Güncel

Tutsak Partizan: Zamlara, yoksulluğa karşı mücadeleye

Silivri Hapishanesinde yaklaşık 1 yıldır tutulan tutsak Partizan Emrah Tuncer'in Haziran ayında gönderdiği ancak elimize yeni ulaşan mektubundan...

İktidarın yanlış ekonomi politikaları, bir yılda doğalgaza yüzde 138, elektriğe yüzde 140 zam olarak yansıdı.

Enerji kaynakları devlet tekellerinin ve hakim sınıfların ihtiyacı olduğu kadar toplumların ve yoksul emekçi insanların ihtiyacıdır. Kapitalizmin ve tekelciliğin gelişimi ile atbaşı giden, her şeyi kendi ellerinin altına alma herşeye muktedir/ gücü yeten olma hırsı bu alanda da karşımıza çıkıyor.

Elektrik bir ihtiyaç ürünüdür gelişmekte olan dünyamız için. Bugün geri bıraktırılmış birçok yoksul ülke nasıl ki suya, yemeğe, giyime, barınmaya, sağlığa ulaşamıyorsa 21. yüzyılda elektriğe de ulaşamamaktadırlar. Elektrik bir devletin hazinesinin kâr sağlama sektörüdür. Enerji piyasasının diğer bir zam şampiyonu Doğalgaza yüzde 138 zam yapılmış toplum artık kira, okul masrafları, mutfak alışverişini unutup onun yerine faturalara çalışacak pozisyona gelmektedir. Alnındaki ter daha kurumadan cepteki tüm paralar Enerji Anonim Şirketlerinin(Cengiz Holding-Çalık Holding) kasalarına damlamaktadır.

Bu gerçek, akaryakıt fiyatlarına hergün kuruşla değil artık lirayla yansımakta bu da toplumun, emekçilerin, köylülerin alım gücünü daha da katmerli, zorlu hale getirmektedir. Köylüler, üretim yapmakta zorlanmakta ve buna artık farklı bir alternatif bulunmadığı takdirde tümden üretimi bırakmaktadır. Tütün ve Alkol ürünlerine temel gıdaya, ulaşıma, doğalgaz, su, elektrik, kiralara yapılan zamlar toplumun büyük bir kesimi tarafından artık kabullenilmemekte ses çıkartılmakta ve tepkiler dile getirilmektedir.

İktidar sahipleri ise halen bu gerçekliğe göz yummakta, “Ne açı yahu, aç olan falan yok” diyerek bu toplumsal refleksi kösteklemekte. Elbette bu onların en iyi yaptığı iş ve yapmaya da devam edecektir. Çünkü onlar halk düşmanıdır.

Bizler ne yapacağız? Asıl mühim olan budur! Gün geçtikçe faşist diktatörlük her kesime saldırmakta, milliyetçilik üzerine oynamakta, insanları yine hedef haline getirmektedirler. Gezi Direnişinin yıldönümünde toplumun tüm muhalif kesimlerine Erdoğan “Sürtük” diyerek hakaret etmiştir.

HDK ve Göç-Der’e yönelik operasyonlar tamamen siyasi ve organizeli bir karardır ve hukuk dışıdır…Haziranlar sizlere her daim ecel terleri akıttıracak kadar yakındır. Kurtulamayacaksınız o büyük günden. Halk bu ağır siyasi ve ekonomik faturalarının bedelini en “Işıltılı Gözlerle” hesap sormasını bilecektir sizlerden…

Sizlere ve medyalarınızın o çokça propaganda ettiği yalan malzemeleri olan “Terör”, “Gavur”, “Ermeni Dölü”, “Kahpe Rum” “İnançsız Alevi” gibi toplumu kutuplaştıran ve nifak tohumları eken ötekileştirici tüm sözcüklerin artık hiçbir anlamı kalmadı.

Buz dağının ardında artık hiçbir sır kalmadı.

“Düşük ücretler, yüksek karları mümkün kılar aynı zamanda, mallara olan talebi azalttıkları için kar elde edilmesine olanak bırakmaz. Bu yüzden hiçbir çıkış yolu yoktur ve çöküş zorunludur. Kapitalizmin ölümcül bunalım ve durgunluk hastalığının bir çaresi vardır: SAVAŞ”(Sosyalizmin Alfabesi. L Huberman)

Kapitalizmin ve onun tüm hizmetkarlarının bu yasaya başvurmadan iktidarlarını sağlayabilmeleri mümkün değildir. Ülke dışında sömürgeler-Koloniler meydana getirerek ve oranın yeraltı ve yerüstü tüm zenginliğine konarak içerideki ekonomik durgunluğu belirli bir müdddet ötelemeye çalışırlar. Bugün Türk ulus devletinin Kuzey-Özerk Suriye topraklarına (Rojava) yapacağı askeri harekat hem bir sömürge hem de bir halkın topyekun imhasına kadar varabilecek bir savaştır.

Zaten Türkiye’de en çok bütçe askeri alana aktarılmaktadır. Bir F-16 uçağının 1 saat havada kalması bu ülkenin hazinesine yansımakla beraber halkımıza da vergi olarak yansıyor. Halk bu savaştan veya savaşlardan psikolojik- sosyolojik ekonomik her anlamda etkilenmektedir. Bugün işçi sınıfından tutalım diğer halk tabakalarına kadar her türden savaşlara karşı tavır almalıdır.

Tüm umutlarımız daha güzel, anlamlı ve her türlü düşmanlaştırıcı politikalardan arındırılmış Komünist bir bilince varmış toplumsal belleğe, temiz hava kadar ihtiyaç duyulmakta.

Zenginlerin patronların iktidar sahibi burjuva bürokratizmi ve liberal sosyal demokrasi bizlere asla “özgürlük” bağışlamayacaklardır. Özgürlüğümüz bizim kendi ellerimizdedir. Açlığın, sefaletin düş kırıklıklarının umudu tüketen umut tacirlerinin tarihin derin kuyularına gömecek.

Başta Kürt Ulusu ve diğer ulusların kaderini belirlemede etkin olacak ve sömürgecilere karşı net duruşlar sergilemek tüm devrimcilerin, komünistlerin çağdaş görevidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu