GüncelYorum

YORUM | Manuşyan Panteon’a Sığar mı?

"Topraklarından kopartılan Misak Manuşyan'ın sömürüsüz bir dünya özlemi onu dünyanın başka yerinde mücadelenin öncüsü haline getirdi."

Geçtiğimiz günlerde Fransa Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı E.Macron, Misak Manuşyan’ın Fransa’da iz bırakmış önemli şahsiyetlerin evi olan Panteon’a nakledileceğini açıkladı.

Nazilere karşı direnişin önde gelen isimlerinden biri olan Misak Manuşyan, Soykırımdan kurtularak Fransa’ya giden Ermeni genç bir komünistti. Misak, 1930’larda Avrupa’da faşizm yükselirken, faşizmin neler yapabileceğini biliyordu ve faşizmin sınıf mücadelesinden bağımsız bir akım olmadığının bilinciyle Fransız Komünist Partisi saflarına katıldı.

Fransız okullarında direniş her zaman Charle de Gaulle’ün çağrısına yanıt veren kahramanca bir eylem olarak tasvir edilir. Ancak bu direnişçilerin çoğunun komünist olduğu asla anlatılmaz. Fransa’nın ve Fransız proletaryasının özgürlüğü için savaşan bir Ermeni olan Misak Manuşyan, enternasyonalizmin büyük bir figürü olarak kabul edilebilir. Etrafını saran yoldaşları aynı zamanda göçmen kökenli komünistler, Doğu Avrupa’dan Yahudi komünistler, İspanya savaşından cumhuriyetçiler, faşistlere fiyat biçmek için iyi bir kelle koleksiyonuydu

“Manuşyan grubu” Paris bölgesinde, kendisi de doğrudan Komintern’in direktifleri altında olan FTP-MOI’ye bağlı olarak faaliyet gösteriyordu.

Cesaret ve kahramanlıkla, Misak Manuşyan komutasında Nazilere karşı hem sabotaj hem de suikast içeren, her zamankinden daha yenilikçi taktiklerle, ağır darbeler indiren ve düşman saflarında korku uyandıran düzinelerce eylem düzenlendi. Bu korku, Nazilerin tüm Paris’i “Manuşyan grubu” üyelerinin ihbar edilmesi çağrısında bulunan kırmızı poster ile donatmasına yol açtı.

Misak Manuşyan, Almanya’nın Avrupa’daki Yahudilere yaptıklarını gördüğünde, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenilere uyguladığı Soykırımla benzerlikler çok fazla olduğu için bir dejavu hissine kapıldı: Kitlesel tehcir, katliamlar vs… Onun adına konuştuğumuzu iddia etmeden, Misak Manuşyan için Alman faşizmiyle savaşmanın sadece bir komünist olarak görevi değil, aynı zamanda onun için iki kat daha fazla anlam ifade edebilecek bir mücadele olduğunu hayal edebiliriz. Onun adına konuştuğumuzu iddia etmeden, Misak Manuşyan için Alman faşizmiyle mücadelenin sadece bir komünist olarak görevi değil, aynı zamanda iki kat daha önemli bir mücadele olduğunu hayal edebiliriz. Ailesinin ölümünden sorumlu olan zaten Alman emperyalizmiydi ve yirmi yıl sonra aynı emperyalizm bir kez daha sevdiklerinin, yoldaşlarının ölümünden sorumlu olacaktı.

Misak Manuşyan ile eşi ve yoldaşı Mélinée’nin Panteon’a nakledilmesi, özellikle Fransa’daki Ermeni kitlelerin talebi üzerine kabul edildiği için önemli bir övgüdür. Ancak burjuvazinin şehit yoldaşlarımızın anısını sahiplenmesine izin vermemek önemlidir. Kahramanlarımız bizim, uluslararası proletaryanın kahramanları olarak kalmalıdır. Burjuvazi, kahramanlar kendi çıkarlarına ters düştüğünde, sistematik olarak kitleleri kahramanlarından koparmaya çalışır. Karl Marx’ın 2015 yılında ücretli olarak ziyaret edilen mezarı bunun son derece sembolik bir örneğidir. Pantheon’u ziyaret etmek de ücretsiz değildir. Ermeni ve Fransız işçiler, nakillerinden sonra Misak Manuşyan’ın mezarı başında geçmişlerini anamayacaklar. Bu nedenle, Panteon’a nakilden ziyade Misak Manuşyan’a saygı göstermek, her şeyden önce onun mücadelesini sürdürmek anlamına geliyor.

Aralarında Misak Manuşyan’ın da bulunduğu, FTP-MOI üyesi 23 direnişçi 21 Şubat 1944’te Naziler tarafından Mont Valérien Kalesi’nde idam edildi. 1955 yılında ünlü Fransız komünist şair Louis Aragon, Manuşyan ve grubuna saygı duruşu niteliğinde, kırmızı postere atıfta bulunan bir şiir yazmıştır:

İstediğiniz ne zaferdi ne gözyaşı,
Ne hüzünlü org ne papazın son duası.
On bir yıl nedir ki on bir yıl…
Yaptığınız kullanmaktı silahlarınızı.
Ölüm gözünü kamaştırmaz partizanın
.”

Topraklarından kopartılan Misak Manuşyan’ın sömürüsüz bir dünya özlemi onu dünyanın başka yerinde mücadelenin öncüsü haline getirdi. Soykırım, baskı, zulüm, sürgün vb. onu bu mücadeleden alı koyamadı. Enternasyonal proletaryanın kurtuluş yolculuğunda adı her daim onurla anılacak insanlardan biri haline geldi. Doğduğu topraklara Osmanlı gericiliği hüküm sürerken de, İttihat Terakki ve selefi Kemalist faşist TC rejimine karşı Ermeni ulusunun devrimcileri mücadeleden geri durmadılar. Kitlesel kıyımlar, Ermeni halkının fedai geleneğini yok edemedi. Ermeni halkı Misaklardan önce başlayan ve Paramazlarla sembolleşen devrimci geleneği sürdürmeye devam etti. Çeşitli milliyetlerden Türkiye proleteryasının öncü müfrezesi kurulduktan sonra da Ermeni halkının fedaileri proleterya partisi saflarında yer almaktan büyük gurur duydular. Bedeller ödendi, bedeller ödetildi. Armenaklardan, Nubar Ozanyanlara kadar devrim mücadelesi sadece Türkiye ile sınırlı kalmadı. Filistin’den Hayastan’a, Rojava’ya kadar ezilen halkın kurtuluş serüveni geniş bir coğrafyaya yayıldı.

Misakların yürüdüğü yollardan, geçtiği memleketlerden, tanıştığı halklardan yeniden yüründü, geçildi ve bu halklarla yeniden buluşuldu. Misak Manuşyan’dan Nubarlara, Kaypakkaya yoldaşın açtığı güzergâh olan enternasyonal proletaryanın mücadelesi soykırımların hesabını soruncaya dek devam edecek.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu