GüncelMakaleler

YORUM | Yeni İsyan Dalgası

Önümüzdeki süreçte halk kitleleri açısında bu çizgi daha da güçlendiğinde, hakim sınıfların gelecekleri daha da kısalacak, halkların baharı daha da yakınlaşacaktır.

Yerkürede yeni bir isyan dalgası esiyor. Güney Amerika ülkelerinden, Ortadoğu’ya, Afrika’dan Asya’ya halklar çeşitli gerekçelerle sokaklara çıkıyor, kendilerine reva görülen yaşamı öfkeyle protesto ediyorlar.

Yaşanan isyan dalgası kapitalist emperyalist merkezlerde de etkisini gösteriyor. Örneğin Fransa’da yapılan genel grev, son çeyrek asırdır yapılan eylemlerin en kitleseli olarak kayda geçti. İşçi sınıfı ve emekçiler sadece kapitalist sistemin çarklarını işlemez hale getirmiyor. Ayrıca yer yer sokaklarda kolluk güçleriyle çatışarak, eylemlerini bir üst aşamaya sıçratıyor.

Eylem ve isyanların ortak özellikleri, halkların kendilerine sunulan yaşamı kabul etmemesi, yönetenlerin yolsuzluk, hırsızlık, aşırı vergilerine karşı tepki göstermeleri, işsizliğe ve yoksulluğa karşı isyan etmeleri olarak özetlenebilir. Ancak dünya çapında halk kitlelerinin hareketliliği sadece bu nedenlerle yaşanmıyor.

Kapitalist emperyalist merkezlerde de kitleler örneğin “iklim değişikliği” için sokaklara çıkıyorlar. Ya da emperyalistlerin onayıyla Kuzey ve Doğu Suriye’yi işgal eden faşist Türk devletinin saldırganlığına karşı sokakları dolduruyorlar. Hong Kong’da veya İspanya Bask bölgesinde olduğu gibi, doğrudan siyasal taleplerle sokağa çıkılıyor vb.

Toplamda yaşanan bu durum, “yönetilenlerin artık eskisi gibi yönetilmek istememesi” olarak özetlenebilir. Bir başka ifadeyle dünya çapında halk kitleleri, içinde bulundukları sistemi sorgulamakta, bir çıkış yolu aramaktadırlar. Ancak bu sorgulayış kimi istisnai örnekler dışında, genel olarak örgütsüz, kendiliğindenci özellikler barındırmaktadır. Bu durum, dünya çapında sokaklara çıkan kitlenin, yaşanan isyan dalgasını en önemli eksikliği olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu eksiklik beraberinde bu dalganın yeniden emperyalist kapitalist sistem içinde erime tehlikesini de beraberinde getirmektedir.

İsyan dalgasının bir önemli özelliği de kitlelerin onlarca kayıp vermesi ve kitlesel tutuklamalara rağmen sokakları terk etmemeleri olmuştur. Kimi istisnai örneklere rağmen hakim sınıflar, halk kitlelerinin isyanına bilindik reflekslerle cevap vermiş, devlet aygıtının şiddet tekelini devreye sokmuşlardır.

Şili’den, Bolivya’ya, Lübnan’dan, Irak’a ve İran’a kadar toplamda binlere yaklaşan eylemci katledilirken, on binlerce insan ise tutuklanmıştır. Buna rağmen gösteriler durdurulamamış aksine kitleselleşerek ve şiddetini artırarak sürmüştür. Bu durum kitlelerin sisteme duydukları öfkenin ne derece boyutlu olduğunu da göstermektedir.

Dünya çapında yaşanan isyan dalgasının en şiddetli ve uzun süreli eylemleri ise Ortadoğu coğrafyasında gerçekleşti.

Bölgenin tarihsel geçmişi, çelişkilerin keskinliği ve şiddeti beraberinde bu bölgedeki gösterilerde çok sayıda ölümün ve tutuklanmanın yaşanmasına neden oldu. Bu olguda elbette Ortadoğu coğrafyasında bulunan devletlerin, emperyalist kapitalist sistemle ilişkisi, yarı sömürgelik olgusu, yaşanan işgal ve savaşlardan dolayı kitlelerin derin yoksulluk ve işsizliği önemli etkendi.

 

Ortadoğu: Yeni bir isyan baharı!

Lübnan, İran ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında yaşanan isyan dalgası, kimi yorumcular tarafından 2011 yılındaki “Arap Baharı” dönemine benzetiliyor. Lübnan’da 17 Ekim’de “whatsapp ve benzeri internet üzerinden telefon görüşmelerine vergi konulması” planına karşı sokağa çıkan halk, hükümetin bu planı iptal etmesi ve başbakanın istifa etmesine rağmen eylemlerine devam etti.

Irak’ta da halk, ülke yönetimindekileri yolsuzlukla suçlarken, kamu hizmetindeki aksamalar ve artan işsizliğe karşı sokaklara çıktı. 2003 yılında ABD emperyalizmi öncülüğünde Irak işgalinden sonra gerçekleştirilen en büyük gösteriler yaklaşık 2 aydır sürüyor. Eylemlerde ölü sayısının 400’ün üzerine çıkması beraberinde hakim sınıfların manevra yapmalarını getirdi.

Protestolarda ölü sayısı artınca Şii dini lider Ayetullah Sistani de parlamentodan Başbakan Abdül Mehdi’ye olan desteğini çekmesi çağrısını yaptı. Başbakan Adil Abdül Mehdi’nin istifasının parlamento tarafından kabul edilmesine rağmen, halk sokakları terk etmiyor.

Halk isyanının yaşandığı bir diğer ülke ise İran oldu. İran’da halk “benzin fiyatlarına yapılan zamma” karşı sokaklara çıktı. En az yüz şehirde yaşanan protestoların ardından internete erişim engellendi. Bu nedenle yaşanan isyana dair doğru bilgi alınması oldukça zor olmasına rağmen yüzlerce kişinin katledildiği ve binlerce kişinin tutuklandığına yönelik haberler medyaya yansıdı.

Çatışmaların başkent Tahran’dan ziyade en çok Şiraz ve Ahvaz şehirlerinde yaşandığı belirtildi. İran devlet ajanslarına göre 100 banka ve 57 dükkanın ateşe verildiği aktarıldı. Sadece İsfahan’da 69 bankanın kundaklandığı ifade edildi. İran istihbarat servislerine göre 87 bin 400 kişi protestolara katıldı.

Her üç ülkede de isyan eden halkın kendi ülkelerine has kimi sorunları gündemleştirdiklerine tanık olsak da protestoların belli ortak noktaları bulunmaktadır.

Örneğin sokaklara çıkanların çoğu genç. Ortadoğu’da nüfusun yüzde 60’ının 30 yaşın altında olduğu düşünülürse, sokaklara çıkanların genç olması anlaşılırdır. Genç nüfusun önemli bir kesiminin işsiz olması beraberinde bu kitlenin işsizlik ve yoksulluğa öfke duymasına neden olmaktadır.

Kitleler kendi yaşamlarında ay sonunu zorlukla getirirken, ülkelerini yönetenlerin lüks içinde yaşamaları, yolsuzluk ve hırsızlıkla iktidarı ellerinde tutmalarına öfke duymaktadırlar. Irak dışında Lübnan ve İran’da ise bu genç nüfusun yanında kadınların da katılım oranı dikkat çekicidir.

Gösterilerin bir başka ortak noktası ise, Ortadoğu coğrafyasında önemli bir rol oynayan “mezhepçiliğin” bu süreçte geri plana itilmiş olmasıdır. Örneğin Lübnan’da bu olgu net olarak görülmüştür. Hizbullah taraftarları Hizbullah’ı protesto etmiştir. Yine Irak’ta yaşanan gösterilerde, Şii göstericiler, İran’ın Irak üzerindeki etkisini protesto etmişler, İran Büyükelçiliği’ni ateşe vermişlerdir.

Bu ve benzeri örnekler beraberinde Ortadoğu coğrafyasında halk kitlelerinin işsizliğe, yoksulluğa karşı hangi inançtan olursa olsun birlikte hareket edebildiklerini göstermiştir. Bu olgu basit gibi görünse de Ortadoğu açısından çok önemli ve değerlidir.

Son yaşanan isyan dalgasının Ortadoğu açısından önemi, kitlelerin kendi eylemleri içinde bir araya geldikleri ve pratiklerinden öğrendikleridir. Halk kitleleri hakim sınıfların kendilerini bölmede ustaca kullandıkları inançsal çelişkileri bir yana bırakmışlar ve ortak sınıf düşmanlarına karşı birlikte hareket etmeyi başarmışlardır.

Önümüzdeki süreçte halk kitleleri açısında bu çizgi daha da güçlendiğinde, hakim sınıfların gelecekleri daha da kısalacak, halkların baharı daha da yakınlaşacaktır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu