Güncel

YORUM | Okul zili bugün daha bir “eşitsiz” çalacak!

"Bu dönem çalacak okul zilinin oluşturduğu eşitsizlik artık bu bireysel tepkileri veya sessizliği ortak bir mücadele hattına doğru çevirmelidir"

Bugün itibariyle MEB tarafından okulların açılacağı haberi birçok soruyu beraberinde gündeme getirmiştir. Mevsimlik işçi olarak çalışan çocuklar, Eba TV gibi uygulamayı takip edemeyen çocuklar, okullardan istenen “ihtiyaç listesini” yerine getiremeyenler…

Soruları böyle çoğaltabiliriz. Fakat soruları çoğalttıkça yürütülen sürecin sakatlığını görsek de bunu yerellerde nasıl hissedildiğine örnekler vererek sorunu anlamak daha yerinde olacaktır.

Pandemi koşulları yaşamın tüm alanlarında belirsizliği ve istikrarsızlığı ortaya çıkarmış olsa da özelde devlet politikalarının kısa vadeli çözümlere cevap olması açısından bu krizi daha da derinleşmiştir.

Coranavirüsün ilk vakasının Türkiye görülmesiyle birlikte eğitim alanında alınan kararlar süreci iyi gözlemleyememenin ve üretilen politikalarda sadece eğitim alanının bahse konu alınmaması çözüm arayışlarını kilitler durumda bıraktı.

İki haftalık tatiller üç hafta oldu, yetmedi bir ay oldu baktılar yine olmadı bütün dönemi online yaptılar. Bir gece de KYK yurtlarında kalan öğrencileri kapılarının önlerine koydular. Fakat okulların tatil etme sürecindeki öngörüsüzlük ve tedbirsizlik online eğitim sürecinde de kendini gösterdi. Özelde kırsal kesimde yaşayanların derslere erişme olanakları sınırlıyken bu durum şehirde yoksul ailelerde de aynı şekilde kendini gösterdi.

Buna da çözüm olarak bir dizi “uğraşa” girseler de uğraşlardaki temel amaç “karizmayı kurtarmaktan “öte gitmeyecek düzeyde. Yukarda giriş de belirttiğimiz gibi sorular ve sorunlar o kadar çok ki hepsine ayrı ayrı girmek bizi uzun bir yolculuğa çıkaracaktır. Şimdi Türkiye’de pandemi koşullarındaki eğitim sürecinin Sancaktepe yerelinden yola çıkarak pandeminin minyatür görünümünün sorunlarını anlatmaya çalışacağım.

Yazıda kullandığım görsel Sancaktepe yerelinde yeni okula başlayacak çocuklardan istenen ihtiyaç listesi. Bu ihtiyaç listesinin talep edildiği çocukların ailelerini ekonomik durumlarını incelediğimizde ağırlıklı olarak inşaat işlerinde çalışan gündelik işçiler ve asgari ücretle çalışan işçiler oluşturmaktadır.  Bu ailelerin çoğu zor bela olsa da ihtiyaç listesinde istenenleri alarak çocuklarını okula göndermek istiyorlar. Pandemi koşullarında çocukları göndermemenin daha doğru olduklarını kendilerine söylediğimde ailelerin sosyal yaşamlarından bilgiler aldığımda sorunun o kadar gereksiz olduğunu anladım ki…

Yerelde çocuklarını pandemi koşullarında okula gönderme yönünde iki türlü grup bulunmaktadır. Birinci grup sürecin farkında olsa da çocuklarını okula gönderme konusunda kendini mecbur hissediyor. Çünkü online eğitime erişmeleri olanaklar açısından imkânsız durumda. Bunun yanında çocuklarının eğitim süreçlerini tek başına evde kendilerinin giderecek bilgi ve birikime sahip (okuma yazma bilmeme) olmama durumu mecburiyeti zorunlu kılıyor.

Bunun yanında çalışan aile bireylerin de evde çocuk ile online sürecini götürememe çocuklarını mecburen okula göndermeye zorluyor. Diğer okula göndermek istemeyen aileler ise göndermeye mecbur olan aileler için söz konusu olmayan koşullara sahip olmalarıyla birlikte süreci kendilerinin götürebileceği bilgi ve birikime sahip olmalarından kaynaklı göndermek istememektedirler.

Şimdi olayı çok basit örnekler üzerinden anlatmaya çalışsam da (eksik bıraktığım yönler mutlaka vardır) bu sorunlar ülkemizin dört bir yanında yaşanmaktadır. Pandemi koşulları ülkenin eğitim durumunun acı gerçeğini ortaya koymakla birlikte fırsat eşitsizliğini daha net ortaya çıkardı.

Lise zamanlarımızda İlçe Mili Eğitim Müdürlüğü toplantılarına giden hocalarımızın en çok yakındığı durum İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara ekonomik olarak yapılan yardımların yok denecek kadar az olmasıdır.

Temizlik personeli gibi okulun birçok ihtiyacının okul aile birliği üzerinden karşılanmaya çalışılması bunu ilk okul ve ortaokullarda aidat adı altında karşımıza çıkarmaktadır. Bu ifade ettiğim süreçler 2005 ile 2015 süreçleri arasını kapsarken bugün de aynı durum söz konusu olmakta. Bu ifade ettiğimiz eğitim politikalarının basit bir örneği ile bu çarpıklık durumu pandemi döneminde nasıl karşımıza çıkmasını beklerdik ki…

Şunu net olarak ifade etmek gerekir ki kısa süreli çözüm arayışları anı kurtarmaya dönüktür. Fakat eğitim politikalarının iflasın eşiğine geldiği bu günlerde öğrencileri yeni tehlikeler beklemektedir. Yerelde Eğitim-Sen ile yaptığımız görüşmede ve bizle paylaşılan bilgiler durumun vahametini daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Süreç boyunca ortaya çıkan tepkilerini doğru anlama ve ortak hatlarda birleştirmek bizim için artık bir seçenekten daha çok bir zorunluluktur.  Bu dönem çalacak okul zilinin oluşturduğu eşitsizlik artık bu bireysel tepkileri veya sessizliği ortak bir mücadele hattına doğru çevirmelidir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu