DünyaGüncel

YORUM | Filistin’in Sorununda Birleşmiş Milletler’in Rolü

"1947 yılında İngiltere Devleti kendi mandası altında bulunan Filistin'i BM'ye devretmişti. BM, 1947'de tarihi Filistin'in %56,3'ünü Yahudilere ve %44,7sini Araplara verecek şekilde iki ayrı devletin kurulmasını öngören bir taksim planı için 181 No'lu kararı çıkarttı"

Birleşmiş Milletler (BM) kurulduğundan beri hegemon devletler arasındaki dengelere göre biçimlenmiştir.

İki kutuplu dünya ve ardından NATO ve ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü) arasındaki ilişki ve dengelerin tecessüm ettiği bir platform olagelmiştir. Bu niteliğini Filistin sorununa da yansıtan BM, İsrail devletinin kurulmasında, işgalin sürdürülmesinde/genişletilmesinde, katliamların meşrulaştırılmasında günümüze kadar başat rol oynamıştır.

Uluslararası -denilen- hukukun, esasta devletler arası hukuk ve denge anlamına gelirken; bu hukuk ve dengeleri genelde hegemon devletlerin belirlediği hatırlanırsa, Filistin’de Araplar, Mezopotamya’da Kürtler, Çin’de Uygurlar, İran’da, Pakistan’da Beluciler, Avustralya’da Aborjinler, Kuzey Amerika’da Kızılderililer gibi çok sayıda devletsiz ulusun/halkın, BM nezdinde yok sayıldığı görülebilir. BM, Filistin sorununda hakem rolü ile öne çıkmış görünse de, bugüne kadar Filistin direnişinin zayıflatılmasında büyük rol oynamıştır.

1947 yılında İngiltere Devleti kendi mandası altında bulunan Filistin’i BM’ye devretmişti. BM, 1947’de tarihi Filistin’in %56,3’ünü Yahudilere ve %44,7sini Araplara verecek şekilde iki ayrı devletin kurulmasını öngören bir taksim planı için 181 No’lu kararı çıkarttı. Böylece başkasının vatanı üzerine vatan, evi üzerine ev yaparak işgali meşru, işgale karşı direnişi ise gayrimeşru sayan sömürgeci zihniyet BM nezdinde uluslararası düzeyde yeniden tescillendi.

İngiltere Devleti ve diğer hegemon devletler bu kararı hemen onayladı. İngiltere devletinin 13 Mayıs 1948’de filistin’den çekilmesinden bir gün sonra İsrail Devleti kuruldu. Bu işgali devlet daha ilk günden BM’nin 181 nolu kararını bile çiğneyerek Filistin Devleti’nin kurulmasına izin vermedi ve tarihi Filistin’in %94’ünü işgal etmiştir. Arap Devletleri ile sürdürdüğü savaşlar sebebiyle işgal ettiği toprakların bir kısmından çekilmek zorunda kalan İsrail Devleti, farklı yollarla işgali genişletirken, bağımsızlık kozunu bu işgali genişletmek için günümüze kadar kullanmıştır.

1967’deki ‘6 Gün Savaşı’ndan ABD-Merkezi Devleti (ABD-MD) ve SSCB-MD uzlaşarak BM’den 242 No’lu kararı çıkarttılar. Bu karara göre savaş yoluyla toprak kazanımının kabul edilemezliği ve her ülkenin güven içerisinde yaşam hakkı tanınarak İsrail Devletinin 1967 sınırlarına çekilmesi istendi. Önceki kararlarda olduğu gibi bu karara da uymayan İsrail Devleti, BM’nin Filistinlilere verdiği kısımlar içerisine de Yahudi yerleşim yerleri kurarak işgalini daha farklı ve yavaş şekilde sürdürdü.

BM’nin göz yumduğu bu işgal tarzıyla İsrail Devleti, Oslo Barış sürecinin başladığı 1991 yılında 32.750 olan konut sayısını, Barış görüşmelerinin sonlandığı 2000 yılına kadar %62 artırmıştı. Filistinlilerin yerleşim yerlerini çevreleyecek şekilde kurulan Yahudi yerleşim yerleri, askeri kontrol noktaları ile korunurken; filistinlilere uygulanan baskı, yıldırma, kaçırtmaya, silahlandırılan Yahudi yerleşimcilerin fiziki şiddeti ve yağmaları da eklenmektedir. 7 Ekim 2023 sonrasında olduğu gibi çatışma/Savaş dönemlerinde sivil Yahudi yerleşimcilere silahlar dağıtılıp, Filistinlilerin kaçırtılması ve evlerine el konulması politikasına ağırlık verilmektedir.

İsrail Devleti bununla yetinmeyerek, BM’nin 242 ve 181 No’lu kararlarına aykırı bir şekilde 2002 yılında Batı Şeria’da kurmaya başladığı güvenlik duvarıyla önce Batı Şeria’yı; 2006 yılından sonra da Gazze’yi açık hapishaneye çevirmişti. Özellikle Gazze, mülteci kamplarından ibaret bir duruma gelmişti. Bütün bunlara BM’nin seyirci kalmakla yetinmeyip meşrulaştırdığı rahatlıkla söylenebilir.

Günümüzde özellikle FKÖ’nün ve 100’den fazla devletin kabul ettiği, tarihi Filistin’in %22’lik kısmında kurulmak istenen Filistin devletinin sınırları, esasta, BM’nin 181 ve 242 nolu kararlarıyla belirlenmiştir. Ancak bu kararlar hiçbir zaman uygulanmadığı gibi BM’nin diğer kararlarının çoğunluğu da hiçe sayılmıştır.

BM, 1946-2022 yılları arasında İsrail devletinin aleyhine çıkarttığı 62 karardan hiçbirine uyulmasını sağlayamadı. 7 Ekim 2023’te başlayan çatışmalar sonrasında 121 devlet Filistin’i desteklerken, veto hakkı bulunan 5 devletten birisi olan ABD-MD’nin İsrail devletine desteklemesi sayesinde ateşkes sağlayamadı. İsrail Devleti bu sayede hastane, kilise, okul, BM binaları ve mülteci kamplarını yerle bir edip büyük bir katliama girişti. BM’nin bu katliamları durduracak gücü/etkisi olmadığı gibi, İsrail Devletini destekleyen ABD-MD, ABD Devletleri vs dolayımıyla bu katliamın ve işgalin meşruiyetinin ana aracılarından birisi olmuştur.

BM görünüşte küresel, bölgesel, yerel bazdaki sorunların çözümü için kurulmuştur. Oysa gerçekte 5 hegemon devletin dünyayı kendi aralarında paylaştırmasının bir aracına/mekanizmasına dönüşen BM’den, bu 5 hegemon Devleti’nin çıkarına/uzlaşısına aykırı hiçbir karar çıkamıyor.

Özellikle Filistinli Araplar gibi devletsiz ulusların/halkların bu dengelerde yok sayılarak ezildiği gerçekliği karşısında direnişini sürdürmeye çalışan Filistinli direniş örgütlerinin sadece İsrail devletine karşı savaşmadığı malum. Bütün hegemon devletler kadar din kardeşi ve soydaş sayılan Arap devletlerinin ihanetiyle de savaşmak zorunda kalan Filistin direnişi, kendi iç birliğini sağlayamamanın getirdiği zayıflıklara rağmen, varlığını korumaya devam ediyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu