeller üzerine inşa edilmeyen, Rusya’nın güdümünde hareket eden devletti. Nikol Paşinyan yönetimi de -Rusya yerine ABD’yi tercih etse de- emperyalizmin güdümünde olan yönetimdi. Nitekim ABD yanlısı olan ve “Kadife Devrim”le yönetime gelmesine karşın, Rusya’nın dayatmasına tavır takınmamıştır. Hatta savaş seyri içerisinde giderek Rusya güdümünde hareket etmiştir.

Nitekim yapılan ateşkes sonucu Ermenistan’da toplumun önemli kesiminde yenilginin sorumlusu olarak Paşinyan gözükür. Paşinyan’a karşı tepki oluşur. Ve bu tepki pratikte de kendisini gösterir. Belli kesimler meydanlarda miting, yürüyüş gibi eylemlerle Paşinyan’a karşı tepki ve öfkelerini dile getirirler. Hemen hemen tüm muhalif parti ve hareketler yer aldıkları gösterilerde Paşinyan’ı ve yönetimini suçlarlar.

Bu arada Paşinyan da mitingler yapar. Kendisini savunur. Yenilginin nedenini önceki yönetime ve askeri kesime mal eder. Paşinyan silahların yüzde doksanının kullanılamadığını, mevcut silahların eski silahlar olduğunu söyleyerek sorumluluğu orduya ve Rusya’ya yüklemiştir.

Ordu bu iddiayı doğru bulmamış, silahların yeni olduğunu ve sorumlu olarak Paşinyan’ı görmüştür. Genelkurmay başkanı ve üst düzey subaylar bildiri yayınlayarak Paşinyan’ın istifa etmesini istemişlerdir. Rusya da Paşinyan’ın iddiasını kabul etmez. Paşinyan ordunun istifa talebini darbe olarak değerlendirir ve kendi taraftarlarını düzenlediği mitinglere çağırır.

Tüm bu gelişmeler Ermenistan’da hükümet ile muhalif kesimler arasındaki kutuplaşmayı giderek derinleştirmiştir. Oluşan siyasi kriz müzmin hal almıştır. Öyle ki devletin ciddi kurumları savaşın sorumluluğunu birbirlerine mal ederler. Hatta birbirlerini yadsırlar, tanımazlar. Nitekim, Paşinyan genelkurmay başkanının istifasını ister. Ve istediği kararın imzalanması ve yerine getirilmesi için cumhurbaşkanına gönderir. Ancak gönderdiği kararı Cumhurbaşkanı imzalamaz.

Muhalif kesim ise başbakanın istifasını ve yerine geçici olarak Vazken Manukyan’ın getirilmesini istedi. Ve önerdikleri başbakan adayının bir yıllık yönetiminde yeni seçimlerin hazırlıklarının yapılması ve seçimlere gidilmesini önerdiler.

Paşinyan önce bunu kabul etmez. Görüldüğü gibi devlet kademelerinde kopukluk oluşmuş ve kurumlar birbirlerini tanımama durumuna gelmişlerdir. Önceleri Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan’ın, Paşinyan ile muhalif kanadın aynı masada buluşma ve anlaşma çağrısı gerçekleşmemiştir.

Ancak yapılan son görüşmeler üzerine Nikol Paşinyan ile muhalif partiler erken seçime gitmek için anlaştı. Yapılan görüşme ve anlaşma sonucu 20 Haziran’da erken seçime gidileceği kararı alındı.

Alınan son karara rağmen Ermenistan geleceği belli olmayan kaos içerisinden çıkacak mıdır? Yukarıda değindiğimiz minvalde yapılacak seçimler köklü çözümler getirecek midir? Bunu ileride göreceğiz…

Ermenistan’ın Gerçek Kurtuluşu

Ermenistan şu an bir kaosa sürüklenmiştir. Çıkan savaş ile Ermeni halkı travma içine sokulmuştur. Bunun nedenlerine ve sonuçlarına yukarıda değinmeye çalıştık. Yaşanan süreç bir kez daha göstermiştir ki; mevcut yönetimler var olduğu müddetçe Ermenistan girdiği bu durumdan çıkamaz.

Çünkü 1991’den bu yana varolan yönetimler Ermenistan’ı düzlüğe çıkarmamıştır. Son Paşinyan dönemiyle iyice fasit daire içerisine girmiştir. Ancak bu fasit dairenin parçalanmasıyla Ermenistan’ın önü açılabilir. Düz bir hatta girilebilir.

Ermenistan halkı ve aydınlar bunu görmelidir. Yaşadıklarından çıkardıkları deney ve tecrübeyle sorunların üstesinden gelebilirler. Bugünkü yönetime ve sisteme alternatif bir Ermenistan kurmaları için, geçmişte sosyalizm yaşamış bir toplum olarak potansiyel güçleri ve yapıları vardır.

Önemli olan bu potansiyel gücün harekete geçirilmesidir. Mevcut duruma alternatif düzenin ve yönetimin gerçekleştirilmesidir. Bu da Ermenistan halkının hoşnutsuzluğu ve tepkisinin bu doğrultuda örgütlenmesi ve pratiğe yansıtılmasıyla mümkündür.

Bu sorun sadece Ermenilere has bir sorun değildir. Kafkasya’nın Azeri, Gürcü ve Çerkes kökenli halkları da benzeri sorunları yaşıyorlar. Onların da yaşadıkları topraklarda oluşturulan bir avuç otokratik kesimlere hizmet eden sisteme karşı hoşnutsuzlukları vardır. Önemli olan bu tepki, hoşnutsuzluk ve öfkenin gerçek nedenlerini, kökenini ve alternatifini Kafkasya yığınlarına gösterebilmek ve o minvalde hareket edebilmektir.

Ancak o zaman sorunların üstesinden gelebilirler. Ve kapitalizmin oluşturduğu bağnaz milliyetçilik, yozlaşmış, içi boşaltılmış, burjuva ideologların devamlı ürettiği yalan, dolan, çarpıtma mekanizması ve örülen önyargı duvarı yıkılabilir ve bu girdaptan o zaman çıkılabilir.

Kapitalizm ve burjuva doktrini bir yerde toplumu bu kısır döngü içine sokmuştur, ama diğer yandan bilinçaltı da olsa oluşan tepki ve öfkenin dışavurumu engellenemiyor. Burada sorun burjuvazinin kamufle ettiği gerçeğin toplum nezdinde açığa çıkarılması ve kitlelerin o doğrultuda harekete geçirilmesidir. Bunun için, bu doğrultuda örgütlenmeye gidilmesidir… Bu doğrultuda halkın çıkarı ve demokratik haklar için mücadele edilmelidir.

Bu Ermenistan için de geçerlidir. Mevcut sistemin gerçek yüzü görülmelidir. Şu soru sorulmalıdır: Ermenistan’ı yoksullaştıran, yağmalayan, talan eden yapı alternatif olabilir mi? Daha önce birtakım ülkelerde yaşanan ve günümüzde Paşinyan üzerinden empoze edilen “Kadife Devrim” Ermenistan’ı girdiği girdaptan çıkarabilir mi?

Ermenistan’ın yaşadığı sosyal pratik bu soruların cevabını veriyor…

Aynı bölgede yer alan halkların geçmiş tarihlerinde ortak yanları gören ve Ermenilerin mevcut durumundan duyduğu rahatsızlığı dile getiren Bakü’de fiili olarak ev hapsinde yaşayan Azerbaycanlı yazar Ekrem Eylisli* bunu görüyor ve şöyle dile getiriyor:

“Komşun berbat haldeyken nasıl mutlu olabilirsin?” diyor ve yapılan röportajda Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki tarihsel ve ortak bağlara şöyle vurgu yapıyor:

“Bence, Ermenistan’la aramızdaki kültürel bağları kimse yok edemez. O Kültür bizi bir araya getirdi ve yine getirecek; böyle ümit etmek istiyorum. Bu günlerde siyasetçilerden ümit yok. Tek ümit kültürde; nesilden nesle aktarılan şarkılarımız, aynı ezgiler eşliğinde yaptığımız danslar gibi değerlerde.”

*9 Şubat 2013’te, Azerbaycan’da yazar Ekrem Eylisli’nin eserleri hükümeti rahatsız ettiği için yakılmış; Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Eylisli’den ‘halkın yazarı’ unvanını geri almış ve cumhurbaşkanlığının bağladığı özel maaşı kesmiş; Eylisli’nin eşi ve oğlu işlerinden atılmıştı. Ölüm tehditleri alan Eylisli, 2014 yılında, çeşitli ülkelerden destekçileri tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Mart 2016’da, davet edildiği bir edebiyat festivaline katılmak üzere Venedik’e gidecekken Bakü Havaalanı’nda tutuklanan 79 yaşındaki yazar hakkında asılsız suçlamalarla davalar açıldı. Bu davalar hala karara bağlanmış değil. (Agos Gazetesi, 13.03.2021)

SENTEZ | ERMENİSTAN’DA DURUM (1/2)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu