GüncelKadın

TTB eşi tarafından öldürülen hekim Aynur Dağdemir’i andı

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile Ankara Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu, sekiz yıl önce katledilen Dr. Aynur Dağdemir’i mezarı başında andı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile Ankara Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu, sekiz yıl önce katledilen Dr. Aynur Dağdemir’i anmak ve kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi sürdüreceğini dile getirmek üzere TTB’de basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısında ilk sözü alan TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu üyesi Ayşe Uğurlu; dünyanın tüm coğrafyalarında insan, hayvan, doğa kırımının sürdüğünü ve şiddetin her türlüsünün birbiriyle ilişkili olduğunu söyledi. Kadına yönelik şiddetin politik arka planına dikkat çeken Uğurlu; fiili kürtaj yasaklarından üç çocuk dayatmalarına, kadınların ev içi emek üzerinden evlere hapsedilmesinden üreme sağlığının piyasaya açılmasına, İstanbul Sözleşmesi’ndeki imzanın çekilmesinden 6284 sayılı yasanın uygulanmamasına tüm kadın düşmanı uygulamaların bu politik tutumun ürünü olduğunu kaydetti.

Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Mine Coşkun, Aynur Dağdemir ile aynı üniversiteyi kazandıklarını, aynı yurt odasında kaldıklarını, aynı şehrin sokaklarında büyüdüklerini aktardı. Coşkun şöyle devam etti: “Aynur benim arkadaşımdı ama Aynur dışında şiddet mağduru çok sayıda kadın var. Tüm bu kadınlar bizim kardeşimiz, arkadaşımız. Bizler kadın hekimler olarak ülkedeki bu şiddet iklimi sona erene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Basın açıklamasını TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu’ndan Güleser Karakoç okudu.

Aynur Dağdemir birçok ilde tabip odalarının Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı komisyonları tarafından düzenlenen basın toplantıları ile anılırken, katledildiği Samsun’da ise mezarı başında da bir anma etkinliği yapıldı.

Anmalarda okunan basın metninde, “Sekiz sene önce 19 Kasım’da meslektaşımız, kız kardeşimiz Dr. Aynur Dağdemir eşi tarafından şiddete uğrayan sekreterini korumaya çalışırken; Mirabal kardeşler ise 25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele verirken katledildi.

Bu nedenle kolumuz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü Dr. Aynur Dağdemir’e adamıştır. İki gün de kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizin sembolleşen günleridir. Acımız ve öfkemiz hâlâ taze, mücadelemiz ise sonsuz. Onların hikâyesi mücadeleleri ve cesaretleri bizlere umut ve ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Kadına karşı şiddet, kadın hakkı ihlalleri farklılıklar gösterse de dünyanın tüm bölgelerinde sınır ve sınıf ayrımı olmaksızın devam ediyor. Dünyanın birçok ülkesinde çok zor ve uzun mücadeleler sonucu elde edinilmiş kazanımlar elimizden alınmaya çalışılıyor. Polonya’da kürtaj yasağının çıkışı, ülkemizde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alınışı kazanımlara saldırıların örneklerinden” denildi.

Devamında, “Patriyarkal kapitalizmin yarattığı krizlerin ortaya çıkardığı savaş, afet, pandemi, kıtlık, deprem ve diğer krizlerin faturaları dünyanın her coğrafyasında farklı biçimlerde en acımasız haliyle yaşanmaya devam ederken; ilk önce kadınları ve çocukları hedef alıp, en ağır bedelleri onlara ödetirken, ilk onların yaşam hakkını elinden alıyor. Ülkemizde yaşanan deprem felaketi, öncesinde pandemi, Suriye ve Ukrayna-Rusya savaşları, İsrail’in Filistin işgali kadınların ve çocukların yaşamlarının elinden alındığı, göç etmek zorunda bırakıldığı, patriyarkanın güçlendiği krizler oldu. Savaş sırasında en başta kadına yönelik suçların arttığını, kadın bedeni üzerinden savaş politikası sürdürüldüğünü biliyoruz bu nedenle barış talebimizden vazgeçmiyoruz.

Pandemiyle kadınların ev içi bakım yükü, ayrıca kadınlara yönelik ev içi şiddet arttı, deprem sonrası ise aynı sorunları bir de evsiz kalarak barınma sorununun eklenmesi ile katlanarak yaşadılar. Cinsel şiddete uğrama oranları, hastalıklar ve depresyonlar tırmandı. Pandemide ekonomik kriz işten çıkarılmaları arttırdı ve çalışma hayatından ilk önce gözden çıkarılanlar ev bakım yükü veya işveren tercihi nedeniyle kadınlar oldu, eşitsizlikler derinleşti. Deprem felaketi sonrası yine bakım yükü en çok kadınların üzerine kaldı, yıkılmış şehirlerdeki temel insan ihtiyaçlarının hala giderilmemesinden kaynaklı sorunlarla hâlâ en çok kadınlar boğuşuyor.

Sağlıkta dönüşümün yarattığı krizin faturasını öderken de pek çok kadın meslektaşımızı görev başındayken yitirmeye devam ediyoruz. Son bir yılda erkek şiddeti nedeniyle kaybettiğimiz sağlık çalışanı kadınlar; Ömür, Melek, Emine ve Ayfer… Kadınlar güpegündüz kamu kurumlarında, yaşatmak için gittikleri işyerlerinde katlediliyor. Sağlığın ve yaşamın korunması için hizmet üretilen ve güvenli olması gereken sağlık kurumları, günümüzde eli silahlı erkek faillerin kolayca girip çıktığı, özellikle kadın sağlık çalışanlarına yönelik tacizden cinayete her tür şiddet eylemini gerçekleştirebildiği ortamlara dönüşmüştür. Kadını ve kazanılmış haklarını yok sayan, sahiplenilmesi gereken bir mal gibi gören, kadın düşmanı erkek egemen politikalar, alınmayan koruyucu önlemler, işletilmeyen düzenleyici mekanizmalar ve cezasızlık politikaları hayatımızın her alanını kuşatmaya devam ediyor. Güvenli çalışma alanları ve sağlıkta şiddete karşı göstermelik adımlar dışında önlemler alınmıyor. Sağlıkta şiddetin son bulacağı politikalar üretilsin ve uygulansın istiyoruz” denildi.

Açıklamada son olarak ,”Patriyarka, kapitalist, faşist, muhafazakar yönetimler ile devamlılığını kadınları tahakküm altında tutarak sağlayacağına inandığı sürece kadın hareketi güçlenerek, kendini sürekli yenileyerek yükselerek en güçlü cevabı verecektir. Cinsiyet eşitliğinin inşa edilmediği, erkek şiddetinin çözülmediği bir dünyada eşitlikten, özgürlükten bahsedilemez. Mahsa Amini’den, Dr. Aynur Dağdemir’den aldığımız cesaretle kadına yönelik şiddete karşı mücadeleye devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyor, 6284 sayılı kanunun etkin uygulanmasını istiyoruz!” şeklinde sözler kaydedildi

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu