GüncelMakaleler

YORUM | Küresel ve Yerel Güç Savaşlarının Bağlılaşıklığı

"Günümüzdeki iktidar odakları aralarındaki güç/iktidar savaşlarının birbirleriyle etkileşimleri hem daha çok karmaşıklaşmış yani iki kutuplu hareket tarzından kopmuş, hem de farklı bağlamların etkisiyle iç içe giren ilişki ağlarına uygun yeni ve kompleks dengeler oluşmuştur.

Özellikle 1990’larla birlikte dünyanın hızlanmasına tanık oluyoruz. Hızlanan ve genişleyen toplumlar arası etkileşime paralel, küresel çaptaki güç/hegemonya savaşlarının da hızlandığı, genişlediği, karmaşıklaştığı ve keskinleştiği söylenebilir. Bu çerçevede yerellerde yaşanan pek çok sorunun, gerilimin, çatışmanın vs. küresel çaptaki hegemonya savaşlarıyla olan bağının da genişlediği ve bağlılaşık ilişkisini derinleştirdiği söylenebilir.

Filistin, Mezopotamya, Yemen, Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Sudan, Somali, Eritre, Etiyopya, Hong Kong, Myanmar, Doğu Timor, Venezuela, Kolombiya, Ukrayna vb. kronik sorunları, gerilimleri veya çatışmaları bulunan bütün bölgelerde/ülkelerde küresel ile yerel güç dengeleri iç içe geçmiş ve birbirleri ile bağlılaşıklık ilişkisine girmişlerdir.

Küçük bir bölgedeki sınıfsal, dinsel, etnik vb. eksenli sorunun/gerilimin, tarihsel, güncel ve yerel bağlamları incelenirken, bu bağlamların küresel güç dengelerinden bağımsız değerlendirilemeyeceği gibi, bütün küresel güç/hegemonya savaşlarının yerellik bağlamında özgün biçimler aldığı rahatlıkla söylenebilir.

Ukrayna’da yaşanan işgal ve savaş; hem yerel iktidar odaklarının kendi aralarında hem de ağırlıklı olarak Rusya Federasyonu Merkezi Devleti (RF-MD) ile AB devletleri ve NATO arasındaki gerilimin sonucu olarak biçimlenmiştir. Yerel iktidar odakları arasından, RF-MD tarafını benimseyenler, Ukrayna’nın tarihsel bağlamlarını, dini ve etnik kimliklerle aidiyetlikler ekseninde yeniden tanımlarken; AB devletleri ve NATO tarafını benimseyenler ise ağırlıklı olarak SSCB dönemindeki haksızlıkları, baskıları, acıları vs. öne çıkartıp, ulus-devlete uygun bir Ukrayna milliyetçiliği inşa etmek için kullanmaktadır.

Bu sınıfsal gerilim, küresel güç dengelerini biçimlendiren hegoman devletlerin ve blokların taraf olmasıyla, küresel güç dengelerinin birer parçasına/eklentisine dönüşebilmektedir. Böylece Ukrayna’daki yerel iktidar/güç savaşları, küresel güç savaşlarına eklemlenirken; küresel güç dengeleri ve hegemonya savaşları Ukrayna’da kendine özgü biçimlere evrilmektdedir.

Ukrayna milliyetçileri her ne kadar ulus devleti -2014’teki AB devletleri ve ABD merkezi devleti destekli “renkli bir devrim” ile- ele geçirmenin avantajına sahip olduysa da Ukrayna nüfusunun çoğunluğu etnik ve dini olarak RF-MD’ye bağlılığını koruyor. Ukrayna milliyetçileri, Ukrayna Kilisesi’nin Moskova Kilisesi’nden kopmasını sağladıysa da nüfusun büyük bir bölümü kendisini RF-MD’nin ve dolayısıyla Moskova Kilisesi’nin, Ortodoks Hristiyanların ve Slavların hamisi olarak görüyor, hissediyor. Ukrayna’nın RF-MD tarafından işgalinden önce bile Donbass bölgesi, Ukrayna devletinden ayrılığını ve RF-MD’ye biatını gerçekleştirmiştir.

 

Rusya, Çin, İran, Hindistan, Pakistan…

Ukrayna’da RF-MD’nin desteğini alan iktidar odakları, 2014’te devletteki ağırlıklarını kaybetseler bile özellikle RF sınırında etkilidirler.

Nüfusun çoğunluğunu Hristiyan ve Slav olmasının yarattığı avantajları ve aidiyetliği, işgalin meşrutiyetinde kullanılan bir kesim, devleti yeniden ele geçirmek için RF-MD’ye yaslanmayı tercih etmiştir.

Bu tercihlerin küresel bağlamı, elbette ki daha geniş oluyor. Bu küresel bağlam ve etkileşimi daha geniş görebilmek için tarihsel (en azından yakın tarihli) bağlamıyla ile birlikte ele almak daha uygun olacaktır. Küresel hegemonya savaşları ve dengelerini 1990’lardan itibaren genel anlamda olsa bile, bakmak Ukrayna’da tezahür eden hegemonya savaşının özgüllüğünü daha iyi anlamamızı sağlayabilir.

1990’larda küresel güç dengeleri alt üst oluşlar yaşamıştı. “Sosyalist Bloğun” dağılması sonrası ABD kendisini tek süper güç ilan etmişti. Ancak 2000’lerin başlarından itibaren RF güçlenmeye başlamıştır. 1991’de kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), 1992’de kurulan Ortak Güvenlik Anlaşması Örgütü (OGAÖ) ve 1996’da kurulan Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ‘nü aktifleştiren RF-MD; Çin, İran, Hindistan, Pakistan devletlerini de arkasına alarak küresel çapta bir blok oluşturdu. Özellikle Çin devleti ile birlikte Afrika, Orta ve Güney Amerika’da, ABD-MD’nin nüfuz alanını daraltan RF-MD, askeri alanda 2000- 2020 yılları arasında hem ordusunu modernize etmiş hem de ABD-MD’den sonraki en güçlü silah ihracatçısı olmuştur.

Dünya enerji piyasasında da öne çıkan RF-MD, Ortadoğu’da da güçlenmiştir. AB devletleri ABD-MD ve Japonya Devleti’nden oluşan ve genelde Batı olarak anılan bloğun, Gürcistan, Pakistan ve Hindistan’daki pek çok girişimini ve etkinliğini boşa çıkartan RF-MD, 1999’da devletin başına geçen Putin döneminde en parlak dönemine erişmiştir.

Ekonomideki zayıflığını, Çin Devleti’ne yaslanarak görece giderebilen RF-MD, enerji ve askeri alandaki gücünü hegemonyasını güçlendirmek ve genişletmek için kullanma konusunda becerisini ve deneyimini artırırken, Gürcistan ve Suriye’de elde ettiği kazanımları şu an Ukrayna’da gerçekleştirmeye çalışmaktadır. 2008 ve 2014’te olduğu gibi sadece ihtilaflı bir bölgeyi işgal ve ilhak etmek ile yetinmeyen RF-MD, Ukrayna’da NATO, AB devletleri ve ABD-MD’ye geri adım attırma peşinde koşarken; diğer taraftan da 2014 rövanşını almaktadır.

 

Enerji akışında Ukrayna’nın rolü…

Ukrayna’nın jeo-stratejik önemi, RF-ND’nin bu kadar saldırgan bir strateji izlemesinde önemli olmuştur. Rusya Federasyonu ve Avrupa arasındaki petrol- doğalgaz ana boru hatlarından birisi Ukrayna’dan geçiyor. Rusya Federasyonu’nun doğalgazının neredeyse dörtte üçü buradan geçiyordu. RF-MD, Ukrayna’ya olan bu bağımlılığını azaltmak için Belarus ve Bulgaristan üzerinden yeni hatlar inşa ettiyse de Ukrayna’nın enerji akışındaki rolü hala çok büyük ve stratejik önemdedir. RF’deki en büyük iki boru hattının geçtiği Kafkasya’nın güneybatısındaki (yani Ukrayna’nın doğusundaki) Novrushy şehri Ukrayna’ya çok yakındır. Ki Kırım’ın ilhakında bu boru hattının ve şehrin güvenliğinin sağlama kaygısı da belirleyici olmuştur.

Yanı sıra Ukrayna’nın NATO’ya üye olması durumunda kurulacak füze ve radar sistemleri RF-MD için tehdit olacaktır; Ki RF-MD 2009 yılındaki girişimleriyle NATO’nun Polonya ve Çekyaya kurmak istediği füze rampalarının iptal edilmesini sağlamıştır. Hal böyle iken Rusya, Ukrayna’da NATO’nun varlığını kendisi için büyük tehdit sayıyor. Bu sebeple RF-MD, Ukrayna’daki iktidar savaşlarına doğrudan müdahil olmuştur.

Ukrayna’da etkili olan AB devletleri, AB-MD ve Japonya devleti bloğu, RF-MD ile Çin devletinin başını çektiği blok karşısında son 20 yıldır nüfuz alanını kaybetmektedir. Afrika, Orta ve Güney Amerika, Güney ve Güneydoğu Asya ŞİÖ’nün etkinliğine gittikçe daha fazla girmektedir. Çin devletinin 2013’te başlattığı “Kuşak Yol Projesi” dolayımıyla dünya ticaret ve finans alanındaki ağırlığını artırdığı gibi askeri alanda da kendisini çok geliştirmiştir; Uzay teknolojisi ve yüksek teknolojik ürünlerin üretiminde de öne çıkarak gücünü gittikçe artırmaktadır. Bunun sonucu olarak, Çin devleti özellikle AB-MD ile Japonya’nın birçok nüfuz alanını ele geçirmiştir. Bu durum dolaylı olarak Rusya Federasyonu Merkezi Devleti’ni de güçlendirmiştir.

Batı Bloku kaybettiği bu nüfuz alanlarını doldurmak için ya da eskileri yeniden kazanmak için “renkli devrimler” dolayısı ile giriştiği hamlelerin pek çoğu, daha büyük güç kaybı ile sonuçlanmıştır. 2014’te Ukrayna’da kazanan Batı Bloku şimdi daha fazlasını kaybetmekle riski karşı karşıyadır.

Blokların kendi aralarında olduğu kadar kendi içlerinde de gerilimler, sorunlar çelişkiler bulunmaktadır. Ancak sıcak çatışmalar ve anlık yükselen gerilimler, bunların yerine birlik eğilimlerini daha öne çıkartabiliyor.

ŞİÖ’de, RF-MD ile Çin Devleti’nin veya Pakistan ile Hindistan Devleti’nin köklü ve büyük sorunları/gerilimleri bulunuyor. Benzer şekilde NATO’da ve AB devletleri, 1990’lardan beri ayrıksı bir çizgide hareket ederken ABD-MD ‘nin güdümünden çıkamamanın sancısı ve gerilimini sürekli yaşıyorlar. 1990’ların ortalarında ve 2017’de, kendi ortak askeri gücünü kurmaya yeltenen AB Devletleri, askeri alandaki zayıflık ve enerjideki bağımlılık nedeniyle ABD-MD’nin peşinde sürüklenmek zorunda kalıp NATO’ya sarılmıştır. Dolayısıyla dağılma riskini hala taşıyan ve zaten 1990’larda sosyalist bloğun dağılmasıyla kuruluş amacını götüren NATO, iki blokun gerilimleri dolayımıyla yeniden canlandırabilmiştir; Ukrayna’nın işgali de NATO’nun yeni bir reenkarnasyonu olabilir…

Günümüzdeki iktidar odakları aralarındaki güç/iktidar savaşlarının birbirleriyle etkileşimleri hem daha çok karmaşıklaşmış yani iki kutuplu hareket tarzından kopmuş, hem de farklı bağlamların etkisiyle iç içe giren ilişki ağlarına uygun yeni ve kompleks dengeler oluşmuştur.

Bunun ürünü olarak yerellerdeki güç/iktidar savaşları, küresel hegemonya savaşları ile iç içe girerken; Hegemonlar arasındaki dengeler, yerellerdeki özgül biçimlere göre farklılaşıyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu