Güncel

VELİ SAÇILIK | “Seçim örgütlenme aracıdır, ancak örgütlü toplum seçtiğinin arkasında durabilir”

Ankara: Ankara’nın vekil adaylarından olan Veli Saçılık ile HDP adaylığını, bu döneme damgasını vuran ittifak adaylarını, 24 Haziran’ı, seçimlere yaklaşımını ve Ankara’yı konuştuk. Saçılık “Bu karanlık atmosferde HDP’nin barajı geçmesini sağlamak ve faşizmi geçiş aşamasında durdurmak istiyoruz” diyor.

MİLLETVEKİLİ ADAYLARI ANLATIYOR -8-

– Yüksel direnişi ile politik olarak ciddi bir görünürlük kazandınız. Ancak, esasta politik kimliğinizin varlığı daha önceki yıllara dayanıyor. Bu doğrultuda mecliste olmak, mecliste bir HDP milletvekili olarak yer almak sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor?

Tırnak içerisinde benim “popülerliğim” aslında 19 Aralık Cezaevi operasyonundan 6 ay öncesine dayanıyor. Zaten önceki hayatımda işçiydim, işçi çalışmaları yaptım.

Cezaevinde olmamın sebebi de yürüttüğüm işçi çalışmalarıydı. Uzun süre devletle olan davalar ve verdiğim mücadeleden dolayı epey bir gündeme gelmişliğim vardı. Hatta Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye’nin arasının açıldığı bir olayda benim kolumun koparılması ve bir köpeğin ağzında bulunması söz konusu olmuştu. Benim hatırladığım Hürriyet ve Milliyet gibi burjuva gazetelerde defalarca manşet olmuştu bu durum. Özellikle Hikmet Sami Türk’le karşılaşma, ondan hesap sorma durumu vardı. Zaten gündemde olmamın sebebi şu; Devletin hem zulmü, genel anlamda işkenceci mantığı ve işkencecileri yargılamama, işkence göreni suçlu gösterme hamlelerinde hepsinin ne kadar gayr-ı insani tavırlar olduğunu hem mahkemeler aracılığıyla hem de sokak mücadelesiyle gösterdim.

Yani bu “popüler” hayatın dışında ben zaten KESK üyesiydim, sendikal faaliyetlerde aktif olarak yer aldım. Ankara ve Türkiye’de olunması gereken bütün eylem etkinlikler içerisinde vardım. İlk cezaevine girdiğimde 18 yaşındaydım. Şu anda 41 yaşındayım. Hayatımda politik eylemlerimin kesintiye uğradığı zamanlar olmuştur ama hiçbir zaman sosyalist ve devrimci mücadeleden fikirsel olarak uzak olduğum bir dönem olmadı. Bu anlamda ben “popülerliğimi” Yüksel direnişine borçlu değilim.

Yüksel caddesinin direngen ve işini geri isteme meşru tavrının yanında geçmişten biriktirdiklerimizle kamuoyuna çıkmış olmamız bence Yüksel direnişini daha etkili kıldı. Çünkü şu var; Fethullahçı değilsin ve eski dönemin devletinin mazlumusun ve yeni dönemin devleti ya da AKP’si diyelim bunun üzerinden bize saldırıyor ve biz de işimizi geri istiyoruz diyoruz ve bunu da inatla yapıyoruz. Kamuoyu böylelikle daha fazla tanır hale geldi. Tabii ki burada eylemin kendisinin büyük önemi var ama bu eylemler söylemle birleşmediği yerde kitlelerle buluşma noktasında daha sınırlı kaldı.

Yüksel caddesinin özelliği bütün medyanın yasaklandığı yerde devrimci medya ve sosyal medya aracılığıyla kitleye seslenme, oradan bir nefes alma, deliği açıp görünme durumunu ortaya çıkardı. Bence Yüksel iyi bir direnişti ama bugün itibariyle adaylığımın Yüksel direnişi ile bir bağlantısı yoktur.

Zaten HDP geleneği dışında olan bir yerde durmuyordum, yani onun bileşeni olan sosyalist örgütlere zaten yakındım ve bugün de aynı yakınlığı sürdürüyorum. HDP’de olmak bugün saf belirlemektir. Taraf olmaktır. Bu tarafta olmaktan da mutluyum. HDP milletvekili olmak demek bir şekilde sistemin bütün korkularını sisteme hatırlatmak demektir ve bu anlamıyla anlamlıdır.

Aynı zamanda sistemin gazabına uğrama tehlikesi demektir, bu anlamda da anlamlıdır. Bununla birlikte MHP gibi faşist grupların karşısında ondan daha büyük bir parti olduğunu ve daha büyük bir oy ve kitle tabanı olduğunu göstermenin, aslında militarizmin boynuzunu kırma anlamında da psikolojik bir algı ortamı yarattığını düşünüyorum. Bu anlamda halkların kardeşliği, işçilerin ve emekçilerin birliği açısından HDP saflarında olmak ayrıca önemlidir. Ancak şunu parantez içerisinde belirteyim; HDP bir Bolşevik parti değildir.

Bir sosyalizm, devrim partisi değildir ve biz de oy verdiğimizde devrim olmayacak doğru ama bir şey olacak. Sosyalistler, yurtseverler bir kitle tabanıyla karşılaşacak. Devrimci siyaset kitlelerle yapılır ve onlara karşı bir kitle gücüyle hareket etmenin, demokratik haklar temelinde, faşizme karşı bir duruş sergileme noktasında önemli olduğunu düşünüyorum.

“Sol ve Kürt hareketi arasında eşitsiz bir durum var”

– HDP bugün birçok devrimci ve demokrat kurumla ittifak içerisinde. HDP’nin barajı geçmesinin ardından bu ittifakın bir sonucu olarak meclise girecek vekillerinin birçoğunu devrimci-demokrat isimler oluşturacak. Siz sahip olduğunuz politik kimlikten ve geçmişten doğru bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben ilk defa sosyalistlerin bir kitle tabanıyla karşılaşacağını düşünüyorum. Önceki dönemlerden farklı olarak söylüyorum bunu, zira önceki dönemlerde de HDP önemli bir rol üstlendi ama ilk defa sola geçmiştekinden çok daha geniş bir yer verdi.

Bunun yanı sıra bugün sol, HDP içerisinde yalnızca Kürt sorunu üzerinden değil, genel olarak emek mücadelesi üzerinden bir söylemle de yer alıyor. Bana kalırsa bu oldukça önemli bir şey ve ben sol olarak bugüne kadar Kürt hareketiyle oldukça eşitsiz bir ilişkimiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü kitle tabanı Kürt hareketinin büyük, sosyalistlerin ise çok sınırlıydı.

Bugün eğer biz parlamentoyu doğru kullanırsak sokakla meclis arasındaki o “Çin Seddi”ni kaldırabilir ve mecliste yalnızca konuşan değil, sokağın da temsilcisi olarak bulunabilirsek, bir kitle tabanıyla karşılaşabileceğimizi dolayısıyla da Kürt hareketinin yanında onunla dost ve halkların kardeşliği esasıyla yan yana yürüyen, aynı zamanda da emek mücadelesini örgütleyen bir sosyalist taban oluşturabiliriz diye düşünüyorum.

Sosyal Demokratlar sosyal demokrat saflarına, sosyalistler sosyalist saflara geçecek, renkler daha net belirlenecektir. Bu anlamda mecliste bu dönem olmayı AKP gibi burjuvazinin neo-liberal politikalarının temsilcisi, sermayenin bizzat temsilcisi olan bir partinin yıkım sürecinde yapı sökümü döneminde orada olmayı önemli görüyorum. Ancak mecliste olmanın tehlikeli yönleri de var.

Biz bu sisteme kapılabiliriz, dolayısıyla hayallerimizi parlamentoya havale edebiliriz ve birçok şeyi de yanlış yere taşıyabiliriz. Yüksek bir yere çıkarken ne kadar sert düşebileceğimizi ve nereye düşebileceğimizi önceden hesap etmemiz gerekir. Her eylem ya da her yeni yönelim bir tehlike muhtevası içerir, bir tehlikesi vardır. Dolayısıyla da burada her şey doğru olacak diyemeyiz. Ama biz bu günden kararlı olduğumuzu, sosyalistlerin bir sınıf savaşı içerisinde olacağını/olması gerektiğini, parlamentoyu da bir araç olarak kullanması gerektiğini söylüyoruz.

“Halkımız yüzünün gülmesini hak ediyor”

– T. Kürdistanı’ndan batıya AKP, HDP’nin olduğu seçim çalışmalarını sabote etmeye çalışıyor. Bu saldırıların en yoğun yaşandığı yürütmekte alanlardan biri de Ankara. Ankara’dan HDP milletvekili adayı olarak bu saldırıları nasıl yorumluyorsunuz?

– HDP’yi baraj altı bırakma taktiği aslında 7 Haziran sonrası başlamış bir taktiktir. AKP öncelikle HDP’nin parti olarak seçime girmemesi için büyük bir basınç uyguladı.

Ancak daha sonra HDP’nin barajı geçebileceğini ve HDP barajı geçtiğinde de kendisinin iktidardan düşebileceğini gördü. Deyim yerindeyse 7 Haziran’da ecel korkusunu yaşadı. O ecel korkusuyla da Türkiye’ye ölüm ve korku iklimini yaydı. Sonrasında 15 Temmuz denilen artık kimin yaptığını bilmediğimiz darbe girişimiyle o iklimi bir üst seviyeye çıkardı. Bugün geldiğimiz yerde HDP, bütün baskılara rağmen tutunmuş, karşı durmuştur.

Ve hala bu denklemin içerisinde çok sağlam biçimde durmakta olan bir umuttur. Bunu CHP ve diğer sağ muhalif partiler de görmektedir. Biz de bu karanlık atmosferde HDP’nin barajı geçmesini sağlamak ve faşizmin geçiş aşamasında onu durdurmak istiyoruz.

Ankara adayı olarak şunu söyleyeyim; Ankara’da MHP’den daha fazla oy almayı hedefliyoruz. Bu genel anlamda devrimci siyaset için ne ifade eder? Pratik olarak bir şey ifade etmez belki ama psikolojik olarak bir şeyi ifade eder. Ankara gibi devletin, bürokrasinin ve faşizmin en kara biçimde yaşandığı bir yerde faşist partiden daha fazla oy almış olmak halklar için bir umuttur. Bu morali bence halkımız hak ediyor.

Halkımızın yüzünün gülmeye, psikolojik olarak biz bunu da başarabiliriz demeye hakkı vardır. Bize karşı örgütlenen saldırılar karşısında biz savunmadayız, saldıran taraf değiliz. Biz faşizmle mücadele ederiz ama kör şiddetin tarafı olmayı hiçbir zaman savunmayız. AKP ise bu süreçte bir kriminalize etme halini yani “HDP’ye dokunan yanar” stratejisini uygulamaya koyarak sivil-faşist güçler aracılığıyla HDP’yi bir adli parti olarak lanse edip seçmenin gözünden düşürmeye çalışmaktadır. Bu strateji ve taktiklerin tutmadığını görmüş olacak ki son süreçte “Kandil’e Operasyon” gibi bir manipülasyonun peşini kovalamaya başlamıştır.

Aslında bizim burada halka anlatmamız gereken şu; Türkiye’de devrimcilerin ve barış isteyen insanların asker ölümünden bir çıkarları yoktur ve bu tarz şeylerin yaşanmasını istemezler. OHAL’i kullanarak grevi yasaklayanlara karşı, meclisi de kullanarak grevlerin ve sokakta direnişin yanında yer almak istiyoruz. Karşıdaki ise militarizmi geliştirerek bu toplumun askere zorla gönderilmiş olan çocuklarının cenazelerinden medet umuyor, bir faşizm ortamı yaratmak istiyor. Buna karşı duruyoruz; eğer kapitalizm, gericilik varsa savaş var demektir. Biz bu savaşın karşısında dururuz ama sınıf savaşı mecburi bir savaştır ve bunun tarafı oluruz.

“Ancak örgütlü toplum seçtiğinin arkasında durur”

– Bir de Ankara’daki seçim atmosferi ve HDP’nin yürütmekte olduğu seçim çalışmalarını konuşmak isteriz? Nasıl bir atmosfer var burada?

Ankara 3. bölge 1 Kasım ve 7 Haziran bazında baktığımızda bizim % 100 oy artırmamız gereken bir alan olarak görünüyor. Ben de aday olduğumda aslında seçilme ihtimalimiz açısından imkansıza yakın gibi görmüştüm. Ama şimdi çalışmalarımıza baktığımızda seçilme ihtimalimizin gayet yüksek olduğunu görüyoruz.

Pazar ziyaretleri yapıyoruz, stantlar açıyoruz, araba konvoyları oluşturuyoruz, ufak çaplı mitingler düzenliyoruz, parklarda, bahçelerde halk buluşmaları ve kahvehane toplantıları yapıyoruz. Genel ilgi yüksek, HDP’nin kendi seçmeni dışında sol ve sosyal demokrat çevrelerden, Alevilerden, Kürtlerden, hatta sağ muhafazakar kesimden de özellikle Etimesgut-Sincan bölgesinden ciddi bir oy alacağını düşünüyorum.

Biz seçimlerde insanları yalnızca seçmen ve oy potansiyeli olarak gören bir anlayışa sahip değiliz. Biz seçimi bir örgütlenme aracı olarak görüyoruz. Çünkü biliyoruz ki seçmen olan toplum yalnızca seçmen olur ve pasiftir. Ancak örgütlü toplum seçtiğinin arkasında durur ve taleplerini örgütlü bir biçimde ifade eder. Yani birkaç tane vekilin inisiyatifine bırakmaz. Bu anlamda hem HDP’nin dağıtılmış olan örgütlülüklerini toparlama hem de sendikal alanda, emek alanında ve toplumsal muhalefeti örgütleme alanında bir araç olarak değerlendirmeye çalışıyoruz seçimleri.

Çağrılarımızda da sürekli söylediğimiz gibi; bir oy verdiğiniz de hayatınız değişmeyecek ama bir oy verip, irade gösterip bunu da örgütlü bir topluma dönüştürdüğünüzde birçok şey değişecek. Hep söylüyorum seçmen olmayın örgütlü olun, örgütlü seçmen olun ve seçtiklerinize sahip çıkın. Yoksa 7 Haziran’da, kayyum atanan belediyelerde olduğu gibi kayyumlarla, tutuklamalarla iradenizi çalabilirler.

Bu seçim sürecini böyle örmeye çalışıyoruz. Faşist saldırılar oluyor ama biz bunları ciddiye almıyoruz, saldırıların üzerinden geçiyoruz. Ben bu seçimde ilk defa bir seçim sürecine bağlı olarak toplumsal bir muhalefet doğacağını ve bunun halklar arasında bir barış iklimi oluşturabileceğini düşünüyorum. Bahsini ettiğimiz birçok şey evet, sistem içerisinde kısmen çözülebilecek meseleler ama sistem içerisinde çözülemeyecek bir sorun var, o da işçi sınıfıyla burjuvazi arasındaki sorun. Bunu bir seçimle 25 Haziran sabahı çözebileceğimizi asla düşünmüyorum.

Sınıf hareketinin dağılmış, örgütlerinin bitirilmiş, OHAL’le birlikte grevlerinin yasaklanmış olduğu ortamda sınıf hareketinin toparlanacak, söz söyleyebilir hale gelecek ve kendi politikalarını oluşturabilecek bir zemine oturması için toplumsal muhalefetin güçlenmesi gerekiyor.

Bence biz süreci yeterince iyi değerlendirebilirsek ortaya güzel bir sonuç çıkacak. Kürtlerin dediği gibi; an serkeftin an serkeftin!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu