GüncelMakaleler

YORUM | Kader Değil, Cinayet!

"Burada devlet yok” çığlığını biliyoruz, tanıyoruz. Çünkü devlet yaraları saran değil açandır. Ezilene, yardıma ihtiyacı olana, koşan değil ezendir-sömürendir. Ve devlet, bir sınıfın diğer sınıf üzerinde baskı kurma aracıdır."

Deprem bir doğa olayıdır; önlenemez. Ama depremin yaratacağı yıkıcı sonuçlar asgari düzeye indirilebilir. Bu demektir ki; yıkıcı olan, yok eden deprem değil depreme karşı gereken tedbirleri almayan devlettir. Türk egemen sınıfları ve sözcüleri, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu Gölcük merkezli Marmara depreminden beri ifade ediyorlar. Hatta kimi bilim insanları, depremin olabileceği bölgeler hakkında gereken uyarıyı da yaptılar. Tüm bunlara rağmen devlet, gereken tedbiri almadı-almıyor. Yapılan birçok yeni binanın enkaza dönen fotoğrafı bunun ispatıdır. Aynı şekilde “kentsel dönüşüm” projeleri çerçevesinde deprem fay hatlarının geçtiği alanlarda çok katlı binaların inşa edilmesi, bilimin yerine kaderciliğin, yaşamın yerine rantın konulmasıdır.

O halde katil doğa değil, devlettir. Halkı yoksulluğa, sefalete mahkum eden bu faşist düzen, depremle birlikte binlerce insanı enkaz altında ölüme terk etti. “Burada devlet yok” çığlıklarını denetimlerinde bulundurdukları medya aracılığıyla boğmaya çalışıyorlar. Mevcut tabloyu gizlemek için yalan üstüne yalan üretiyorlar. Kiralık kalemler “Saray”ın savcılarına eşlik etmekten gecikmiyor. Hemen devreye soruşturmalar giriyor, anlaşılan Saray’ın korkusu büyük, yaklaşan seçim sürecini de dikkate alarak OHAL ilan ediyor. Ne yaparsanız yapın, her zaman ifade ettiğimiz gibi; döktüğünüz kanda boğulacaksınız! Enkaz altında bıraktığınız canların şahsında biriken halkın öfkesi er ya da geç işlediğiniz tüm bu suçların hesabını soracaktır. Yıllardır “deprem vergisi” altında toplanan paraları yandaş firmalara peşkeş çektiniz. Geniş yığınların yaşam hakkına değil, bir avuç hainin çıkarlarına saygı gösterip hizmet ettiniz. Çaldınız, yediniz, yıkılan binalar altında yükselen yardım çığlıklarına yanıtınız “sela” okutmak oldu.

“Burada devlet yok” çığlığını biliyoruz, tanıyoruz. Çünkü devlet yaraları saran değil açandır. Ezilene, yardıma ihtiyacı olana, koşan değil ezendir-sömürendir. Ve devlet, bir sınıfın diğer sınıf üzerinde baskı kurma aracıdır. Yüz yıllık TC tarihinde devrimcilerin, sosyalistlerin, ezilen ulus ve azınlık milliyetlerin gördüğü tam da budur. Dolayısıyla “bu devlet halkın devletidir” söylemi büyük bir demagojidir. Bu devlet, bir avuç egemen sınıfın çıkarını korumakla yükümlü bir zorbalık aygıtıdır. Egemenlerin çıkarları için büyük ordular kuran, silahlanmaya milyonlarca dolar aktaranlar, halkın barınma-güven içinde yaşama hakkı karşısında kör ve sağırdırlar. İHA’lara, SİHA’lara, dahası her türlü yok edici silaha halktan toplanan vergileri yatıranlar, depremlere karşı korunaklı binalar inşa etmekten imtina ediyorlar. Devrimci güçlerine karşı çılgınca organize olanlar, enkaz altında yükselen yardım çığlıklarına kayıtsız kaldılar. Budur işte devlet! Enternasyonal proletarya, mazlum halklar için emperyalist-kapitalist sistem, doğa felaketlerinde daha da büyük bir felakettir. Dahası doğaya da düşmandır.

AKP iktidarının OHAL kararı bölgede depremden etkilenen halkımıza yardımların daha koordineli bir şekilde götürülmesi için değildir. Bilakis bu konuda en büyük engel AKP-MHP iktidarının kendisidir. İktidarın tek derdi, bölgedeki gerçeklerin geniş yığınlar tarafında görülmesini engellemektir. Gerçeklere düşman bu yasakçı zihniyetin tüm bu çabası sonuçsuz kalacaktır. Ne gerçekleri ne de haklı bir zeminde yükselen tepkileri engellemeye-görünmez kılmaya güçleri yetecektir.

 Şimdi dayanışma zamanı!

Şimdi halkın yaralarına merhem, acılarına ortak olma zamanıdır. Devrimciler, komünistler halkın yardım çığlıklarına kayıtsız kalamazlar. Bilakis sahip oldukları olanakların gücüne bakmaksızın harekete geçerler, dayanışma ağını genişletmek için duyarlı kitlelere gitmekte geri durmazlar.

Bu anlayış çerçevesinde demokratik kurumlar üzerinde yürütülen yardım kampanyalarına aktif olarak katılmalıyız. Yine tüm bu yaşananlarda sistemin var olan sorumluluğunu her fırsatta teşhir etmeliyiz. Unutmamalıyız ki, tüm görevleri ancak güçlü bir dayanışma ve kararlı bir mücadele çizgisiyle yerine getirebiliriz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu