EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “İşverenin saldırıları bitmiyor, bizde püskürtmenin yollarını koyacağız ortaya.”

"Sorunları aşmak için şöyle bir çağrı da bulunabilirim; tüm işçi sınıfı bir araya gelmeli ve mücadele etmeli diyorum"

Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldukları için Systemair HSK, Özer Elektrik ve Baldur fabrikalarında tazminatsız olarak işten çıkarılan ve ücretsiz izne çıkarılan işçiler direnişlerini, 24 Kasım günü Ankara yürüyüşüyle sürdürmek istedi.

Ancak işçilerin Gebze’den Ankara’ya yürüyüş isteği, polis engeli ve sonrasında gözaltıyla karşılık buldu.

Direnişleri ve eylemleriyle kısa sürede dikkatleri üzerine çeken metal işçilerinin taleplerini ve sorunlarını bundan sonra ne yapacaklarını Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze Şube Sekreteri Fehmi Elmacı’ya sorduk.

 

Metal işçileri, direnişleri ile önemli bir gündem yarattı. Direnişteki işçilerin yaşadıkları sorunlardan ve taleplerinden başlayalım isterseniz…

Bizim örgütlenme çalışması yaptığımız işyerlerinde, anayasal hakkımız olmasına rağmen işverenlerden çok ciddi tepkiler alıyoruz. İşçiler, işten atılmakla tehdit ediliyor, aileleri aranıyor, sendikadan istifa etmeleri yönünde tehdit ediliyor. Arkadaşlara paralar, ekstralar, zamlar teklif ediliyor. Tabii bunlar üyelerimiz tarafından kabul edilen şeyler değil.

Bizim sendikamızın en büyük özelliği şudur; sendika bir taslak çıkartıp biz bu zammı istiyoruz demez. Birleşik Metal-İş Sendikası kurulları ve komiteleri ile taslağı hazırlar, ne eksiği varsa son halini verir, o doğrultuda işçiye gider. Çok demokratik bir sendikayız, tepeden kararlarla yapmayız bu işi.

Mesela HSK Systemair’de insanlar yıllardır %50 mesai ile çalıştırılırken, işveren sendikayı duyar duymaz cumartesi günleri %150, pazar günü %200 olarak ilan etti. Sendikadan yeter ki vazgeçin! %20 ekstra zam teklif edildi bazı arkadaşlarımıza, “sendikayı kırın burada engelleyin, sendikanın girmesine izin vermeyin size yüzde yirmi ekstra zam verelim” dediler.

Özer Elektrik’te 10 tane arkadaşımız işten çıkartıldı. 4 tane arkadaşımız kapı önünde direnişe devam ediyor, bir kısmı tazminatlarını aldı gitti. İçeride işveren bir yandan örgütlülüğü kırmaya çalışıyor.

Baltur’da, yetki tespitimiz geldi, Cuma günü (27 Kasım) arabulucu toplantısının sonuncusu yapıldı. Arabulucu raporu yazıldıktan sonra önümüzdeki günlerde Baltur’da greve çıkacağız. Baltur’da 100’ün üzerinde çalışanımız var. Bu bölgede 3 tane fabrikamızda aynı şeyler yaşanıyor yani model aynı. İnsanlar orada fabrikanın içerisinde geri adım atmadı.

Hangi fabrikadan bahsediyorsunuz…

-HSK’dan, 16 Ekim gününden bahsediyorum. Çalışma Bakanlığı’ndan çoğunluk tespiti geldi. O gün başladılar. Biz baskılardan dolayı sendika olarak kapının önüne gittik. O gün içerisinde 46 tane arkadaşımızı ücretsiz izne çıkardılar. Ücretsiz izin neden yasalaştı bu ülkede? Pandemiden dolayı! Ne dendi bu yasa çıkartılırken? İşleri bitme noktasına gelen işyerleri kapanmasın, oradaki çalışan işçiler işsiz kalmasın diye ücretsiz izin yani sıfır ücret alacaklarına, ücretsiz izin modelini çıkardılar.

Bu bizim sendika olarak desteklediğimiz bir şey değil bir kere. Çünkü bu açlık, sefalet ücreti 1167 lira. İçerde işi olmasına, fazla mesai yapmasına rağmen bir yandan işçi alıyor olmasına rağmen, düşünün orada 46 tane arkadaşımızı ücretsiz izne çıkardılar. Bu da yetmedi; yemek paydoslarında dışarıdaki arkadaşlarımıza destek veriyorlar diye iki arkadaşımızı tazminatsız işten attı ve biz bu noktada direnişe geçtik fabrika önünde.

24 Kasım günü Ankara’ya yürümek istediniz ancak polis engeli ve saldırısıyla karşı karşıya kaldınız…

-Biz bu üç fabrikanın çalışanlarını temsilen aslında 20 kişilik bir heyet; 3 fabrikadan kapı direnişçisi beşer arkadaş; birer tane yönetici ve Genel merkez kadrolarıyla yürüme kararı aldık.

Biz bu kararımızı açıklar açıklamaz, Vali bey de vakit kaybetmeden yürüyüş yasağı çıkardı, pandemi nedeniyle! 24 Kasım günü ilk etapta 14 arkadaşımızı aldılar. Biz tüm fabrikalara çağrı yapınca, “yürütmüyorsanız biz tüm arkadaşlarımıza çağrı yapacağız” deyince işler karıştı. Kapı önünde ne kadar arkadaşımız varsa; temsilci, işçi, genel başkan kim varsa kapının önünde yer aldılar. 99 arkadaşımız gözaltına alındı.

Tabii bu gündem yarattı, Türkiye’de ulusal basına yansıdı.  İçişleri Bakanı Süleyman Soylu girdi devreye, sendikaya ulaştılar. “Biz yürüyeceğiz” dedik karar aldık, gerekirse tüm işletmeleri de durduracaktık; genel başkanımız açıklamasını yaptı bununla alakalı. Dediğim gibi araya girildi, 20 kişi ile yürümemize izin verildi. Gebze’nin çıkışına kadar yürüdük. Ankara’ya gittik.

Önce Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) önüne gittik buradaki haksızlıkları bir rapor haline getirmiştik. Önce İLO’ya bu raporları verdik daha sonra Çalışma Bakanlığı’na gittik.  Burada da genel başkanımız yanındaki heyet ile birlikte bir görüşme gerçekleştirdi. Çalışma Bakanı covid olduğu için onunla değil vekili ile görüşüldü.

Ankara’daki görüşmelerinizden edindiğiniz izlenim nasıldı? Fabrikalarda sahiplenmenin olumlu olduğu görülüyor…Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

-Çok dikkate alıyorlar mı? Almıyorlar ama metal işçisi örgütlü bir işçi. Önemli olan örgütlülük! Dediğim gibi bir anda gündeme oturabiliyor yaptığı ile duruşu ile. Biz 24 Kasım günü aynı anda bütün fabrikalarda vardiya giriş çıkışlarını, üretimi durdurarak basın açıklaması yaptık. İşçiler artık patlama noktasında, yapılan haksızlıklar bir yerden kıvılcımı çıkaracak!

Genel başkanımız burada bir çağrı yaptı; “eğer bize müdahale edilirse buraya bütün fabrikalardan işçileri çağırıyoruz” dedi. Sonrasında yapılan görüşmelerle izin çıkınca, işçileri ikna etmekte zorlandık, gelmesinler diye. Buna rağmen 30 fabrikadan üyelerimiz buraya gelmek istediler. Dediğim gibi hat safhaya çıktı sahiplenme.

Bizim İŞKUR’dan bir müfettiş ile görüşmemiz olacak. Müfettiş işten atılan arkadaşlarımızın ifadelerini alacak. Oradaki görüşmenin ardından ortaya çıkacak rapora göre yeni bir eylem planı ortaya koyabiliriz! 24 Kasım akşamı biz emniyette gözaltında iken bile HSK patronu 12 tane arkadaşımızı daha ücretsiz izne çıkardı maalesef. İşverenin saldırıları bitmiyor, bizde püskürtmenin yollarını koyacağız ortaya.

 

Metal işçileri pandemiden nasıl etkileniyor, işyerlerinde gerekli koşullar sağlanabiliyor mu?

-Pandemi her ne kadar toplumun her kesimini etkiliyor dense de bir işçi hastalığı, maalesef meslek hastalığı haline geldi. Neden? Çünkü işçiler fabrikalara gitmek durumunda. Biz bunu sokağa çıkma yasaklarında da yaşadık. Tüm Türkiye durdu, biz tüm işçiler fabrikalara özel izinlerle çalışmaya gittik. Örgütlü olunan yerlerde hijyen koşulları sağlanıyor, sağlanmayan yerlere de biz sendika olarak müdahale ediyoruz. Maske bile vermeyen işyerleri var, bir maske ile akşama kadar çalıştıran işyerleri var!

Birleşik Metal-İş’in metal sektöründe covid yayılımı ile ilgili bir açıklaması olmuştu Kasımın 20’sinde. Bu dönemde bu bölgede pandemi hortladı. 30-40 kişiye, 50 kişiye varan covid vakaları ortaya çıkmaya başladı. Pandeminin ilk döneminde fabrikalar durdu biliyorsunuz, bir kısmını biz durdurduk, Gebze 1 No’lu Şube olarak. Biz de hiç bir arkadaşımızın mağdur olmaması, pandemiden dolayı hayatını kaybetmemesi için elimizden gelen bütün çabayı sarf ettik. Mesela, kısa çalışma ödeneklerinde normal ücretin yüzde altmışı ödeniyor. Biz hiçbir fabrikamızda bu eksik ödemeyi yaptırtmadık.

Soma ve Ermenek’te maden işçilerinin direnişleri var biliyorsunuz. İşçi sınıfı birçok yerde hakları için mücadele ediyor…

Son olarak ne demek istersiniz?

-Tabii bu durum emek ve sermaye çelişkisi. Şunu söyleyebilirim iş kolu farkı yok, emekçiler bir araya gelmeli. Beraber mücadele etmeli! Onlar da aynı sıkıntıları yaşıyor bizler de aynı sıkıntıları yaşıyoruz.

Türkiye işçi sınıfının bir araya gelip, onurlu bir şekilde direnmesi gerekiyor! Genel anlamda bir hareketlilik var. Soma, Ermenek, metal işçilerinin direnişi oldu 25’inde gördünüz.

Ermenek işçilerine de saldırdılar, onlara da izin verilmedi. Sorunları aşmak için şöyle bir çağrı da bulunabilirim; tüm işçi sınıfı bir araya gelmeli ve mücadele etmeli diyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun

Biz teşekkür ederiz

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu